ismet özel şiirinde erotizm
5 entry daha
- celladına gülümserken çektirdiği fotoğrafın arkasına "haytanın biriyim ben." yazabilen bir şair için çok da şaşırılmayacak olgudur efendim. neticede bu adam hayatı, sevgilisi olarak görmüş (bkz: sevgilim hayat) ve bize her mısrada hayatı anlatmış birisi.. "hayatın bana avrat oluşunu öğrendim." derken yapar uyarısını. elbet bir hinlik vardır isyanı sevişinde ve bize olan bitenden bahsedişinde..
gayrisi bir bazı şeylere mugayir olduğundan okumak istemeyenler başka sayfalara geçebilir. okumak isteyenleriniz, buyurunuz:
(henüz başka sayfa çevireni görmedim.)
ismet özel'in topraklarına girerken saçlarınıza bin küsür yalnızlığı takmanız elzem. hayatınızın nemli taraflarına bir yaprak kapatarak, öylesine üryan dolaşmanız lazım oralarda. "savulun, çıplaklığım geliyor ardımdan." diye haykırdığı, anadan doğma duyguların diyarındasınız çünkü. hınç da var orada, çaba da, usanç da, ölüm de, nefes de ve tabii erotizm de. tek başınıza farkına varmalısınız onların. en yalın haliyle.. yadırganmayan bir cinselliktir onun bahsettiği. başa gelip de dile getirilemeyen ruh sıkışmalarının en güzel tarifleridir yerine göre. tam anlayamasanız da "evet dersiniz, evet hissettiğim bir şeyden bahsediyor."
ortak bir sırrı kimselerin anlayamadığı bir şekilde faş etmenin rahatlığı çöker bünyeye. "benim sırrım nefsimi ıslah etmeyişimde saklı." diye verdiği beyanatını, utanmanın kıyısına uğramadan gayet doğal bir halde dile getirir. ondaki bu cinsel söylevler bize hoş gelir, hoş karşılarız söylediklerini. biz desek ayıplanacak gibi duranlar, onda bir dokunulmazlık zırhıyla gelir karşımıza. severiz bu pozitif ayrımcılığı.
"işaret parmağında zincir, cebinde sedef çakı"sıyla "gizemli bir dehliz gibi şehri dolaşırken", "içli taşra kızlarının gizemli ev içleri"ni merak etmediğini söyleyebilir miyiz? "şeffaf, bakire kızlar pencerelerden kaçırılmak için el ederken delikanlılara" görmedi mi sanıyorsunuz bir duldada bu "bakmaklar"ı? hülyasına dalmakla yetinmediğini biliyoruz o heveslerin, "anahtar deliğine eğildiğiyle" kalmadığını bildiğimiz gibi. yoksa "bekçi karısının belaltını mı anlatayım insanlara?" diye hedef şaşırtmazdı herhalde üstad.
muhtemel ki "azan bir heves" bildiği tanyeri ağarırken, "ayak bileklerine dek
yükselen kız tortuları"nı tepeleyip "insan varlığımızdan tuhaf tohumlar" bırakmaya gidiyordu; ona göre "sabah günün en çıplak vakti"ydi çünkü.. "hangi kızlar hangi serin yerlerimize değdi?" derken soru sormuyordu ihtimal ki. malumun ilamıydı dile getirilen belki de.
"kadınlar fazlasıyla günaha giriyorlar, bazı solgun gömleklerin çözük düğmelerinden." diye er kişileri azade tutarken o işteş eylemlerden ve "savaş çıktı, kız koynumdan çıkmadı." sözüm ona serzenişiyle yan cebine koyarken bahaneleri, "ağzım şehvet yalaklarında.." diyerek yakayı ele veren kendisiydi hazretin. "kanın çığırından çıktığı saattir bu, memelerini bana sıkıca bastırdığın." itirafı, "öpüşler, yatağa birden yuvarlanışlar.." şeklinde devam eder gider suyun sayhası gibi.
ve derken beklenmedik bir anda "solumak gece, terlemek gece, gece çarşaflara..." yüklemine mecal bırakmayan cümlelere muhtaç etmiştir şairler kadar cesur şairimizi. "kadın şairler aşktan bahsettikleri zaman divitlerin ucu eğilir, akıtmaya başlar hokkalar." mısralarını yazarken aynı cesaretle ve muzipçe ve mahirce gül atar terütaze bahçelere. "kim olursan ol uygunsuz vaziyette yakalanmadıysan marifet sende." derken anlarız hangi iltifata tabii olduğunu.
ulaşılan her nimetin eski cazibesini kaybetmesi gibi "bir sevişme faslından santur imal edemiyoruz." diye serzenişte bulunur ve "gitmeyen o simsiyah tat ağzımda ve buramda coşkun göğertisi orospuluğun.." ifadeleriyle burun kıvırır demincek kösnüdüğü hallere. insandır neticede. "döl yataklarında bile oyalanmayan savaşın, sevdanın rengi"ni beğenmezken aklı açamadığı hangi kitabın kaçıncı sayfasında kaldı bilinmez. bildiğimiz, skorlarla ilgilenmediği; ona iyi gelen, yapıp ettiği hamleler. "bir benim bulduğum çare sana bol bol gol atmak, ha bir karış ha bir milim girmiş mi sen ona bak." diye boşuna bıyık altı gülüşleri vermezdi herhalde..
hülasa dostlar, bizim özel şairimiz de insandı. sevdi, sevildi, savaştı, sevişti, yenildi, tükendi, filizlendi, açtı, toktu, gençti, yetişkindi. ne yaşadıysa sırdaş bilip bizi, öyle dertleşti. kartları açık oynadı hep. siz de öyle dertleşin kendinizle, hayatınızla, insanlarla ve aşklarınızla. ismet özel dinlerken yapın bunu. bilirsiniz ki ismet özel okunmaz, ismet özel dinlenilir. onun sesi kulaklarınızdayken sımsıkı sarılın sevdiğinize ve sarsıla sarsıla karşılıklı ıslanın (gözyaşlarınızla..)
unutmayın, "gözyaşıymış insanın insana raptolduğu cevher."
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek, oylamak, mesaj yazmak için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap