• (bkz: #176930911)
  • tüm dünyayı gezmiş bir kuzenim var. eleman 3 sene boyunca tüm dünyayı gezdi. o kadar yer gördü, gitti amerika'ya yerleşti. bir konuşmamızda; dünyada amerika'dan güzel onlarca ülke olabilir ama günün sonunda her türlü imkan için yine bu ülkeye dönersin dedi. ben anlamam şehirden çıkamıyorum dedim. *o yüzden şu anda üzerine ülke olduğunu düşünmüyorum.
  • ön izleme: https://www.youtube.com/watch?v=af8qifukt8g

    not knowing the 'enemy'

    https://www.moonofalabama.org/…owing-the-enemy.html

    batılı hükümetlerin kendi (yetersizliklerinin) ve 'düşmanlarının' doğası ve kabiliyetlerinin ne kadar az farkında olduklarına her zaman şaşırmışımdır.

    rakipleri hakkındaki temel ekonomik ve sosyolojik gerçekleri bilmeme eğilimindedirler. 'düşmanları' hakkında inandıkları saçmalıklara göre hareket ederler. kendi konumlarını abartırlar, yanlış hesaplarlar ve sonuç olarak gerçek durum aleyhlerine döndüğünde şaşırırlar.

    tucker carlson'ın burada yaptığı gibi ( https://x.com/…atron_ron/status/1946941577269522827 ) , abd'nin "şu anda amerika birleşik devletleri senatosu'nda görev yapan gezegendeki en aptal insanlardan bazıları tarafından, rusya'nın yalnızca 'nükleer silahlı bir benzin istasyonu' olduğuna" ikna edildiğini anlatabiliriz.

    rusya'ya yaptırımlar uygulandı, ancak onu rahatsız etmedi. yaptırımları uygulayanlara en çok zarar verdi.

    trump yönetimi yakın zamanda brezilya'dan gelen tüm mallara %50 gümrük vergisi koydu (bu ülkeyle ticaret fazlası olmasına rağmen). bu, seçimleri kaybettikten sonra darbe planlamak suçundan eski cumhurbaşkanı jair bolsonaro'ya dava açan hükümetini ve yargısını cezalandırmak içindi.

    brezilya, yabancı güçlerin müdahalesine alerjisi olan milliyetçi ve gelişmiş bir ülkedir. bunu bilen herkes bu tepkiyi tahmin edebilirdi:

    sol kanat müttefikleri zorlu bir 2026 seçimiyle karşı karşıya olan [başkan] lula için bu an bir talih kuşu. anketler, bolsonaro'nun kışkırttığı amerikan zorbalığına rağmen yönetimine verilen desteğin yeniden canlandığını gösteriyor. gümrük vergileri, genellikle lula'nın muhafazakar muhalefetinin en büyük destekçileri olan iş dünyası elitlerinin çıkarlarına da zarar veriyor.

    brezilyalı tarihçi andre pagliarini, "maga ve brezilya temsilcisi tarafından bir güç gösterisi olarak düşünülen şey, lula için siyasi bir armağana dönüştü. lula artık kendini ulusal direnişin güvenilir bir sembolü olarak sunarken, rakiplerini bolsonaro'ya sadakat ile kendi tabanlarının ekonomik çıkarları arasında seçim yapmak zorunda bırakıyor," diye gözlemledi.

    abd'nin çin'e karşı yürüttüğü ticaret savaşı, rakibi tanımamanın savaşı kaybetmeye yol açtığı bir diğer noktadır:

    bay trump nisan ayında çin ihracatına gümrük vergilerini artırdığında, bazı üst düzey trump yetkilileri, son dönemdeki ekonomik zayıflığı göz önüne alındığında pekin'in hızla pes edeceğini düşünmüştü. bunun yerine pekin, amerikalı otomobil, askeri teçhizat, tıbbi cihaz ve elektronik üreticilerinin ihtiyaç duyduğu nadir toprak elementlerini kısıtlayarak bay trump'ın blöfünü gördü.

    bu malzemelerin akışı durduğunda, bay trump ve diğer yetkililer, fabrikalarının yakında kapanacağını söyleyen üst düzey yöneticilerden telefonlar almaya başladı. ford, suzuki ve diğer şirketler, arz eksikliği nedeniyle fabrikalarını kapattı.

    konuya yakın kaynaklar, bay trump ve üst düzey danışmanlarının pekin'in karşı hamlesinin oluşturduğu tehdit karşısında şaşırdıklarını söylüyor. bu durum, amerika birleşik devletleri'ni bu baharda kırılgan bir ticaret ateşkesi yapmak için müzakere masasına geri döndürdü ve trump yetkilileri artık bu ateşkesi bozmaktan çekiniyor. bu anlaşma, gümrük vergilerini minimum %145'ten %30'a düşürdü ve çin, nadir toprak elementlerinin eskisi gibi serbestçe dolaşımına izin vermeyi kabul etti.

    trump ve danışmanı muhtemelen nadir toprak elementlerinin ne olduğunu bile bilmiyordu. çin'in bunları mıknatıs haline getirme konusunda tekel olduğunu bilmiyorlardı. bu mıknatısların abd'nin ileri teknoloji ürünlerini üretmek için gerekli olduğunu da bilmiyorlardı.

    üstelik çin, hamlesini kalıcı kılmak için abd'nin "ulusal güvenlik" bahanesini kullandı:

    bay trump, ilk döneminde çinli teknoloji devi huawei'yi hedef alarak ve amerikan teknolojisine küresel kısıtlamalar getirerek abd ihracat kontrollerinin gücünden yararlanan ilk kişi oldu. ancak biden yönetimi bu kuralları genişletti. çin'in artan yapay zeka kapasitesinin ordusunu ilerleteceğinden endişe eden biden yetkilileri, nvidia çiplerinin ihracatını sert bir şekilde kısıtladı ve bunları çin'in yapay zeka yeteneklerine karşı en etkili engel olarak gördü.

    o zamandan beri, çinli yetkililer toplantılarda abd'nin teknoloji kontrollerine itirazlarını dile getirdiklerinde, abd yetkilileri bu önlemlerin ulusal güvenlik meselesi olduğunu ve tartışmaya açık olmadığını ısrarla belirtmişlerdi.

    ancak mayıs ayında cenevre'deki toplantıda çin nihayet güçlü bir karşı argüman ortaya koydu. pekin, bazıları savaş uçaklarına, insansız hava araçlarına ve silahlara giden mineral ve mıknatıslarının, tıpkı yapay zeka ve çipler gibi hem askeri hem de sivil endüstrilerde kullanılabilecek "çift kullanımlı" bir teknoloji olduğunu iddia etti. karşılıklılık talep etti: eğer amerika birleşik devletleri istikrarlı bir nadir toprak elementi akışı istiyorsa, washington da teknoloji kontrollerini azaltmaya hazır olmalı.

    çin, nvidia çiplerine yeniden erişim sağladı ve trump, çin devlet başkanı xi ile bir görüşme talep ediyor. görünüşe göre çin bu savaşı kazandı.

    eminim ticaret bakanlığı veya dışişleri bakanlığı'nın derinliklerinde, çin'in nasıl karşılık verebileceğini bilen bazı çin uzmanları vardır. muhtemelen çin'in nasıl karşılık vereceğini önceden tahmin etmiş ve planlamışlardır.

    ancak obama, biden veya trump olsun, abd'li politikacılar, rakipleri hakkındaki bilgi düzeylerinden şüphe edemeyecek kadar kibirliler. 'düşmanlarını' tanımıyorlar. planladıkları ve başlattıkları savaşlar kaçınılmaz olarak felaketlerle sonuçlanıyor.

    son 25 yıldır abd'nin ardı ardına dış politika savaşlarını kaybettiğini gözlemlediğim için, aklıselimin yerini bulacağı anı bekliyordum. şu veya bu yeni maceraya atılmadan önce gerçekçi varsayımlarda bulunulacağı anı. artık bunun olmasını beklemiyorum.

    bazıları abd'nin güçlü bir konumda olduğunu ve bu tür savaşları kaybederek kaos yaratmasına rağmen bundan kazanç sağladığını söylüyor. ancak gerçekte, bu savaşlardan sadece bazıları kâr elde ediyor ve ülke bir bütün olarak bundan zarar görüyor.
  • trafik nosyonu başka hiçbir ülkeye benzemez.bunu iki örnekle açıklayayım.
    1. bizde yeşil ışık yanınca kendisinin geçeceğini garanti hisseden başlar uyuzlanmaya, arkadan gelen ve sıra halinde karşıya geçmeye çalışanları hiç düşünmez. önündeki arabayı takibi bırakır, tüm yolların hakimi gbi kullanır ve normalde 10-12 araç yeşilde geçecekken, 8-9 araba geçmesine neden olur.
    2.çok şeritli yollarda tüm araçlar aynı hızda seyreder, seyretmeye çalışır. kamyon otobüs gibi araçlar da çok güçlü motorları olduğundan bu hızlara uyum sağlarlar. bizde yine keyfe keder orta şeritte gezinen tipleri görmek normaldir. şöyle bir örnek vereyim, araçlar o kadar hızlı ve aynı şekilde ilerler ki, cep telefonuna bakacak fırsat bulmak zordur.
  • amerika çöküşte. ciddi çöküşte. bayağı ciddi çöküşte hem de.

    trump neden bu kadar fevri? çünkü mesele bizim sandığımızdan da çok ilerde. kanser her yere sıçramış anlayacağınız.

    sinemasından, sanatına, oyunlarından, filmine en az 10 yıldır ciddi bir çöküş var. bunları kendi vatandaşları onlarca vidyoda konuşuyorlar.

    sosyolojik çöküntü ayrı, evlilikler bitiyor, kadınlar erkeğe düşman, anaerkil ancak erkeğin dışlandığı bir yapı var. doğum oranları düşük. bireyselleşme, benden başka kimse yok seviyesinde. devlet, vatandaşına parasız oksijen bile vermiyor. aile bağları çökmüş, akrabalıklar bitmiş.

    ekonomi zıçoski. üretim kapasitesini yitirmiş. kalifiye elemanı yetersiz.

    neyse ben şu sanat oyun, kısmına değineceğim.

    maalesef bunlardaki çöküş beni doğrudan etkiliyor. güzel oyun çıkmaz oldu. güzel film çıkmaz oldu, güzel dizi...

    şimdi yine senin eline bakıyoruz amın abd'si. senin o tekelleşme arzun yüzünden yerel işler çıkmadı. bizi anlatan filmler yapılamadı. bizi anlatan oyunlar yapılamadı. varsa yoksa nazi öldürdük, varsa yoksa nazi öldürülmesini izledik.

    ne gerek vardı, az insan olsaydın? herkes abd bayraklı filmleri mi izlemek zorunda? herkes abd'nin dünyayı kurtarışını mı izlemek zorunda.

    evet zorunda bunlar göre.

    peki şimdi seni kim kurtaracak?
  • her çıkışın bir inişi vardır be cowboy

    israiloğlu sermayesiyle nükleer gösterilerinle yaptığın küçük şovlarının sonu gelmekte
    belki 40 belki 50 yılın var

    ufacık bir sendelemen yeter sonrasında...

    yüzleşeceğin o kadar çok devlet ve düşmanın var ki farkındasın korkuyorsun ama olacak olan şey elbet olacak
  • bu ülkede yaşayan hali vakti yerinde bir sözlük ihtiyarı olarak hakkında burada yazılanları okuduğumda şaşkınlık yaşıyorum. içim kararıyor.

    internette öyle sanıyorum ki “abd batıyor” temalı yankı odaları var. kimisi abd’li, kimisi başka ülkelerden kişiler birbirlerini gazlıyorlar. bu görüş rating de getiriyor olmalı ki internet ünlüsü kişiler bu konuları takip eden kişilerin ilgisini üzerlerinde tutmak için onları içeriksiz bırakmıyorlar.

    “kanıt” olarak sunulanların çoğu zaten anekdot, veri olarak paylaşılanlarsa ya bağlam olmaksızın paylaşılıyor, ya hatalı, ya da (bilerek ya da bilmeyerek) yanlış bir şekilde okunuyor.

    sonuç olarak da burada yazılanları okuyorum, içim kararıyor. önce şaşırıyorum, sonra karamsarlığa kapılıyorum.

    sonra kendi etrafıma bakıyorum, hayata bakıyorum, eldeki veriye geçmiş bağlamında bakıyorum… “ulan yaşıyoruz bu hayatı yahu” deyip hayatıma devam ediyorum.

    o değil de, anlatacağım şey bununla ilgili. internet bir yana, abd’de yaşayıp bu kafada olan gençler de var bir sürü. ciddi ciddi beyni yıkanıyor çocukların yahu. yeğenim var bir tane, detaya girmeyeceğim -çocuk 15 yaşında ve yanlış yoldaydı. saçma sapan siyasi görüşler, yok efendim küreselciler, zartçılar zurtçular, kadınlara takmış kafayı, işte kendi kafasında bir “erkek nedir” modeli oluşturmuş onu benimsemeye çalışıyor vs. gibi boktan işlere sardı. sonra iş ciddiye bindi okulda yaşadığı bir sorun sonrasında, önce telefonunu aldık elinden. internet yasak. okula ara vermesini uygun gördük, zira zaten hem psikolojik durumu sağlıklı değildi, hem de okuldaki arkadaşları da bunun gibi taşkafa… neyse. covid’den sonra özellikle hepsine bir haller oldu. tuhaflaştılar. tekrar bir araya gelince de iyice çığırından çıktı herkes.

    işte aldık telefonunu elinden, interneti yasakladık. babasıyla da konuşup anlaştık, bir süre bizimle kalacak arkadaşlarından uzakta olması için, ben ona iş vereceğim, benimle çalışacak.

    meşgul tutmak için sabahın köründe kalkıyorum, robinson’la cuma gibi bütün hafta it gibi dolaşıyoruz sabahtan akşama kadar. beş dakika boş durmak yok. bana da iyi geldi aslında, boş gezenin boş kalfalığına ara verip tamir vs, ne bileyim bahçe işleri, ağaç kesme/bakım işleri, yapılacak ne varsa onlara verdim kendimi ben de.

    üç-dört ay sonra başıboş bıraktığımda dahi bu iş-güç peşinde koşmaya başladı. eline antika bir telefon verdim, koşturuyor, işini çekip çeviriyor. boylu boslu, yakışıklı sıpa. elinden de iş geliyor, hem maharetli hem çalışkan. bir kızla gezmeye başladı vs… neyse işte, çocuk bayağı toparladı kendini.

    6 ay bizimle kaldı. sonra eve döndü, okula evden devam etti. nazar değmesin, o zamandan beri aslan gibi. liseyi bitirdi bu yıl, ama üniversiteden önce bir yıl dolaşacakmış. kız arkadaşı var, o üniversiteye gidecek delaware’de. işte bizimki de gezecekmiş. “türkiye‘ye gideyim mi” dedi, “git” dedim. plan yapıyor bu aralar.

    demem o ki, çocuğun beyni yıkanmıştı resmen. yalnız bizimki de değil, kaç kişilik arkadaş grubunun hepsi bunun gibiydi. internetten koparıp eline bir iş verdik, çocuk kendine geldi.

    bende “abd batıyor” hissiyatı yaratan, beni korkutan yegane şey sosyal medyanın gençler üzerindeki etkisi. onun dışında panik yapmayın, battığını görürse torununuz görür belki.
  • kül yutmaz ekşici son 10 yılda amerikanın fakirleştiğini keşfetmiş, gelmiş bize nedenlerini anlatıyor, obezlik falan.

    an itibariyle alım gücüne göre amerika'da kişi başına milli gelir 89 bin dolar, bununla dünyada 9. sırada. abd'den daha yukarıda olan ülkeler singapur gibi şehir devletleri, norveç, katar gibi petrol zenginleri, isviçre - lüksemburg gibi vergi cennetleri. aralarında istanbul'un nüfusunu tutturan yok.

    şimdi bazılarınız diyebilir ki, eleman fakir demedi, fakirleşiyor dedi, e peki şimdi 89 bin ama 5 sene önce durum neymiş? aferim, güzel soru. cevabı 63 bin dolar. acaba 25 sene önce neymiş? 37 bin dolar.

    ya tamam güzel kardeşim, senin için abd'nin bir ayağı çukurda olsun, gözü toprağa baksın, şu olsun bu olsun, ama tutup da ülke fakirleşiyor deme. gelir dağılımı bozuluyor de, teknolojide dünyaya hükmettiği günler geride kaldı de, demokrasisi geriliyor de, veriyle destekleyebileceğin bir yer bul, oradan tut, giydir giydiribildiğin kadar. abd'nin kusuru çok, yarım saat araştırsan neler bulursun. fakat bir google araması ile çürütülen tespit uydurup bir de bunun toplumsal nedenleri üzerine ahkam kesme.

    edit: kuyruğu dik tutmak isteyen ekşici özelden dolar enflasyonundan habersiz bir cahil olduğumu haykırdı. doğru, yukarıda onu hesaba katmadım, o kadarını da okuyucuya egzersiz olarak bıraktım ama demek ki hesabı tamamlamazsam oradan yırtarım belki umuduna sarılıp iddiasında devam edecek. şuracıkta abd'deki enflasyonu bulabilirsiniz. kısa bir hesap size 2000'in 37 bin dolarının 2025'in 70 bin dolarıyla; 2020'nin 63 bin dolarının da 2025'in 77 bin dolarıyla aynı alım gücüne sahip olduğunu gösterecek. yani 2025'in abd'si kişi başı milli gelirde 5 sene ve 25 sene önceye göre çok bariz daha iyi durumda.
  • https://www.reddit.com/…_same_latitude_on/#lightbox
    ayni enlemlerde avrupaya yansitinca new england bolgesi tam turkiyeden geciyor. yamulmuyorsam new york o zaman tokat oluyor. ankaranin pennsylvania tam ortasina denk gelmesi pek manidar olmus. istanbul ise belirtildigi uzere cleveland olmus. z kusagi hatirlamaz simdi tabi ama zamaninda bosuna demediler.
    (bkz: rabbime sordum cleveland dedi)
hesabın var mı? giriş yap