hesabın var mı? giriş yap

  • dekor ve diyaloglarına hayran kaldığım film. ayrıca bestelerken kullanılan betimlemeler ve bununla simultane duyduğumuz besteler gerçekten etkileyici olmuş. belgesel çekmedikleri için gerçekle arasında tutarsızlıklar olması doğal bence ama bu apayrı bir tartışma konusu. bana göre, çoğunluğun izlediğini doğru olarak kabul etmesi yapımcıların sorunu değil. buna bağlı olarak internette araştırdığım kadarıyla tutarsızlıklarını sıralayayım:

    --- spoiler ---

    - antonio salieri ile mozart arasında müziğe dayalı bir rekabet olsa da filmdeki gibi düşmanca bir tavır yoktur. hayranlığı ve kıskançlığı kendi ifadelerinde de geçiyor ama sabote ettiğine dair bir kanıt yok. hatta mozart'ın oğlu franz xaver mozart'ı müzik konusunda eğitmiştir.
    - salieri'nin mozart'a karşı bir komplo kurduğu ya da zehirlediğine dair bir bulgu yoktur. bu iddia ilk olarak 1830'da alexander pushkin'in "mozart ve salieri" oyununda ortaya atılmış ve bu filme temel oluşturmuştur. olası ölüm nedenleri arasında çeşitli doğal hastalıklar vardır.
    - requiem eseri salieri tarafından sipariş edilmemiştir ancak bu sahneyi tutarlı olduğu kısma eklemek daha doğru olur.
    - filmdeki kadar kolay ve hızlı eser üretemezmiş. zaman zaman fransızca opera yazma gibi zorluklar çektiğini mektuplarında belirtmiş. eserlerini bitirmek için yoğun çaba harcadığına dair de kanıtlar vardır.
    - mozart filmdeki kadar dikkat çekici bir görünüme sahip değildi. 150-160 cm arası bir boydaydı ve sarayda ya da üstlerinin yanında oldukça saygılı ve ölçülü bir tavır sergilerdi. aksi halde filmdekine zıt olarak ciddi şekilde cezalandırılabilirdi.
    - mozart'ın eşi konstanze weber'in salieri'ye başvurduğu sahne ve devamı tamamen kurgudur. ayrıca constanze filmde çizilen imajın aksine müzik konusunda eğitimliydi ve çaresiz değildi. mozart da constanze ile evlenmek için babası leopold mozart'a bile meydan okumuştur.

    tutarlı kısımlar ise şu şekilde:

    - mozart, amadeus ismini sık kullanmasa da amadeus, amadè, amadé gibi varyasyonlarla kullanılmıştır.
    - mozart'ın mektuplarında müstehcen ve çocuksu şakalarına rastlanmıştır. özellikle ailesi ile mektuplaşmalarında sıkça bu tarz espriler vardır. ayrıca "leck mich im arsch" tarzı temaları işleyen koro eserleri de bestelemiştir. kv 231,kv 233, vs
    - requiem eseri gerçekten de anonim biri tarafından sipariş edilmiştir. bu kişi eşinin anısını yaşatmak isteyen kont von walsegg'ti. mozart bu eseri gerçekten de bitirememişti ancak bitiren salieri değil öğrencisi franz xaver süssmayr'dı.
    - mozart kariyerinin sonlarına doğru geliri oldukça yüksek olmasına rağmen müsrif yaşam tarzı ve kontrolsüz harcamaları nedeniyle borç batağına saplandı. constanze bu sebeple imparatordan maaş bağlanması talebinde bulundu.

    --- spoiler ---

    kaynak: 1 2 3 4

  • çaresizlik nedir bilmeyenler bu video üzerinden goygoy yapmasınlar. çaresizlik tam olarak budur!

    ne zaman bu sözü de söyleyince aklıma rahmetli dilek özçelik'in "görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda" lafı aklıma gelir. bir kez daha mekanın cennet olsun dilek!

  • şu yemek talebi konusunda söyleyeceklerim var.

    yemek yapabilen erkek normal zekada bir insandır. çünkü yemek yapmak ''ben beceremem ya'' denilecek kadar komplike bir olay değil. bunu gerçekten deneyip de başaramayanın zekasından şüphe ediyorum şahsen. kendisini bir kadından her daim daha akıllı gören erkeklerimizin iş yemek yapmaya gelince gerizekalıya bağlaması çok komik. bir soğan ya da domates doğramak ne kadar zor olabilir? kabuğunu soy, tahtaya yatır, ufak parçalara böl. ''pembeleşinceye kadar ne demek lan asfdhajsfha'' falan filan... arkadaşlar niye hayatınızda hiç çiğ soğan görmemiş gibi davranıyorsunuz? rengi beyaz. ateşin üzerinde durdukça rengi koyulaşıyor, bu kadar basit. einstein olmak gerekmiyor yani.

    önüne bir bidon koysak, içine tuz atsak, eline de bi sopa versek, şunu bi karıştır bakalım desek, ay ben hiç yapamam beceremem mi diyeceksiniz? tenceredeki şeyleri karıştırmak bundan zor değil. kaldı ki internet çağı, bin tane yemek tarifi veren site var. satır satır yazmışlar. iki domates, üç soğan, bir kaşık salça bilmem ne. okumanız mı yok yoksa okuduğunuzu anlamak mı zor? e videolar da var? izle öğren kardeşim. bi havalar bi tripler, sanki evde asrın buluşunu yapacak da izin vermiyorlar gibi bir kaf dağından bakmalar... ama daha iş saçma sapan bir taze fasulye yemeği yapmaya gelince topuk. hangi malzemeden ne kadar, nasıl ve ne zaman kullanacağın yazıyor, neresini anlayamıyorsun hayret ya. ''bir su bardağı su ekleyin'' mesela, harbiden de çok anlaşılmaz bir cümle değil mi?

    şahsen ''o kadar çalışıp bi de erkeğe yemek mi yapıcam'' gibi tripleri saçma bulurum. evde başka bir insan olmasa da zaten yapacaksın. tek kişilik değil, iki kişilik yapacaksın yani çok öyle aman aman bir zorluk yaşamayacaksın. fakat karşındaki tip ''vaktim olsa bile ben elimi sürmem yemek işine, o senin görevin, burası amerika mı?'' gibi şeyler söylüyorsa, ''erkeğin yemek yapması kültürümüzde yok'' ayağı çekiyorsa, üzerine bir de ''kadın da çalışmalı, hayat müşterek'' diyorsa işte kardeşim onun önüne bayat ekmeği ıslatıp koyacaksın. hayvan evladına bak. işine gelince hayat müşterek, işine gelince örfümüz töremiz... e o zaman bu toprakların diliyle konuşayım, sen ne biçim bi errrrkeksin? nasıl yetersizsin ki eşini çalıştırıyorsun, kadının eline bakıyorsun maddi olarak? kadın çalışıp eve para getirmek zorunda mı? babandan böyle mi gördün? tamam annen evi harika çekip çeviriyordu da harbiden çalışıyor muydu bir de dışarda? hem işyerinde çalışıyordu, hem evde çalışıyordu, her şeye de yetişiyordu, al bu da sana kapak olsun diyorsan da babadan oğula nesilsiniz galiba. o zaman da annene acımıyordun muhtemelen. neyse... madem kültürümüz, sen hem karına hem çocuklarına bakmakla yükümlüsün. sen dışarı işlerini halledersin, kadın da ev işlerini. hayat böyle müşterek olur.

    evde iki kişi de çalışıyorsa, yani toplumda senin görevin olarak görülen eve para getirme işinin altına kadın elini koymuşsa, senin görevini paylaşıyorsa, sen de toplumda kadının görevi olarak görülen yemek, temizlik, çocuk bakımı vs. gibi şeyleri kadınla paylaşacaksın. ha iş haftanın üç günü yemeği sen yap, dört günü ben yapayım gibi ev arkadaşlığına dökülmez de ne olur işte sen de süpürüp silme işlerini alırsın üzerine. ne bileyim bulaşıkları makineye yerleştirirsin falan. sofrayı kurarsın vs. mutlaka yapabileceğin bir şey vardır. daha bunlar için ''yapamıyorum, anlamıyorum'' diyorsan da merak ediyorum, aptal mısın, vicdansız mı, yoksa uyanık mı? ağzını açınca cak cak türk kızı şöyle, türk kızı böyle... sen nesin? sen önce bi kendine bak, kadın seni ne yapsın? böyle olmana rağmen bir kadın seni el üstünde tutuyorsa öp başına koy. daha da tatava yapma bir şeylere. elin işlemiyor bari çenen kapalı dursun. yıldık senin sonu gelmeyen beklentilerinden, komplekslerinden, dırdırından. iki dakika huzur ver.

  • 28 yaşında trafik kazası sonucu yaşamını yitiren türk rock müziği solisti.

    iyi bir gençti. üniversitede bahar şenliklerine çok cüzi bir bütçe ile kim gelir kim gelir diye araştırırken ulaşıp konuşmuştuk, hatta dur rakam da vereyim, şebnem ferah'ın bir konsere 45.000 istediği bir dönemde, 3500 tl'ye sırf işimiz görülsün, gariban bir anadolu şehrinde, bahar şenliğinde gençler eğlensin diye "tamamdır" demiş bir gençti. gerçi o zaman daha dizi filan çıkmamıştı ama akademi yarışmasından herkes tanıyordu. tevazu sahibi, genç yaşta gelen şöhretle kendini bozmamıştı. allah rahmet eylesin.

  • sıfır atık için yapılabilecek en iyi tatlı diye övdükleri limon tatlısı sıfır atık falan değildir. mehmet şef limon kabuklarının en az 60 derecede bir gece pişirilmesi gerektiğini söyledi. bir gece boyunca(8 saat diyelim) bir fırının harcadığı elektrik enerjisi doğaya çok daha fazla zarar veriyor. o kabuğu sıfır atık derdine pişirmek yerine çöpe atarsanız doğa için daha faydalı bir iş yapmış olursunuz.

  • kar ederken ortak mıydık da zarar ederken ortak olalım. yabancının 3 katı fiyatı yerliye çekmeye utanmayanlara mı yardım edelim?

  • izmir seferihisarda yaptım askerliğimi. asteğmen olarak yapıyorum, öğretmen kökenli olduğum için nöbet tutmayan askere ceza vermek yerine, tutana ödül vereyim dedim. boyoz alıyorum sabaha karşı 4-6 nöbetinin ilk saatinde nöbet kulübelerine uğruyor bırakıyorum. bir süre sonra iki kişilik nöbet yerinde beni bekleyen 6-7 asker olmaya başladı. hoşuma gitti tabi bu böyle devam etti, çaylar demleniyor falan. bir gün askerin biri boyozdan bir lokma ısırdı çaydan bir yudum aldı, döndü bana dedi ki, komutanım top oynarken anamın verdiği domates peynir ekmekle, sabahın köründe senin verdiğin boyoz yarışır, ikisini de ömür billah unutmam dedi. o zaman fark ettim, anlatacaklar bunu yıllarca. boyozu askere dağıtıyorum diye ucuz veren fırıncı sen de sağol.

  • trafik kültürünün olduğu medeni ülkelerde uygulanan bir teknik.
    mantığı çok basit olmakla beraber, bunu bile uygulayamayan insanların olması şaşırtıcı.

    kaza olduğu zaman sağ şeritte bulunan araçlar yolun sağına, sol şeritte bulunan araçlar ise yolun soluna araçlarını çekerek ambulansın geçebilmesi için ortada yol açıyorlar.

    basit, etkili ve hayat kurtaran bir teknik.

  • kendi sunduğu bir sabah programında "kader" isimli bir $arkıcıyı konuk ederken jest olsun hesabı kahpe kader adlı $arkıyı söylemi$ biridir.fazla da yoruma gerek yoktur.

    -evet $imdi konuğumuzu çağırıyorum sayın izleyenler
    -kaderrrrrrrrrrrrr kahpeeeeee kaderrrr !!

    geriye felç olmu$ konuk kalır..