hesabın var mı? giriş yap

  • ulan duyuyorduk zaten.

    sen ramazanda "neden oruç tutumuyorsun?" diye linç edene kadar duyuyorduk. her cuma metro altgeçidinde seccadelerden yürüyecek yer kalmadığında bile -ki sen sırf camiye gitmeyip camiyi dükkanının önüne getirirken- duyuyorduk. günde beş vakit ezan dinlerken, kahvede bahçede ezan okunurken müziğin sesini bana sormadan kısarken de duyuyorduk. bir ortama her gelenin alnımızda yazıyor gibi "selamün aleyküm" diyişini karşılıksız bırakmazken de duyuyorduk. siz yılda birgün anma, yıldönümü, etkinliğe; günde bir saat basın açıklaması, protesto, duyuruya tahammül edemediğiniz halde haftalar süren kutlu doğumlarda, aylar süren mutlu ölümlerde, sayısız kandillerde ortalığa çıkmazken de duyuyorduk. kurban olayım söyleyin ölmemiz dışında elimizden gelebilecek ne gibi bir saygı daha bekleniyor?

  • dış guclerden medet ummak.

    o degil de, usta satranc oyucularinin 4-5 hamle sonrasini dusundugunu saniyor adam. yazik la kimin ekonomistiyse...

  • "peki hocam bizim hiç mi nükleer silahımız yok? bonba gibi bişi falan?" sorusunun ısrarla sorulduğu derslerdi. bol bol komplo teorileri sorulurdu bizim albaya. adam da ısrarla "türkiye cumhuriyeti'nin kendini savunacak gücü vardır." diye cevap verirdi. işte böyle ısrarlı sorulara bile sabırla cevap veren bir adamdı. iyi bir adam, iyi bir öğretmendi. müfredat neyse onu anlatır, geri kalan zamanda da soruları cevaplar, bizimle sohbet ederdi. öyle tekmil falan da istemedi hiç. hatta ilk ders kendini tanıttı, bizi tanıdı. "sorusu olan var mı?" diye sordu. arkadaşın biri "tekmil vercek miyiz komtanm?" diye sordu. o da "gençler burası kışla değil. siz de asker değilsiniz. siz öğrencisiniz burası da okul. ben de burada öğretmenim. bana öğretmenim ya da hocam diyebilirsiniz ama bana burada komutanım demeyin." demişti. işinden dolayı gelemediği bir hafta olduğunda, ertesi hafta derse girince gelemediği gün için özür dilerdi.
    öyle bir albaydı kendisi.

  • dünyaya gelinebilecek en kötü zamanda geldiklerine ciddi ciddi inanmaları. babaları güneydoğu'da zorunlu askerlik yapıp hergün teröristle çatışıyordu. dedeleri iç savaşa dönmüş sağ-sol çatışmalarının ardından bir de askeri darbe gördü. ondan önceki nesil ikinci dünya savaşının getirdiği yokluk ve sefalet içinde yaşadı. daha öncesi birinci dünya savaşı sırasında tüm gençliğini cephede harcadı. daha geriye gittikçe daha da zor yaşam şartlarından bahsedilebilir.

    şimdi bu arkadaşlar zannediyor ki onlardan önce herkes gülüp eğleniyor, vur patlasın çal oynasın gününü gün ediyordu. eskiler avrupalı akranlarından eksik kalmıyordu. yok öyle birşey gençler! bakmayın sizi imrendirmek için 90ları 80leri övüp bitiremeyenlere. bu ülkede bir tek siz değil, hiç kimse gençliğini yaşayamadı. bu gerçeği bilmek dertlerinizi çözmeyecek belki ama suni bir şekilde yüreğinize işlemiş adaletsizlik duygusunu söküp atarak az da olsa rahatlatacak.

  • haber alma ve bilgiye ulaşma hakkım, bana sormadan ve iznim olmadan nasıl kısıtlanabiliyor ?

    önümüzdeki seçimlerde bir güvenlik tehdidi olsa, nasıl iletişim sağlanacak ?

    mesela 15 temmuzda da aynı engelleme yapılsaydı, halk nasıl direniş gösterecekti ?

    kapalı bir kutuda, merkezi bir odadan yönetiliyormuşum gibi hissettiriyor. kumanda odasındakiler, keyfine göre hareket ediyor.

    günümüzde telefonlar iletişim ve haberleşme aracı olarak kullanılıyor fakat cebinizdeki telefonlar, 1 dakika içerisinde tüm işlevini yitirebiliyor.

    bakın bu bir sorundur. hem de ciddi bir sorun. derhal bu uygulamaya son verilmeli, bu konuda farkındalık yaratılmalı.

  • rus 3000 kilometre menzilli anti-balistik füze erken uyarı radarı.

    adı konteyner olunca gemicilikle alakalı bir terim gibi duruyor ama değil. "durumu kontrol altında tutma" anlamında bir container bu. 2013'te prototip olarak sahaya sürülen ve rus ordusundan nato'ya bir şekilde* sızdırılan bilgilere göre çok beğenilen kabiliyetlere sahip bir ufuk ötesi radarı.

    ufuk ötesi radarları klasik radar'ın radar ufku ötesinde kalan alanı iyonosferi bir ayna gibi kullanarak görebilen çok uzun menzilli, yere sabit ve aşırı maliyetli sistemlerdir. 100 ve üstü sayıda anten kulesi yanyana inşa edililiyor. bunlar da kısa dalga sinyalleri troposfere atarak binlerce (bazen yüzbinlerce) km ötede uçan cisimleri saptayabiliyorlar. radar ölü alanı bırakmıyorlar ve balistik füzelerin kalkışı gibi hayati öneme sahip bilgileri edinmede çok avantaj sağlıyorlar.

    29b6 her biri 34 metrelik 144 anten kulesine sahip. bunlar 100 kilometre irtifada 3000 kilometrelik bir alanı tarayabiliyor. ilk sahaya sürüldüğünde natonun bunu soğuk savaş yıllarındaki hava keşfi uydu keşfi gibi yöntemlerle bulması belki on yıl alacakken çok beklenmeyen bir şekilde siviller tarafından keşfedilmiştir. hikayesi de şöyle ki amatör radyo istasyonları 9.2 ila 19.745 megahertz bandında gezinirken 2013 yılı sonbaharında ilginç bir puls yakalarlar. bu dalga kısa dalga bandının daha önce işaretlenmemiş bir noktasında seri aralıklarla saniyede 50 puls gibi korkunç bir tekrarda 14 megahertz aralığında çalışmaktadır. yok uydudur yok sputniktir yok israil atmosferde deney yapıyor derken evinin garajında oturup radyo bandı çeviren adamlar bunun ne olduğunu anlayamazlar. bir süre sonra bu aralığa ağaçkakan adını verirler. zira bandı saptayıp kulaklığı taktığınızda aynı seri bir şekilde ağaca girişen ağaçkakan gibi trrrrrrrrrrrr diye bir ses alınmaktadır. kendi forumlarında falan da uzun uzadıya teknik bilgilerine kadar bu şekilde yazarlar (sağolsunlar)

    bilahare spektrumda böylesi açıklanamayan bir husus tabii ki us eufor ve nato ncia sinyal istihbarat departmanlarının ilgisini çekiyor ve yeni bir rus erken uyarı radar platformuyla karşı karşıya olduklarını anlıyorlar. farklı ülkelerde senkronize çalışan iki radar alıcısının verilerini karşılaştırarak ortalama bir gps haritasında koordinat çıkartıyorlar ve radar alıcılarının yerini kısa bir arazi gezintisi ile googlemapste görebiliyoruz. şunu da aklınızdan çıkarmayın,francis gary powers u2'siyle sizin ekran başından böyle görebildiğiniz netliğin çeyreği kadar casus hava fotoğrafı çekebilmek için 1960'ta g.tüne füzeler yedi stratosferden paraşütle atladı sovyetlerde yıllarca hapis yattı, dünya nükleer savaşın eşiğine geldi falan. şimdi ise durum böyle, evinin garajında ham radyo ile uğraşan adamlarla ofisinde googlemaps inceleyen biri çok gizli tasnifli düşman istihbaratını elde edebiliyor.

    o kadar da değil, hattın alıcı sigint işlem merkezi de açıklayamayacağım bir yöntemle bulundu. o da burada

    google maps ile askeri istihbarata hoşgeldiniz. cetveli gönyeyi koyarsanız radar 240 baş* ile güney ucu varşova kuzey ucu norveç bodo arası bir alanı tarıyor. yani ruslar en modern array radarlarını oraya çevirdiklerine göre, o yaklaşma noktasından balistik füze bekliyorlar. o hattın tam ortasında da baltık kuzey denizi norveç açıkları var. büyük ihtimalle anti-denizaltı slbm kabiliyeti geliştirmeye çalışıyor diyebiliriz putin reyiz.

    radar platformunun ayrıntılı dökümü ve teknik tasnif dışı bilgileri (rusça) burada

  • bugün fransız carrefour marketinden alışveriş yaparak 100 avroya ne alabiliyoruz (bkz: satın alma gücü paritesi) inceleyelim.

    öncelikle carrefour.fr sitesine mini bir ziyaret yapıyoruz.

    sepetimiz kalem kalem aşağıdaki gibidir:

    1 litre sızma zeytinyağı: 5,99 €
    1kilo et: 18 €
    5 adet 1lt süt: 4,5 €
    1 kilo keçi peyniri: 8 €
    60'lı ultra prima bebek bezi: 14 €
    825 gram nutella: 4,5 €
    24'lü tuvalet kağıdı: 7,70 €
    1 kilo mandalin: 2 €
    1 kilo elma: 2€
    1 kilo havuç: 1 €
    2,5 kilo patates: 1,70 €
    2 kilo soğan: 2,30 €
    1 kilo tavuk: 6,70 €
    1 kilo barilla makarna: 1,79 €
    ariel 43'lü kapsül çamaşır deterjanı :13 €
    750 gram bulaşık deterjanı: 1,5 €
    5 ekmek (1 kilo) : 3 €
    6'lı litrelik tropicana portakal suyu : 10 €

    yukarısı hesaplanırsa kabaca 108 avroluk bir fatura ile karşılaşıyoruz. fransa'da asgari ücretin ortalama 1500 avro olduğunu biliyoruz. bu alışveriş sepeti bize maaşın 15'te 1'ine neler alabiliyoruz onu gösteriyor.

    peki bu sepeti türkiye'de ele alalım bakalım ne olacak: yine carrefour'a gidelim fakat türk versiyonuna.

    1 litre sızma zeytinyağı: 86 tl
    1kilo et: 100 tl
    5 adet 1lt süt: (kampanya varmış): 50tl
    1 kilo peynir: 85 tl
    60'lı ultra prima bebek bezi: 181 tl
    825 gram nutella( 2 kavanoz 400'er gram): 45 tl
    24'lü tuvalet kağıdı: 90 tl
    1 kilo mandalina: 10 tl
    1 kilo elma: 10 tl
    1 kilo havuç: 4 tl
    2,5 kilo patates: 25 tl
    2 kilo soğan: 5 tl
    1 kilo tavuk: 30 tl
    1 kilo barilla makarna: 20 tl
    ariel 43'lü kapsül çamaşır deterjanı :200 tl
    750 gram bulaşık deterjanı: 10 tl
    5 ekmek (1 kilo) : 15 tl
    6'lı litrelik tropicana portakal suyu : 45 tl

    toplamda 1010 tl'ye ulaşıyoruz. asgari ücret alan kalpten gitmesin de napsın. açız ama yine de ah parti gızım diyenler çıkacaktır elbet. sözümüz onlara değil gerçi, beyin ölümü gerçekleşmiş faniler meclis dışına.

    türkiye'de asgari ücret 4250 tl olduğu bilindiğine göre birileri çok fena yalan söylüyor. fransa'da sepet görüldüğü üzere 100 avroya neler alıyor türkiye'de hemen hemen aynı ürünler ne kadara alınıyor. 750 avroya sepetin zor dolduğunu iddia edenlere duyurulur.

    edit 1: bir yazar carrefour'un aslında fransa için bile pahalı bir yer olduğu bilgisini vererek şu fiyatları gönderdi: 5kg soğan 2.90€. kıyma kilo 7€, antrekot 18€.

    edit 2:öncelikle özelden yazarak eklemeler yapmamı sağlamış arkadaşlara teşekkürler. yukarıda hem türkiye'de hem de fransa'da zincir olan iki marketi kıyaslamak istediğim için carrefour örneğinden yola çıktım. fakat görüyorum ki carrefour 'dan değil de bizdeki şok versiyonlu başka örneklerle yola çıksak belki bu sepet 70-80 avro düzeyine kadar gerileyecekti. fakat türkiye'de carrefour nispeten ucuz marketler seviyesinde olduğundan yine de asgari maaş alan kişinin maaşının neredeyse 4'te 1'i tek market alışverişinde buharlaşacaktır.

    edit 3: asgari ücretin fransa'da bu yıl %0,9 artışla 1600 avro seviyesine geldiği iletildi.

    edit 4: bir yazarın özelden hatırlatmasıyla şu bilginin de eklenmesi gerekiyor. asgari ücretli çalışanların tüm iş gücündeki oranı fransa'da 2018 istatistiklerine göre %11 dolaylarında. görsel ayrıca: eurostat

    buna paralel türkiye bu oranda avrupa'da birinci ve oranın %40 civarında olduğu biliniyor. euronews

  • filmlerde karışıklık yaratan durum.
    lan ota boka elli ayrı kelime bulmuşsunuz, şunu ayırmamışsınız hulan.