ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek, oylamak, mesaj yazmak için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ekşi sözlük antik yunan klonundan başlıklar
- (bkz: sokrates'e hapis şoku)
atınç nukan'ın mükemmel fiziği
- (bkz: havalar da ılıdı)
250 bin km'lik araba almak
- yalan yok hiç bu kilometrede bir araba almadım... ama sattım bu kilometrelerde arabalar. alır mıyım? evet kesinlikle alırım. çünkü kilometreden çok bakımları ve bakımların ne kadar düzenli yapıldığı önemlidir. aynı şekilde arabanın kullanıldığı güzergah ve nasıl kullanıldığı da çok önemlidir.
iki örnek verelim;
mesela 244 bin kilometrede bir arabamı sattım geçen sene, arabayı 205 bin kilometrede almıştım ve araba tamamen yetkili servis bakımlıydı ve aşırı pimpirikli ve arabasını çok çok seven birinden almıştım. çift turbo kullanan bir arabaydı ve aracın üzerindeki turbolar fabrikanın taktığı turbolardı. sattığım kişiyle de hala görüşüyorum, 260 bin kilometreyi gördü araba yaklaşık ve evet hala fabrikanın taktığı turbolar arabanın üzerinde.
diğer yandan yine aynı markanın 60 bin kilometredeki başka bir modelini alan birini tanıyorum. kilometresi düşük diye bir dünya para vererek ve çok güvenerek aldığı arabasının turbosunu 85 bin kilometrede değiştirmek zorunda kaldı. çünkü bir önceki sahibi yağ değişimlerini düzenli yapmamış ve arabayı durunca hiç beklemeden direk stop etmiş... e turbo yağsız kalmış ve iyi bile dayanmış! sonuç; 4.000tl turbo değişimi için ödenen para..
kilometre hiç ama hiç önemli değildir. nasıl kullanıldığı ve ne denki bakıldığı önemlidir.
30 yaşında evini arabasını almış evlenmiş erkek
- mutlu olup olmadığına da karısı karar veriyor, allah yardımcısı olsun.
24 ekim 2024 özgür özel açıklaması
- tarih hainlerin yanında yer aldığınızı yazacak, iyi bir şekilde anılmayacaksınız zaten.
aynı zamanda oy kaygınız yok, nasıl olsa siz bir şekilde iktidarla kardeş olarak işinizi hallediyorsunuz. chp seçmeniyim ama sizden utanıyorum ya!
14 ağustos 2015 dağlıca'da 4 askerin şehit olması
karizmayı sıfırlayan soyadları
iran sineması
- sözümona muasır medeniyete kilitlenmiş, medeniyeti de yunanistan ve ötesi olarak belleyen dejenere "batılılar" için pek de bir değeri ve önemi olmayan sinema. oysa öyle değil. ordaki malum teokratik yönetimin tam tersi yönde, özellikle son elli yıldır birçok dünyalıyı şaşırtmış bir çizgide yürüyor sinema. her ne kadar popüler sinemasına bakamayıp, değerlendiremiyorsak da, çoğu yönetmeni ve çoğu filmiyle ilginçlikler alemidir gerçekten.
benim için her zaman en ilgi çekici kısmı, varoluşu çekinmeden dert eden, bunu felsefi okumalar üzerinden yapan çalışmaları. kierkegaard'ın korku ve titremesi'nin senaryolaştırıldığı başka kaç teokratik ülke vardır!
çoğu kişinin üzerinde kani olduğu bir tespit var: katı teokrasi, insanların sindiriyor olabilir. sindiriyor da gerçekten. fakat bu insanlar, rahat rahat konuşamadıkları için (s)imgelerle iletişime geçiyorlar bu durumda da. hücre cezasına çarptırılan bir insanın farelerle iletişim kurma yeteneği kazanması gibi, iranlı yönetmenler zihinsel hücreyi (s)imgelerle kırmaya çalışıyorlar bence.
bazen bir kız çocuğunun çevresini zehir eden, ona dünyayı dar eden, hasılı, onu açıkhava hücresine sokan toplumsal kurumlara ve kişilere karşı savunu için yarattığı (aslında yaratmak zorunda bırakıldığı) incelikli kaçamaklara tanık oluruz bu sinemada. bazen de, kendini ünlü bir yönetmen yerine koyup ortalığı karıştıran laylaylomik kurgulara. ve bazen de bütün kurgusu bir çocuğun evini bulması sürecine ayrılmış minimalist çalışmalara.
bilinen yönetmenleri için:
abbas kiarostami, iran sinemasını dünyaya duyuran, dünyanın bakışını buraya çeken insan olarak bilinir. kimilerine göre iran sinemasının şairi.
dariush mehrjui en ünlü çalışması "ga", ya da "öküz"... lakin, yaşlılığına doğru iranlıların sempatisini yitirdiği söylenir. (kendi bilecekleri iş tabii)...
muhsin mahmelbaf iran sinemasının okul'unu evinde kuran kişi. öncelikle solcu kimliğiyle bilindi. yamulmuyorsam, bir zaman sonra bundan uzaklaştı. hatta bu minvalde bir solcunun marksizmle olan yeniden hesaplaşmasını konu alan bir filmi de bulunuyor. iki yıl önce çektiği kandahar isimli filmle ise amerikancı olmakla eleştirildi. bi defasında şöyle demiş: ''çocukken camiye gitmeye başladığımda insanlığı kurtarmak istiyordum. biraz daha büyüdükten sonra ülkemi kurtarmak istedim ve şimdi düşünüyorum da sadece kendimi kurtarmak için film yapıyorum. film yaparak kendimin bir temsilini yaratıyorum ve böylece kendimi sonradan inceleyip 'şimdi nerelere gelmişim' diye sorabiliyorum." neyse işte, kendisi iran sinemasının hocası.
bahman farmanara, amerika'da eğitim görmüş, iran sinemasının en pahalı işlerine imza atmış zat. yamulmuyorsam iran'da yaşamakta yeniden. iran'ın sansürcü yönetimi elbet filmlerini sansürlemekten başka bir halt etmemiş.
ayrıca bakmak istiyorsanız (bkz: bahman ghobadi) ve (bkz: samira mahmelbaf) (bkz: bahram beizai)
ha, ne diyorduk; evet, iran sineması (s)imgeler sinemasıdır.
milka'nın türkiye pazarında tutmamasının nedeni
- ürünlerin türkiye’de çıkanı ile yurtdışındaki çıkanı arasında fark olmasından kaynaklanabilecek durum. gıda dedektifi instagram hesabında bahsi geçmişti bu konunun bir kaç kez. ingiltere’de bol sütlü, bol vitaminli, az şekerli ürünün türkiye’de piyasaya sürülen versiyonu az sütlü, vitamini azalmış ve glikoz şekeri ve diğer sakat içerikleri dayadıkları ürün oluyor.