channel orange
8 entry daha
- frank ocean’ın ilk stüdyo albümü. 10 temmuz 2012’de def jam etiketiyle çıktı. öncesinde nostaliga, ultra adlı mixtape’ini vermişti, onda sample ağırlıklı çalışmıştı ama burada işler farklı; malay denen yapımcıyla takılmış, hollywood’daki eastwest stüdyosu'nda kaydetmişler. om’mas keith ve pharrell williams da prodüktörlük yapmış. odd future’dan earl sweatshirt ve tyler, the creator konuk olmuş, andré 3000 ve john mayer de şarkılarda çalmış, söylemiş.
albüm alışılmış r&b kalıplarından çıkıyor, electro-funk, pop-soul, jazz-funk, psikedelik efektler var. film diyalogları, ambient sesler araya serpiştirilmiş, interlude gibi. vokal tarafında frank, serbest stil akış ve falsetto-tenor arasında gidip gelmiş. sözlerde aşkın karşılıksız hali, sosyo-ekonomik sınıf, uyuşturucu, çöküş gibi karanlık temalar var. betimlemeleri, gerçeküstü imgeleri, konuşma dili gibi anlatımlarıyla dikkat çekiyor. albümün adı da sinesteziyle alakalı; frank, aşık olduğu yaz turunda “orange” rengini algılamış.
internette sızmasın diye albümü dijital ortamda duyurulduğu tarihten bir hafta erken yayınlamışlar. beş single ile desteklenmiş, en bilinen şarkısı “thinkin bout you” (billboard’da 32. olmuş). aynı ay turne yapmışlar. albüm ilk hafta 131 bin satmış, billboard 200’de 2 numaradan giriş yapmış. eylül 2014’e gelindiğinde 621 bine ulaşmış. eleştirmenler tarafından 2012’nin en iyi albümü seçilmiş, amerikan pazz & jop ile ingiliz hmv gibi listelerde zirvede yer almış. 2013 grammy’de yılın albümü adaylığı ve en iyi urban çağdaş albüm ödülünü kazanmış. sonrasında 2010’ların en iyileri ve tüm zamanların en iyileri listelerinde yerini sağlamlaştırmış.
frank ocean ve nostalgia, ultra öncesi drama
def jam’in kayıtlarda sürdürmediği ilgisizlikten usanıp frank ocean, şubat 2011’de nostaliga, ultra adlı mixtape’ini bedava internette patlattı. albüm, kendi şarkılarından, başkalarının işlerinden örneklerle ve r&b’de alışılmadık söz ile müzik tarzıyla doluydu. reklam filan yoktu ama hızla dinleyici kitlesi oluşturdu, eleştirmenlerden tam not aldı. frank ile def jam arayı düzeltince, nostaliga, ultra’nın resmi versiyonu çıkmadı ama iki parçası single olarak servis edildi, bunlardan “novacane” billboard listelerine girdi. ardından 2012 için yeni albüm sözleşmesi yapıldı.
channel orange’ın yazım süreci ve frank ocean’ın iç dünyası
frank ocean, channel orange için şarkı yazmaya şubat 2011’de başladı, yanına uzun zamandır dostu ve yaratıcı ortağı olan malay’ı aldı. ikisi atlanta'da tanışmış, aynı yayınevinde çalışırken los angeles’ta tekrar buluşmuşlar. frank, malay’a odd future ekibini tanıttı, ikili şarkı yazarlığında ortak dil yakaladı, albüm böyle şekillendi. malay klavye ve gitarıyla doğaçlama yaparken birlikte şarkılar çıkarmışlar. ocean albümü yaklaşık iki haftada tamamladı.
önceki mixtape’te kafasında beste yapıp söz yazarken, burada laptopta yazdı sözlerini, kendine güveni artmış. başkaları için yazmaktan kendi “acılı aşklarından” beslenmeye geçmiş. örneğin “crack rock” uyuşturucu bağımlılığı üzerine, dedesinin yönettiği anonim alkol ve uyuşturucu destek grubundaki hikayelerden ilham almış. the guardian’a verdiği röportajda karanlık temalara takılmasına dair kararsızlığını, o günlerin “kendi paletindeki renkler” olduğunu söyleyerek özetledi: “deneyim” dediği şeyi sadece tanıklık etmek olarak gördü.
hazırlık aşamasında albüm öncesi dinletilerde basın ve dinleyiciler frank’ın şarkılarındaki erkek aşk nesnesine dikkat çekti, heteroseksüel imajından farklıydı. 4 temmuz 2012’de tumblr’da, 2011 aralıkta yazdığı ve 19 yaşında ilk aşkı olan erkeğe duyduğu karşılıksız hislerini anlattığı açık mektubu yayınladı. def jam destekledi, diğer müzisyenler ve kültür insanları övdü. ocean, channel orange’u uzun süren duygusal mücadelesinden sonra yazdığını ve “kendimi meşgul ve aklım başımda tutmak için yazdım, kendi dünyamdan daha pembe hayaller yarattım, yoğun duyguları kanalize ettim” dedi.
malay, frank’ın cinsiyet zamirlerini kullanmasına şiirsel özgürlük gözüyle bakarken, açık mektuptan sonra “80’ler ve 90’ların mc’si gibi gerçek bir hikaye anlatıcı” olarak tanımladı ocean’ı. şarkı sözlerinin mutlaka frank’ın kişisel deneyimi olmadığını, bazen kurgu ve metafor olabileceğini söyledi. channel orange yazımı 2-3 ay sürdü. frank, rap-up röportajında albümü “şu anki beni en iyi tanımlayan 14 sevdiğim hikaye, etrafını da en iyi müzikle donatmak” olarak özetledi.
channel orange kaydı ve prodüksiyon süreci
şarkılar yazıldıktan sonra frank ocean, albüm sırasını belirleyip o düzende kayda girdi. çoğunlukla hollywood’daki eastwest stüdyosu'nda kayıt yaptı, evinin yakınındaydı. stüdyoda 60’lardan kalma ekipmanlar vardı. başka yerler de kullanıldı; henson ve record plant (hollywood), westlake ve studio for the talented and gifted (los angeles), manhattan sound (new york), san ysidro (beverly hills). başta 1600 dolarlık stüdyo kiralamak yerine beverly hills’deki malikaneye ekipman kiralayıp tek başına kullanmayı düşünmüştü. malikanede hizmetçi, havuz, sauna vardı ama orada sadece üç şarkı kaydetti: “lost”, “pyramids” ve odd future’dan tyler, the creator’la beraber yaptığı “analog 2”.
aylarca tek başına vokal kaydetti, performans takıntısı vardı. sonra malay’la yeniden bir araya gelip prodüksiyonu tamamladılar. çoğunlukla frank üreticiydi, malay ise gitar, bas, klavye ve nefesli çalgılar çaldı, arkada destekledi. ocean prodüksiyonda daha önce sample ağırlıklı nostaliga, ultra’dan farklı olarak canlı enstrümanlara yöneldi. ilham için stevie wonder, marvin gaye, sly and the family stone, pink floyd, jimi hendrix dinlediler. stüdyoya pink floyd ve bruce lee posterleri astılar, eski sessiz filmleri fonda yansıttılar.
canlı davul eklediler (“crack rock”, “monks”, “sweet life”). “thinkin bout you” başta bridget kelly için yazılmış, ocean kendi versiyonunu tumblr’a koymuştu, albüm versiyonuna yaylılar eklendi. “bad religion”da ise eski stereo ribbon mikrofonlarla az sayıdaki yaylıcıdan büyük bir orkestra efekti yaratmaya çalıştılar, çalıcıların pozisyonlarını her denemede değiştirdiler.
nostaliga, ultra sonrası diğer müzisyenler frank’a ulaşıp birlikte çalışmak istedi, channel orange bu işbirlikleriyle şekillendi. pharrell williams “sweet life”da ortak prodüktörlük ve yazarlık yaptı. john mayer “pyramids” ve “white”da gitar çaldı; “white”ın altyapısı odd future’un 2012 albümü the of tape vol. 2’den alındı. andre 3000 ve big boi’yi “pink matter” için davet etti ama big boi gelmedi, andre solo rap yaptı ve gitar çaldı.
miksler studio for the talented and gifted ile the mix suite’te yapıldı, mastering new york masterdisk’te vlado meller tarafından yapıldı. malay mix aşamasında albümdeki ara geçişler, skit'ler gibi ayrıntılara çok takıldıklarını ve bunun bir sanat projesi olduğunu söyledi. ocean ise yönetmenlerin filmlerinde anonim kalmasını sevdiğini, albümdeki interlude'ların kendi sesi olsa da işin kendisi olduğunu, kendisinin sadece bir hikaye anlatıcı olduğunu belirtti.
müzik, sözler ve şarkıların detaylı analizi
müzik gazetecilerine göre channel orange alışılmışın dışında bir albüm. psikedelik, pop-soul, jazz-funk ve electro-funk etkileri barındırıyor. hiphopdx onu alternatif r&b sayarken, the a.v. club’dan evan rytlewski neo soul diyor. time out new york’tan hank shteamer ise progressive soul olarak niteliyor. sputnikmusic yazarı sobhi youssef albümün prodüksiyonunda modern ve klasik pek çok etkiden beslenildiğini ama bunların r&b sınırları içinde kaldığını vurguluyor. elektronik klavye, bastırılmış perküsyonlar, değişken backing trackler, synth’lerdeki dalgalanmalar, vamps, canlı gitar ve dub reverb gibi elektronik efektler öne çıkıyor. tiny mix tapes albümün ilk yarısındaki geniş prodüksiyonu shuggie otis’in elektrikli soul’u ile kıyaslıyor, jody rosen ise stevie wonder’ın innervisions’ından alınmış akor geçişleri, marvin gaye’nin here, my dear albümündeki havadar vamps ve prince’in purple rain’ini hatırlatan gitarları işaret ediyor. the washington post’tan chris richards melodik açıdan gaye ve wonder’a, gevşek yapı olarak da d’angelo, maxwell ve erykah badu’ya benzetiyor. time dergisinden melissa locker ise the-dream’in 2007 albümü love/hate’ten esinlenen dramatik melodileri fark ediyor.
nostalgia, ultra’dan daha az melodi ve nakarat odaklı; channel orange’da ince melodiler, uzamsal düzenlemeler ve orta tempo davullar var. daha düşünsel şarkılar ise yavaş tempolu. robert christgau’ya göre önceki albümün sample kullanımı olmadan ocean kendini göstermekten kaçınmış, klişe nakaratlardan ve yüksek falsetto’dan uzak durmuş. ocean bariton vokaliyle rahat, ifade dolu bir şekilde, serbest akış, sohbetvari söyleyiş ve falsetto-tenor geçişleri yapıyor.
channel orange’da nostalgia, ultra gibi ara geçişlerde org, dalga, kasetçalar, araba kapısı, kanal değiştirme, beyaz gürültü ve diyalog sesleri var. analog kalitede, bazısı aniden kesiliyor. yazarlar bu ara geçişleri dinleyicinin sınırlı dikkat süresi, ocean’ın hayatından anlar, zihnindeki bozulmalar, nostaljik anılar veya sinestezi teması olarak yorumluyor. slant magazine’den jesse cataldo, şarkıların değişken uzunlukları ve geçişlerle albümün mixtape havası verdiğini söylüyor. clash dergisinden hayley louise brown ise şarkıları orta amerika’nın ortam sesleri (video oyunları, reklamlar, uçaklar, araba kapıları) ile birbirine bağlıyor.
şarkı sözlerinde karşılıksız aşk, seks ve varoluşsal özlem temaları var. ocean’ın kendi karşılıksız aşk deneyimi “thinkin bout you”, “bad religion” ve “forrest gump”ta işlenmiş. the new york times’tan jon caramanica albümü “hem seven hem acı çekenlerin aşkının iğnesiyle dolu” olarak tanımlıyor. pitchfork’tan ryan dombal ocean’ın “zaman tanımayan, zor kazanılmış kabullenme ve aşk, seks, kaybın efsaneler çektiğinin farkında olan” bir felsefesi olduğunu söylüyor. albümde ayrıca çöküş, sınıf ayrımı, uyuşturucu bağımlılığı, ruhani ve dünyevi gerilim gibi soul müzikte sık rastlanan temalar da var. sasha frere-jones “prince’in dekadans ve ruhani acısına benzer bir kombinasyon” görüyor. greg kot ocean’ın “kendini tatmin eden arzu ile fedakar vicdan arasında diyalog kurduğunu”, prince tarzı psikedelik gospel vurguları ve marvin gaye benzeri vokal overdub’ları ile farklı seslerin konuştuğu izlenimi verdiğini yazıyor. billboard’dan jason lipshutz ise ocean’ın aşkı para, uyuşturucu ve seks bağlamında incelediğini söylüyor.
ocean’ın şarkı yazımı betimleyici anlatımlar, yoğun ölçü, gerçeküstü imgeler, empatik duygular, soğuk mizah, açık metaforlar ve sohbet diline yakın tekniklerle dolu. the quietus’tan john calvert, onun aşkı “masum” gördüğünü, uçma aşkı metaforları ve “savaş uçağı” gibi cinselliğe saygılı gönderimlerini yazıyor. tiny mix tapes’ten embling albümü “şarkı yazarı albümü” olarak değerlendiriyor, duygular ve melodilerin geniş olduğu ama sözlerin kişisel yorumlara açık olduğunu söylüyor. anlatılar genelde karanlık, kırık karakterler ve güney kaliforniya çevresinde geçiyor; hem sözlerde hem melodilerde bölgenin güneşli, kıyı havası hissediliyor. los angeles times’tan randall roberts albümü “los angeles’ta yirmili yaş deneyimi” olarak görüyor, greg kot ise kaliforniya'yı “numb, sahte lüks ve kendini beğenmiş, birbirinden kopuk bir ruh hali” olarak yorumluyor.
açılış parçası “start” ortam sesleri, sessizlik ve playstation açılış sesiyle başlıyor. düşük tempolu “thinkin bout you” sakin synth döngüleri, seyrek klavyeler, bastırılmış elektronik davullar ve beyaz yalanlarla dolu kıtalar ile sonsuz aşk düşüncelerinden oluşan nakaratla geliyor. “fertilizer” james fauntleroy’un 2010 şarkısından alınma, albümde am radyo jingle'ı ve saçmalıklar üzerine ara parça olmuş. “sierra leone” chillwave ve quiet storm etkili, rüzgar çanı sesleri, lo-fi beatler, polyphony ile prince’in 1985 “paisley park”ını anımsatıyor. sözleri seks, gebelik, erken ebeveynlik, çocukluk hayalleri ve sierra leone’daki elmas ile iç savaş benzetmeleri içeriyor. ocean hem hızlı inen akorlar hem de konuşma vokali yapıyor.
“sweet life” ve “super rich kids” zengin, çürümüş hayatları anlatıyor, aralarında “not just money” isimli para ve mutluluk üzerine kadın sesiyle konuşma geçişi var. “super rich kids” elton john’un 1973 “bennie and the jets”inin piyanolu ana hattını kullanıyor, 2008 mali krizi korkuları ve zengin gençlerin bunalımlarını kuru mizahla anlatıyor. “pilot jones” büyülü gerçekçilikle uyuşturucu bağımlısı iki kişinin dostluk ve aşk karışımı bağımlılığını anlatıyor, elektronik blip'ler, deneysel ritimler, ses kırılmaları ve vokal doğaçlamalarla dolu. “crack rock” crack bağımlısı üzerinden aşkı uyuşturucu iniş çıkışlarıyla kıyaslıyor, yolsuzluk, şiddet, kırık aileler ve hükümetin uyuşturucu ölümlerine kayıtsızlığını genişçe ele alıyor. çoklu vokal harmonileri, anlamsız nakarat ve ocean’ın arada kırık nefesiyle bağımlının sesini veriyor.
albümün ortasında “pyramids” var, popmatters’dan brice ezell’e göre albümün duygusal yoğunluğunun zirvesi, synth-funk’tan slow jam’e kayıyor. eski mısır ve kutsal metin imgeleriyle cleopatra’nın düşüşü ve çağdaş striptiz kulübünde dans eden bir kadının hikayesi arasında gidip geliyor. “lost” new wave tarzında, kafası karışık bir bağımlı ve uyuşturucu pişiren sevgilisi için daha iyi hayat umutlarını anlatıyor. “monks” funk rock, nirvana arayışı, gündelik seks ve dindar temalarını konserdeki heyecandan metaforik ormana geçişle işliyor. “bad religion” melodramatik orkestra, yaylılar, alkışlar, yürüyüş davulları ve hüzünlü orgla taksi şoförüne gizli ilişkisini itiraf eden anlatıcıyı anlatıyor. alexis petridis’e göre şarkı ruh müziğinde gospel’den soul’a geçişteki “din ile arzunun savaşı”nı tekrar yorumluyor.
“pink matter” blues etkili, seks ve ihanetten dem vuruyor, felsefi sorular, uzaylılar, manga ve pamuk şekeri imgeleri var. “forrest gump” film karakterini gençlik aşkıyla kıyaslayan, homoerotik ve şakacı sözlü, motown nakaratlı, basit ritimli, hafif gitar ve neşeli ıslıklarla dolu. “end” bir skit, ocean ve kadın arka koltukta sevişirken 2012 şarkısı “voodoo” çalıyor, kadın “special’sın, benim gördüğümü görebilsen” diyor (2006 çıkışlı atl filminden replik), ocean arabadan çıkıp yağmurda evine gidiyor, anahtarlarını bırakıyor. “golden girl” neşeli, synth dolu, tyler the creator demonic rap yapıyor, kurtarıcı ve huzur veren bir kızı anlatıyor, onu ada ile kıyaslıyor.
albümün ismi, kapağı ve frank ocean’ın gizemli ego oyunu
frank ocean albümün ismini grapheme-color synesthesia’dan almış; yani harf ve rakamları renklerle algılama nörolojik fenomeninden. bu konuyu pharrell williams’la konuşmuş, pharrell da aynı durumdan etkilenip nerd’in 2008 albümü seeing sounds’u buna atfen adlandırmış. ocean için channel orange, ilk aşka düştüğü yaz mevsimini ve o zaman her şeyin turuncu görünmesini ifade ediyor. annesi dinletiye katılıp “tam bir yaz albümü” demiş.
malay’a göre albümün son aşamalarında kanye west mentorluk etmiş, “görsel adamları”yla tanıştırmış. malay ve ocean sürecin hızına şaşırmış, ocean’ın adı giderek büyümüş. ocean albümün “odak noktası” olmak istemediği için kendi ismini kapağa koymamış, onun yerine albümün yapımcısı olarak bernese dağ köpeği everest’i göstermiş.
kapak tasarımı thomas mastorakos, aaron martinez ve phil toselli’ye ait, fotoğraflar dave eggar’dan. turuncu arka plan üstüne, “channel” küçük cooper black font'uyla, “orange” ise büyük sans-serif harflerle yazılmış. “channel” yazısı kamera flaşından çıkan renkli lekelerle süslenmiş, güneş ışığı parıltısı havası vermiş. kapak 23 haziran 2012’de online mecralarda yayınlandı. complex dergisi 2013’te beş yılın en iyi 50 pop albüm kapağı listesinde dokuzuncu yaptı ve yazar dale eisinger kapağı şöyle övdü: “ocean kapakta basit yolu seçmiş; odd future ekibinin ve hip-hop tarihinin klasiği cooper black fontunu modern sans-serif ile yan yana kullanması adamın geçmişe saygısı ve çevresine farkındalığını gösteriyor.”
pazarlama stratejisi, satış rakamları ve tartışmalar
frank ocean albümünün internet sızıntısını engellemek için dijital çıkışı ilan edilen tarihten bir hafta önce yapmaya karar verdi. ilhamını kanye west ve jay-z’nin 2011’de watch the throne albümünü korumak için yanıltıcı çıkış tarihleri açıklamasından aldı. 8 haziran’da 17 temmuz çıkış tarihi duyuruldu, nabil elderkin yönetmenliğinde albüm fragmanı yayınlandı. 9 temmuz’da late night with jimmy fallon’da televizyon çıkışını yaptı, roots ve yaylı grubuyla “bad religion”ı seslendirdi. program albümün gerçek çıkış tarihini ve satış kanalını (universal music group) duyurdu. albüm 10 temmuz’da itunes’da dijital indirime açıldı. ocean o dönem, “cd’ye daha dokunmadım bile; üretilip kilitlenmiş, hiçbir yere gitmedi çünkü sızıntı genelde oradan olur” dedi.
channel orange 17 temmuz’a kadar sadece itunes’da satıldı. fiziksel satış 17 temmuz’da başlaması planlanırken universal fiziksel mağazaların albümü teslim alır almaz satışa başlamasını teşvik etti. target ise erken satışa karşı çıktı, albümü stokl'amadı. ocean’ın menajeri christian clancy twitter’dan target’ın “eşitlik yanlısı olmayan kuruluşlara da bağış yaptığını” ima edip “ilginç” bulduğunu söyledi. target ise mtv news’e yaptığı açıklamada bu iddiaları kesinlikle reddetti, iş kararlarının müşteri talebine dayandığını, kapsayıcılık ve çeşitliliği desteklediklerini belirtti.
albüm çıkış haftasında 131 bin adet sattı, 18 temmuz 2012 billboard 200 listesine 2. sıradan girdi. satışların büyük kısmı itunes dijital, fiziksel satış ise yaklaşık 3 bin adet oldu. amazon’da 2.99 dolara satılan dijital kopyalar billboard kriterlerine uymadığı için satış sayısına dahil edilmedi. ikinci haftada 54 bin adet satıldı, amazon indirimli satışları hariç. ingiltere’de ilk haftada 13 bin adetle albüm dijital satışlarla top 20’ye giren ilk albüm oldu ve 2. sırada yer aldı. kanada’da da ilk hafta 6,700 adetle 3. sıraya oturdu.
albümden beş single çıktı: “thinkin bout you” (17 nis 2012), “pyramids” (8 haz 2012), “sweet life” (6 tem 2012), “lost” (17 ara 2012) ve “super rich kids” (17 mar 2013). “thinkin bout you” billboard hot 100’de 32. sıraya kadar yükselip ocean’ın en başarılı single’ı oldu. ocean 2012 mtv video music awards’ta bu şarkıyı seslendirdi, ardından albüm satışları 14 bin arttı. 15 eylülde saturday night live’da “thinkin bout you” ve “pyramids” performansları oldu; john mayer “pyramids”te gitar çaldı. eylül 2016’ya kadar albüm abd’de toplam 686 bin sattı.
channel orange turnesi, iptaller ve frank ocean’ın sahnedeki hali
frank ocean 2012 temmuz'unda 14 konserlik bir kuzey amerika turnesine çıktı albümün tanıtımı için. 8 haziran’da duyuruldu, 9 temmuz’da tüm biletler tükendi. ocean, çok sayıda konserden çok kaliteli iş yapmak istediğini, “şimdi milyon tane iş yapmak değil, elimizden gelenin en iyisini yapmak önemli” dedi. turnede malay müzik direktörü olarak yer aldı, nostaliga, ultra konserlerinin prodüksiyonunu büyüteceklerini söyledi. sahnede gitar, bas, davul, iki piyano ve televizyon monitörleri arkasında dj vardı, monitörler değişen görseller gösteriyordu.
turnede nostaliga, ultra ve channel orange şarkılarının yanı sıra “made in america”, yayınlanmamış “summer remains” ve “voodoo”, ayrıca prince’in “when you were mine” (1980), beyonce’nin “i miss you” (2011) ve sade’nin “by your side” (2000) cover'ları çalındı. eleştirmenler ocean’ın mütevazı sahne duruşunu, seyircinin coşkusunu, şarkılara eşlik edişini not etti. washington’daki 9* konseri sonrası twitter’da “turne hayatına alışmak gerekiyor, her gece bir saat kadar birilerinin kahramanı ya da sapkın fantezisi oluyorum, bu özel ve kadınlar hala ön sıralarda çığlık atıyor” yazdı. 1 ağustos detroit saint andrew’s hall’daki kapanış konserini hastalık nedeniyle iptal etti.
turne sonrası lollapalooza gibi festivallerde sahne almaya hazırlanıyordu, lollapalooza’nın ikinci gününde headliner oldu. ağustos ayında norveç'teki oyafestivalen’de sesini kaybetti, erken çıktı. tüm avrupa turnesini iptal etti, coldplay’in mylo xyloto turnesindeki avrupa açılışını da dahil. sebebini açıklamadı, ancak isveç’teki way out west festival organizatörlerine “kendimi şu an salak gibi hissediyorum ama önümüzdeki aylardaki programım için zor bir karar verdim. çok üzgünüm, beni kabul ederseniz geri döneceğim” dedi. 21 eylül’de new york’taki all tomorrow’s parties festivali'nde sahneye döndü.
channel orange eleştirmenleri dağıttı, listeleri deldi geçti
frank ocean'ın channel orange'ı çıktığı gibi eleştirmenleri fethetti. metacritic'te 46 eleştiriden 92 ortalama puan alarak 2012’nin en yüksek puanlı ana akım albümü oldu. anydecentmusic?’ten de 8.9/10 aldı. editör jason dietz, bu albümün sadece yılın değil, son on yılın da en beğenilen işlerinden biri olduğunu söyledi.
daily telegraph’tan neil mccormick, ocean’ın farklı müzikal fikirleri kullandığını ve dönemin elektronik ağırlıklı pop'una karşı sınırları zorladığını yazdı. the observer’dan killian fox, albümün sabır isteyen ama sonunda klasikleşen bir iş olduğunu belirtirken, slant magazine'den jesse cataldo, "channel orange o kadar dokulu, karmaşık ve olgun ki ocean’ın açılması artık sadece bir dipnot" dedi. allmusic’ten andy kellman, ocean’ın hikâye anlatıcılığının nostaliga, ultra’dan daha da ileriye gittiğini söylerken, spin’den mike powell ise vokallerini “olgunluk ve bilgelik göstergesi” olarak yorumladı. aynı dergiden barry walters, albümü drake, the weeknd ve miguel’le beraber alternatif r&b’nin zirve işleri arasında saydı; frank ocean’ın dürüst anlatımı ve janrlar arası geçişleri sayesinde r&b-rock kırması yeni bir dalga başlattığını söyledi. state yazarı fintan walsh ise ocean’ın sözlerinin "modern gençliği" pet sounds’un 1966’da yaptığı gibi yakaladığını savundu.
bazı eleştirmenlerse daha temkinliydi. rolling stone’dan jody rosen, yapılandırılmış şarkıları beğenmiş olsa da bazı parçaların “biçimsiz groove’lara” dönüştüğünü düşündü. nme’den priya elan, albümün yaratıcı ruhunu överken, bazı yerlerde biraz fazla uçtuğunu belirtti. msn music’ten robert christgau ise ocean’ın müziklerinin daha tutarlı olduğunu ama “yüksek sosyete yeraltı dünyası” takıntısını fazla bulduğunu, sözleri herkese hitap etmekten uzak gördüğünü yazdı.
channel orange, 2012 sonunda birçok yayının yılın albümü listesinde zirvedeydi: chicago sun-times, billboard, guardian, entertainment weekly, los angeles times, slant, spin, washington post; hmv’nin britanyalı gazetecilerle yaptığı "poll of polls"ta da birinci geldi. amerikalı eleştirmenlerin pazz & jop anketinde zirveye çıktı. village voice yazarı eric sundermann, bu sonucu “kimse şaşırmamıştır, frank bu yıl tüm müzik sohbetlerine damgasını vurdu” diyerek yorumladı. metacritic’e göre de yıl sonu listelerinin en çok tepeye çıkan albümüydü.
albüm, frank’e ciddi ödüller getirdi. 2012 soul train müzik ödülleri'nde yılın albümü, glaad medya ödülleri'nde yılın sanatçısı (adam lambert’le birlikte) seçildi. 2013 grammy'lerinde albüm yılın albümü, yılın kaydı ve en iyi yeni sanatçı dahil birçok dalda aday oldu; "en iyi kentsel çağdaş albüm" ödülünü kazandı. grammy sahnesinde ocean, yalnızca kendi seçtiği "forrest gump" şarkısını çalması şartıyla sahneye çıkmayı kabul etti.
channel orange sonraki yıllarda da liste listesi gezdi. 2013'te nme’nin "tüm zamanların en iyi 500 albümü" listesinde 147. sırada yer aldı. 1001 albums you must hear before you die kitabına girdi. the guardian 2019’da 21. yüzyılın en iyi 100 albümü'nde 12. sıraya koydu. uproxx 13., pitchfork ise 2010’ların en iyileri listesinde 10. sıraya yerleştirdi. rolling stone 2020’deki “tüm zamanların en iyi 500 albümü” listesinde 148 numaraya, 2022’deki “en iyi çıkış albümleri” listesinde ise 13 numaraya taşıdı.
channel orange, hem müziğiyle hem anlatısıyla bir jenerasyonun kırılma anına ses olmuş bir başyapıt olarak tarihe geçti.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek, oylamak, mesaj yazmak için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap