film tavsiyeleri
3148 entry daha
- 2025'in ikinci çeyreğinde izlediğim filmler arasından beğendiklerimi yazarak verebileceğim tavsiyelerdir.
bu başlık altında önerdiğim tüm filmler için (bkz: film tavsiyeleri/@the tell tale heart)
1.) presence (2024)
yönetmen: steven soderbergh
konu: genç bir kız, ailesiyle taşındığı yeni evde gizemli bir varlık tarafından rahatsız edilir. doğaüstü gerilim öğeleri taşıyan film, yalnızlık ve kayıpla başa çıkma temalarını işler.
2.) ı'm still here (ainda estou aqui) (2024)
yönetmen: walter salles
konu: buenos aires’te yaşayan bir gencin geçmişle yüzleşmesi, kayıp ve kimlik arayışı çerçevesinde duygusal bir yolculuğa dönüşür.
3.) the fire ınside (2024)
yönetmen: rachel morrison
konu: genç claressa shields, boks kariyerine başlamak için erkeklerle dövüştüğü bir salona gizlice girer. koçu crutchfield, onu başarıya taşırken hem kentin hem de toplumun baskılarıyla mücadele eder.
4.) better man (2024)
yönetmen: michael gracey
konu: robbie williams’ın kariyeri ve kişisel çöküşleri arasında gidip gelen yaşamı, müzikle iç içe bir anlatımla sunuluyor.
5.) bird (2024)
yönetmen: andrea arnold
konu: ingiltere kırsalında geçen film, zor şartlar altında yaşayan bir ailenin parçalanmış ilişkilerini ve özgürlük arayışını konu alır.
6.) knox goes away (2023)
yönetmen: michael keaton
konu: hafızasını kaybetmeye başlayan bir kiralık katil, ölümcül sırrını saklamaya çalışırken oğlunu kurtarmaya karar verir.
7.) last breath (2019)
yönetmen: richard da costa, alex parkinson
konu: kuzey denizi’nde batık bir platformda mahsur kalan dalgıcın hayatta kalma mücadelesini anlatan gerçek olaylara dayanan bir belgesel.
8.) no other land (2024)
yönetmen: basel adra, yuval abraham, rachel szor, hamdan ballal
konu: batı şeria’da yaşayan bir filistinli topluluğun, zorla tahliye edilme sürecini ve yaşadıkları direnişi belgeleyen çarpıcı bir film.
9.) the assessment (2024)
yönetmen: fleur fortuné
konu: yakın bir gelecekte, yapay zekâ tarafından insanların duygusal kapasitesinin değerlendirildiği bir dünyada, aşk ve aidiyet yeniden tanımlanır.
10.) becoming led zeppelin (2025)
yönetmen: bernard macmahon
konu: efsanevi rock grubu led zeppelin’in kuruluşu, yükselişi ve kültürel etkisini kronolojik bir belgesel diliyle gözler önüne seriyor.
11.) felicia's journey (1999)
yönetmen: atom egoyan
konu: irlanda'nın kırsal kesiminde, küçük bir köyde yaşayan ve johnny adında bir çocuğa âşık olan on yedi yaşındaki irlandalı katolik kız felicia, johnny beklenmedik bir şekilde iş aramak için ingiltere'ye gidince, onun peşinden gitmek ister. üstelik hamiledir. beş parası olmayan felicia'yı ayakta tutan, cakalı johnny'ye duyduğu aşktır ve onu bulmanın bütün sorunlarını çözeceğinden emindir.
birmingham'a vardıktan kısa bir süre sonra, yalnız yaşayan bir bekâr ve büyük bir yiyecek hazırlama kuruluşunun titiz yöneticisi olan joseph ambrose hilditch'le karşılaşır. kısa sürede arkadaş olurlar, ama hilditch hakkında tüm bilinmesi gerekenler, fransız mutfağından hoşlanan, hafifçe tuhaf orta yaşlı bir adam oluşundan ibaret değildir: onun ciddi bir sırrı vardır...
12.) maniac (2012)
yönetmen: franck khalfoun
konu: bir vitrin mankeni koleksiyoneri olan katilin gözünden anlatılan karanlık ve stilize bir korku filmi.
13.) the rule of jenny pen (2024)
yönetmen: miranda july
konu: toplumdan kopuk yaşayan jenny pen’in bastırılmış arzuları ve travmalarıyla başa çıkma süreci üzerinden feminist bir anlatı kuruluyor.
14.) la cocina (2024)
yönetmen: alonso ruizpalacios
konu: new york’taki bir restoran mutfağında, göçmen işçiler arasında geçen olaylar, dayanışma, sömürü ve umut temalarıyla örülüyor.
15.) locked (2025)
yönetmen: nia dacosta
konu: lüks bir suv’ye giren bir hırsız, araç sahibinin kurduğu tuzak sonucu kendini acımasız bir psikolojik oyunun içinde bulur.
16.) sinners (2025)
yönetmen: (henüz doğrulanmamış)
konu: 1930’ların louisiana’sında geçen filmde, smoke ve ikiz kardeşi geçmişlerinden kaçıp memleketlerine döner. ancak onları takip eden uğursuz bir varlık, karanlık sırları gün yüzüne çıkarır.
17.) the ugly stepsister (2025)
orijinal adı: den stygge stesøsteren
yönetmen: emilie blichfeldt
konu: külkedisi masalına alternatif bir bakış sunan film, üvey kız kardeşin gözünden kıskançlık, bastırılmışlık ve dışlanmışlık temalarını işler.
18.) hemme’nin öldüğü günlerden biri (2024)
yönetmen: murat firatoglu
konu: izmir’den siverek’e dönen eyüp, domates kurutma işinde hakkını alamayınca patronu hemme’yi öldürmeye karar verir. eyüp’ün bir günlük yolculuğu, toplumsal adaletsizlik ve şiddetin portresi haline gelir.
19.) ın the cut (2003)
yönetmen: jane campion
konu: cinayet soruşturmasına karışan bir kadının, karmaşık bir polisle yaşadığı ilişki ve cinsellik teması üzerine kurulu, erotik bir psikolojik gerilim.
20.) una giornata particolare (a special day) (1977)
yönetmen: ettore scola
konu: faşist italya’da iki yalnız insanın özel bir günde buluşmaları, politik arka plana karşı içsel dünyalarını gözler önüne serer.
21.) all that jazz (1979)
yönetmen: bob fosse
konu: başarılı bir koreografın sanatı, sağlığı ve özel hayatı arasında gidip gelen karmaşık yaşamını anlatan yarı-otobiyografik bir müzikal.
22.) assault on precinct 13 (1976)
yönetmen: john carpenter
konu: kapatılmak üzere olan bir karakol, gece çete üyeleri tarafından saldırıya uğrar. içeridekiler, hayatta kalmak için birlikte savaşmak zorundadır.
23.) cabaret (1972)
yönetmen: bob fosse
konu: nazi almanyası öncesi berlin’inde geçen film, bir kabare şarkıcısı üzerinden dönemin sosyal ve politik çöküşünü işler.
24.) nema-ye nazdik (close-up) (1990)
yönetmen: abbas kiarostami
konu: kendini bir yönetmen olarak tanıtan adamın gerçek mahkeme sürecine odaklanan film, gerçeklik ve kurgu sınırlarını bulanıklaştırır.
25.) no bears (2022)
yönetmen: jafar panahi
konu: iranlı yönetmen panahi'nin, sansür ve özgürlük üzerine kendi hayatından esinlenerek çektiği metaforik bir yapım - komedi // suç filmleri, eğlencelik !! çıtır filmler
bazen boş izlemek rahatlatır ?!?..
kara komedi + suç + beceriksiz karakterler + planın çuvallaması + absürt sonuçlar= eğlence
1. burn after reading (2008, coen kardeşler)
cia'den emekli olan bir adamın kişisel bilgileri spor salonundaki iki aptal çalışanın eline geçer. şantaj, yanlış anlaşılmalar, cinayet…
amaç neydi, ne oldu? koca bir saçmalık ve hiçbir şey.
brad pitt'in salak rolünde döktürdüğü, kara mizah başyapıtı.
2. fargo (1996, coen kardeşler)
borç içindeki bir adam, karısını kaçırıp fidye istemeleri için iki dangalağı tutar. plan basit gibi görünür ama işler öyle sarpa sarar ki…
karlar içinde cinayet, beceriksizlik ve yavaş yavaş çürüyen bir ahlak.mükemmel bir akış !!
3. in bruges (2008, martin mcdonagh)
iki kiralık katil, başarısız bir görevden sonra belçika'nın bruges kentinde saklanır. vicdan azabı, bekleyiş, absürt diyaloglar ve kara mizah.
sonunda ne kurtuluş ne cevap var. sadece belirsizlik.
4. seven psychopaths (2012, martin mcdonagh)
bir senarist, psikopat karakterler hakkında bir senaryo yazmaya çalışırken, gerçek psikopatların ortasında kalır.müthiş kadro !!
hem eğlenceli hem nihilist. gerçek ile kurgu arasında gidip gelen kaotik bir komedi.
5. the art of self-defense (2019, riley stearns)
utangaç bir adam, dövüldükten sonra karate kursuna başlar. ama bu dojo göründüğü kadar masum değildir.
maskülenlik, paranoya ve kültleşme üzerine kara bir komedi. ve sonunda yine: hiçbir şey değişmez.
6. big trouble (2002, barry sonnenfeld)
miami'de bir çanta etrafında dönen kargaşa… suikastçiler, evsizler, casuslar ve aile babaları çarpışır.
herkes bir şeyin peşindedir ama kimse ne olduğunu bilmez. büyük bir kaos ve sonuçsuzluk.
7. cheap thrills (2013, e.l. katz)
iki eski arkadaş, bir çiftin teklif ettiği tuhaf görevleri yerine getirdikçe daha çok para kazanır. ama görevler giderek karanlıklaşır.
ahlaki çöküş, para hırsı ve dibe vuruşun trajikomik öyküsü.
ya çook iyi değilmi iddia için parmağını kesermisin ?
8. the lobster(2015, yorgos lanthimos)
yalnız kalan bireylerin hayvana dönüştürüldüğü bir distopyada, aşkı arayan bir adamın absürt serüveni.
aşk, anlam, birey… hepsi sorgulanır ama sonunda kalan: anlamsızlık.
9. killing them softly (2012, andrew dominik)
kumarhaneyi soyan üçlü, mafya düzeninde bir kaosa yol açar. brad pitt bir infazcı olarak gelir. herkes konuşur ama kimse çözüm üretmez.
suç dünyasının “hiçbir şeyin değişmediği” portresi.
10- wild tales (2014, * – arjantin)
altı kısa hikayelik kara komedi antolojisi. her biri farklı bir intikam, hırs, öfke ya da sosyal çöküş anına odaklanıyor.
uçakta başlayan, düğünle biten bu filmde herkes çıldırır ama sonunda her şey: boş ve gülünç.
11.i care a lot (2020, j blakeson)
yaşlı insanların malını dolandıran bir kadın, yanlış kişiye bulaşır. planlar, düzen, kibir… hepsi çökünce, ne para kalır ne insanlık.
zekice başlayıp “hiçbir şeyin kontrol edilemediği” bir finalle biter.bazen insanlar bunu hakkeder..
12- filth (2013, jon s. baird)
ahlaksız, alkolik bir polis, terfi almak için herkesin ayağını kaydırır. ama kendi deliliğinden kaçamaz.
kafanın içinde çürüyen bir adam ve çürüyen bir toplum. sonu yok, kurtuluşu yok.ama eğlenceli kötü olmak ..
13. very bad things (1998, peter berg)
bekarlığa veda partisinde bir hayat kadını yanlışlıkla ölür. cesedi saklamaya çalışırken her şey çığırından çıkar.
karanlık, vahşi ve aşırı. ama özünde: “her şey bu muydu?”
las vegas da olan las vegas da kalır !!
14. the voices (2014, marjane satrapi)
ruhsal sorunları olan bir adam, evinde konuşan evcil hayvanlarıyla birlikte yaşarken bir cinayet işler. ve işler… absürtleşir.
tatlı bir delilik + kanlı kara mizah + “masumiyet”in çöküşü.bazen insanlar, bazı insanlar..
15. the death of dick long (2019, daniel scheinert)
bir adam ölür. iki yakın arkadaşı, onun ölümünü saklamaya çalışır. ama ölen adamın nasıl öldüğü ortaya çıkınca film başka bir boyuta geçer.
ne trajedi, ne komedi. ortada kalan sadece: rahatsız edici bir boşluk.
16. four lions (2010, chris morris)
dört beceriksiz ingiliz “cihatçı”, terör eylemi yapmaya çalışır. ama hepsi öyle başarısız, öyle absürttür ki…
kara mizahın doruğu. ideoloji + aptallık = koca bir fiyasko.
17/ the square (2017, ruben östlund)
modern sanat müzesi küratörü bir adam, telefonunu çaldırır. ardından zincirleme hata yapar.
toplumsal maskeler, sınıf kibri ve sanatın boşluğu… film boyunca her şey bozulur ama kimse “neden?” diye sormaz.
18. observe and report (2009, jody hill)
bir alışveriş merkezi güvenlik görevlisi, kendini “polis gibi” görür. ama aslında paranoyak ve kontrolsüzdür.
sistemin “küçük adamı” büyümeye çalıştıkça sadece daha rezil hale gelir.ben gömdüm sizde toprak atın ...
19. the house that jack built (2018, lars von trier)
seri katil olduğunu anlatan bir adam… sanatı, ölümü, tanrı'yı tartışır.
çoğu kişi için şoke edici ama özünde şu fikir yatar: bunca vahşet, bunca düşünce… hepsi sadece bir ego çukurudur.
kara mizah– suç – çöküş – saçmalık – planların boka sarma hikayeleri... !!?!
1. smokin' aces(2006, joe carnahan)
bir mafya muhbiri saklanıyor. onu öldürmek isteyen 6 ayrı kiralık katil bir otele doluşur.
herkes bir şeyin peşinde ama sonunda… ceset yığını ve hiçbir mantık kalmaz.
kadro şampiyonlar ligi. alicia keys bile var !
{ jeremy piven, ryan reynolds, ray liotta, alicia keys, taraji p. henson, ben affleck, chris pine, kevin durand, maury sterling, common, jason bateman, peter berg, martin henderson. andy garcia} bir tek " recep ivedik" eksik.!!?
2. the informers (2008, gregor jordan)
los angeles'ta 80'lerin sonunda geçen, birbirinden kopuk ama aynı “boşluk hissi”ne saplanan karakterler. seks, uyuşturucu, ihanet…
sıkışmışlık + anlam kaybı + varoluşsal bomboşluk.
3. god bless america (2011, bobcat goldthwait)
kanser olduğunu öğrenen bir adam, reality show'lardaki insanlardan o kadar tiksinir ki “temizlik” yapmaya başlar.
toplumsal delirme + kara mizah + intikam = yine bir hiçlik. ( benim aklımda o dizi geldi, testere de olabilir)
4. sightseers (2012, ben wheatley)
tatlı gibi başlayan bir karavan yolculuğu, çiftin yolda tanıştığı herkesi öldürmeye başlamasıyla değişir.
sıradan insanlar + absürt cinayetler + boş bir romantizm.
ingiliz mizanseni ( soğuk ipneler)
5. killing zoe (1993, roger avary)
bir banka soygunu planlayan grup, paris'te felsefe yapar, uyuşturucu çeker, sonra her şeyi eline yüzüne bulaştırır.
tarantino'nun kaotik ruhu + fransız nihilizmi = kanlı bir saçmalık. eğlence de var !!
6. war dogs(2016, todd phillips)****
iki genç, pentagon'a silah satarak zengin olur. ama yalan, kibir ve beceriksizlik onları boğar.
gerçek hikâyeye dayalı bir “nasıl oldu da bu iş bu hale geldi?” filmi.
ooffff offf ooff puff ...
7. layer cake(2004, matthew vaughn)
uyuşturucu işinden çekilmek isteyen adam, son bir iş alır ama herkes başka hesap peşindedir.
plan yapan herkes patlar. en akıllı olan bile kurtulamaz.
8. lucky number slevin (2006, paul mcguigan)****
karakter, yanlışlıkla büyük bir mafya savaşının ortasına düşer. herkes birilerini öldürmek istiyor ama kim kime ne yapıyor belli değil.
bir “kader oyunu” gibi örülmüş ama sonunda yine bir hiç uğruna dökülmüş.
9. suburbicon (2017, `george clooney)`
evinin soyulması sonrası sıradan bir adam, suça bulaşır. ama ırkçılık, çıkarcılık, ikiyüzlülük ve rezalet kol gezmektedir.
1950'ler banliyösünde çirkinliğin kara mizahla yüzeye çıktığı bir çöküş hikâyesi.yönetmen tandık!
10. you were never really here (2017, lynne ramsay)
kirli bir geçmişi olan adam, kaybolan bir kızı kurtarmaya çalışır. ama sistem de o da çoktan çürümüş.
şiddet çok ama anlam yok. “hiçbir zaman burada değildin” teması: tam bir varoluşsuzluk.
bu terslikte bir iş var filmleri; ;((
ne derler bilirsiniz ilk kural " plana sadık kal ."
“her şey bok sarar” sinemada başlı başına bir damardır.
bir olay olur, karakterler kontrol etmeye çalışır, ama girdikçe daha da batarlar. sonunda da elde kalan: hiçlik, pişmanlık ve trajikomik bir çöküş.
bu damarın sinemasal karşılığına “kaotik çöküş filmleri” ya da “kontrolden çıkan saçma planlar sineması” diyebiliriz.ben severim !!
1. after hours(1985, martin scorsese)
sıradan bir adam, gecenin bir vakti tanımadığı bir kadının evine gider. ve sonra… kabus gibi bir gece başlar.
basit bir flört planı -absürt karakterler -tuzaklar - her şey boka sarar.
2. good time (2017, safdie brothers)
zihinsel engelli kardeşini kurtarmak isteyen genç, bir soyguna bulaşır. sonra kaçış, başka suçlar, başka rezillikler…
sürekli koşu, ter, panik… ve sonunda o büyük soru: “bunu neden yaptım?”
3. lock, stock and two smoking barrels (1998, `guy ritchie)`ateşten kalbe , akıldan dumana!!
bir grup arkadaş pokerde para kaybeder, borcu ödemek için plan yapar ama yanlış kişilere bulaşır.
silahlar, uyuşturucular, mafya… herkes birbirine girer.sting bile var filmde.. yok yok .
4. trainspotting (1996, danny boyle)
uyuşturucu batağında edinburgh sokaklarında sürünen bir grup genç. aralarında zekiler de var ama sistem herkesi yutar.
hayattan kaçış planı +boktan bağımlılığa saplanma.yaaniii!
5. the killing (1956, stanley kubrick)
bir at yarışında yapılacak mükemmel planlı soygun… ama insan faktörü her şeyi mahveder.
plan ne kadar kusursuz olursa olsun, insanlar bok eder.
6. uncut gems (2019, safdie brothers)
bir mücevherci, her şeyi tek bir bahisle kazanacağını sanır. bağımlılık, ego, risk…
her karar, onu daha da dibe çeker. “ben bu kadar salak olabilir miyim?” filmi.
7. matchstick men(2003, ridley scott)*****
dolandırıcı bir adam, uzun zamandır görmediği kızıyla karşılaşır. ama bu karşılaşma, tüm düzenini darmadağın eder.
sahtekarlık + okb + plasebo etkisi + dolandırıcılık +duygusallık + hata = çöküş.a bir de aşk var ! ( bir de alison lohman) ve nico
mükemmel bir 1 saat geçirmek isteyenlere !!!
benim en iylerim arasında !!?
8. run lola run (1998, tom tykwer)
sevgilisinin kaybettiği parayı bulmak için 20 dakikası olan bir kadının, üç alternatif zaman çizgisinde çırpınışı.
her küçük kararın büyük çuvallamalara yol açtığı bir kelebek etkisi.
9. blood simple(1984, coen kardeşler)
aldatılan bir adam, karısını öldürtmek ister. ama kim kimi öldürdü, kim ne biliyor, kim ne zannediyor derken…
bütün film yanlış anlamalar üstüne kurulu. sonuç: tam bir bok sarma destanı.
10. dog day afternoon (1975, sidney lumet)
köpeklerin günü
bir adam sevgilisi için banka soymaya kalkar. basit bir eylem + medya gelir +polis gelir + kalabalık toplanır…
iş büyür, kontrol kaybolur. niyet iyi, sonu bok.
bilen bilir iyi filmdir ... "stockholm sendromu."
not : 1972'de brooklyn'de yaşanan gerçek bir banka soygunundan uyarlanan filmde,al pacino, toplumun dışına itilmiş bir adam olan sonny wortzik'i oynar. sonny, bir banka soygununa girişir; ama bu, sıradan bir soygun değildir. amacı, sevgilisi leon için cinsiyet değiştirme ameliyatı parasını bulmaktır.amacını skim film boyunca geçen her olay, bir öğleden sonrasına sığar. gerçek zaman algısı, filmin tansiyonunu artırır.işte bir başyapıt ...
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek, oylamak, mesaj yazmak için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap