ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek, oylamak, mesaj yazmak için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
feyza altun'un skandal nafaka tavsiyesi
- bunu tasarlayan kadınla çocuk yapmaya karar verilirken düşünülmesi lazım o zaman;
"çocuğu yaparken boşanınca alacağı nafakayı mı hesaplıyor acaba?"
kaybedileceği neredeyse kesin mücadeleyi sürdürmek
leyla ile mecnun
- bu bölümü annemle izledik, ki annem bu diziye sarmayan nadir insanlardan.
- haha, aa para dağıtan hırsız. bu da iyiymiş.
+ yok anne, o öyle bir insan değil.
vallahi çıktı bu laf ağzımdan, aklınızı seveyim sizin ya...
bir kızdan duyulan en iyi iltifat
- yıl:1995
sınıf: ilkokul 2
iltifat: silgin çok güzel kokuyor.
gece uyanmış baba
- (bkz: sen daha yatmadin mi)
30 aralık 2023 araplara hakaret etmenin suç olması
- vay beee… ülkede yabancı olduk, ırzımızı namusumuzu serefimizi koruması gereken kamu hizmetlisinin attıgı tehdit mesajına bak.. bu ülke kimlere kaldı..
itimat'ın şarküteri ürünlerini darasıyla tartması
- debe editi: destekci arkadaslara tesekkur ederim, fumeci, ticaret bakanligi ve kadikoy belediyesi ucgeninde isi cozmeye calisacagim, gelisme oldukca burayi editleyecegim.
istanbul'da goztepe medical park yanindaki fabrika satis magazasinda yasanan hadise.
aslinda olayi daha da ilginclestiren kisim su; itimat gramaji belli olan ambalajli fumeci smokehouse urunlerini satiyor ve urunlerin uzerinde zaten acik acik gramaj ve barkod yazarken bu urunu alip tekrar tartidan geciriyorlar.
bu duruma itiraz ettigimde kasaplar dahil zaten her yerde boyle oldugunu iddia ettiler. tarttiklari tabagin darasinin hesaba katildigini, ufak gramajlarin es gecildigini soylediler. ufak gramaj diye bahsedilen sey yaklasik 10 gram, aldigim sarkuteri urunu ise 97 gram.bu da görsel.
bir kiloda az gibi gozukse de bu miktarda hesaba arti %10 civari yansiyor. paketli urunu almayip kestirmek istedigimi soyledigimde yine fark etmeyecegini, bu sekilde tartilacagini iddia ettiler.
fumeci smokehouse urunlerini kendisinden daha pahaliya tabii ki satabilirler, buna bir itirazim yok ancak gerek hazir ambalajli urunun tekrar tartilmasi gerek sifirdan kestirsem bile ayni gramajin eklenecegini iddia etmeleri bana biraz ahlaksizlik boyutunda geldi, yine de emin olamadim.
tuketici hakem heyetine basvurmayi ve fumeci smokehouse ile iletisime gecmeyi dusunuyorum. tecrubeli yazarlarin yesillendirmelerine ve konuya dair aydinlatmalarina da acigim.
pesin edit: "baska yerden alsaydin madem, neden buradan aldin" diye soranlar olabilir. magazada cigirtkanlik yapip "fotosunu cekiciim bunun sizi sikayet ediciim" demek istemedim, aldim ve pasa pasa evime gelip cektim.
edit 2: fumeci'nin urunlerini carrefour ve itimat'tan daha kucuk diyebilecegim baska yerlerden de temin ettim, kimse tartmadi, uzerindeki barkodu okuttular.
edit 3: tuketici hakem heyeti yerine zabita ve belediyeye basvurmam tavsiye edildi. dogru, su an 10 liramin pesinde degil 10 liralarin pesindeyim. 175'i aradim, bu tarz seyler icin e-devlet uzerinden haksiz fiyat artisi sikayet bildirimine yonlendirildim o da henuz yanit vermiyor. ayrica fumeci'ye de yazdim. gelismeleri yazacagim.
edit 4: fumeci satis muduru ile irtibata gectim, cok ilgili davrandi uzun uzun konustuk oncelikle kendisine tesekkur ederim. pazartesi itimat ile konuyu goruseceklerini belirttiler, yapilanin yanlis oldugunu onayliyorlar.
edit 5: fumeci'nin sahibi denildigi gibi benimle bugun irtibata gecti, itimat ile gorusulup pakedin tartilmadan direkt okutulmasi uzerine anlastiklarini ve 2 gun icinde gecilecegini anlattilar. yani mevzuyu fumeci kanadindan cozduk. bugune kadar satilanlar ve iceride bana yapilan ukala muamele de yanlarina kar kaldi. fumeci urunlerini de bundan sonra gider sadece yerinden alirim sanirim.
edit 6: itimat'in sahiplerinden bir beyefendi benimle sahsi telefonu vasitasiyla iletisime gecti, yasanan duruma dair uzgun olduklarini, universal barkod sistemiyle hazir paketlerin de tartilmadan kasadan gececegini ve hatta kendi tespit ettikleri kaymak vb. urunlerin de artik net agirliginin hesaplanarak verilecegini tarafima iletti.
destek olan herkese tesekkurlerimi sunuyorum. lutfen olayi normallestirmeye calisan pastane, baklavaci ve kuruyemiscilere gecit vermeyin, hakkinizi arayin.
yaran facebook durum güncellemeleri
- japanese attitude for work : "if one can do it, i can do it. if no one can do it, i must do it."
middle eastern attitude for work : "wallahi if one can do it, let him do it. if no one can do it, ya-habibi how can i do it?"
erkan baş'tan işsizliğe muhteşem çözüm önerisi
- adam mis gibi öneri sunmuş lakin tabii ki genlerine kölelik işli bu toplum sgsjsjsjnsnnsjsj tepkileri verecek. avrupalı 4gun calismaya geçiyor.italyan 1 ay ülkeyi kapatıyor vb bir sürü örnek var. sen varlığı paylaşmak istersen bu imkan var. tabii ki sermayenin işine gelmez.
(bkz: emrah safa gürkan) in şu videosunda https://youtu.be/5jra4oncvnq bir yerlere bu konuya da dokunmuslugu var. (bkz: mavi balina hem de minik) tam yerini de yolladı. https://youtu.be/5jra4oncvnq?t=351
edit: biraz açıklama gereği doğdu. mesaj atan merak edenlere algıladığım perspektiften verdiğim cevabı buraya iliştireyim.
erkan baş, mavi yakadan,yapılabilecek alanlardan bahsediyor. gitsin 3 vardiya muhasebeci/yazılımcı/ofisboy vb çalıştırsin demiyor.
tayland'da tekstil fabrikasında bizzat uygulanisina şahit oldum. 12 saat tek ekip çalışılıyordu. bunu 8 saate çekip çift vardiyaya dönüldü.üretim hat aynı çalışan (x 2) , çok daha verimli ve karlı olundu. para tayland'ın o zamanı kadar degersizken yapilabildi. türkiye şu anda bu halde. özellikle ihracat yapabilenin kazandığı paranın haddi hesabı yok. para degerlenince bunlar tartışılmaz konumda olur. şu anda yoksulluk varken solcuların anlamsız önerilerinden bir tanesi anlamlı hale geldi. safkan bir kapitalist olarak bunu uygulanabilir buluyorum.
tainted grail fall of avalon
- efenim bu oyunu geliştiren polonyalı geliştirici aylar önce bana ulaşınca bu oyundan haberim oldu. size bir paket gönderelim isterseniz oyunu inceleyin deyince mütevazi geliştiricilere kanım ısındı. olur dedim. gerçi o güzelim paket bana gelemedi şu an yunanistan'da ama o da başka entarinin konusu. işte o paket.görsel
bu da oyunun geliştirici kadrosu maillerine bu fotoğrafı sıkıştırmışalr ve oyunun çıkışı için şans dilemişler. görsel
bu ön girişten sonra hazırsanız polonya skyrim'i denen bu oyunun incelemesine başlıyorum. okuyamam durumum yok diyenler için ahan da videosu tainted grail the fall of avalon inceleme
öncelikle size bu oyundan ve polonyalı geliştiricisinden biraz bahsedeyim. sonra oyunla ilgili tecrübelerimi anlatacağım ve neden türkiye’de böyle oyunlar yapmamız gerektiğine değineceğim.
tainted grail: the fall of avalon nedir?
tainted grail: the fall of avalon, awaken realms’in yayınladığı ve questline stüdyo tarafından geliştirilen bir açık dünya rol yapma oyunu. oyun, kral arthur efsanelerini ve kelt mitolojisini karanlık bir anlatımla yeniden yorumluyor.
2023’te steam’de erken erişime açılan fall of avalon’ı steam oyuncuları oldukça sevdi. şu anda oyunun steam’deki beğeni oranı %84; hiç de fena değil. ben bu oyuna 84 puan kesinlikle vermem, ama onu sonra konuşuruz. önce biraz oyunun hikayesinden bahsedeyim; çünkü oyunla ilgili en ilgi çekici şeylerden biri de bu.
oyunun atmosferi ve hikayesi
geliştirici ekip bana attıkları mailde, "bu bir dark rpg, oldukça karanlık bir oyun." demişti. bunun ne demek olduğunu oyuna başladığım ilk anda hissettim. mekanlar, müzikler ve diyaloglar gerçekten melankolik, biraz hüzünlü ve gerginlik verici türden. hatta oyunun tonu zaman zaman korku-gerilim türüne kayıyor diyebilirim. bana 90’ların gotik rpg’lerinin verdiği tuhaf, tekinsiz hissi veren bir tarzı var. the fall of avalon bu konuda iyi iş çıkarmış.
oyunda hikaye, sizin seçimlerinize göre şekilleniyor. bazı kararlarım öyle şeylere neden oldu ki, gerçekten yaptığım seçim içime oturdu. bu açıdan sert ve karanlık bir rpg sizi bekliyor diyebilirim.
hikayenin özeti
avalon adası, kral arthur'un ölümünden sonra kaosa sürüklenmiştir. efsaneler solmakta, insanlar ise yeni inançlar ve yaşam yolları aramaktadır. biz ise, red priesthood adlı gizli bir tarikat tarafından kurban edilmek üzereyken bilinmeyen bir güç tarafından kurtarılan bir mahkûmuz. ancak bir takım olaylardan sonra tam kurban edilecekken kurtulur ve kral arthur’un ruhuyla adeta bütünleşiriz.
kral arthur, cyberpunk 2077’deki keanu reeves gibi bize musallat olmuştur adeta. bizden tekrar bedenlenmek için yardım istemektedir. ancak kral arthur’un tekrar bedenine kavuşması hayırlı bir şey midir? bu kurtuluşun bedeli, kral arthur'u öldürmek ya da geri getirmek arasında seçim yapmamızdır. ana hikayemiz böyle; merak uyandırıcı ve gizemli ilerliyor.
yan görevler ve oyun süresi
tabii bir rpg’nin şanına yakışır şekilde oyunumuzun asıl olayı yan görevler ve emin olun, oyunda zibilyon tane yan görev var. oyunun yaklaşık 50-70 saat arası bir oyun süresi var. ben şu anda 15 saat kadar oynadım ve hala ikinci haritaya geçmedim. mağara temizleme, haydut avlama, silah yapma gibi çok içerik var.
benim bile yapmadığım bir dünya yan görev var. yani görev açısından tatmin edecek bir oyun var diyebilirim.
yan görevlerin kalitesi
peki bu görevler nasıldı, derseniz; kimisi “git, iki-üç yaratık kes, gel” şeklindeyken, kimisi sizi gerçekten ilginç seçimler yapmaya zorlayan, ilgi çekici hikayelerdi. bu arada oyun ne yazık ki ingilizce ve çok fazla diyalog içeriyor. ingilizce dublaj benim hoşuma gitti ama türkçe olmaması bir eksi.
geliştirici stüdyo’ya, "oyunu türk oyunculara ulaştırmak istiyorsanız kesinlikle türkçe dil desteği getirmelisiniz." diye mail attım. bana şu görseli gönderdiler; görsel
bu ne anlama geliyor, artık yorumu size bırakıyorum.
atmosfer ve detaylar
yan hikayelerden bazıları gerçekten çok enteresandı. oyunun haritası aşırı ilgi çekici görünmese de hem tasarım hem atmosfer olarak yan görevleri yapmak eğlenceliydi. kimisinde balık tuttum, evet oyunda balık tutma minigame’i var. kimisinde yemek tarifi peşinde koşup yemek yaptım, evet oyunda yemek yapabiliyoruz.
bir iksir hazırlamam gerekti, onun malzemelerini topladım; evet, simya falan da var. bir görevde kocasına musallat olan bir ruhu ortadan kaldırmak için tuhaf bir yaratıkla savaştım. haydut avcılığı yaptım vs. gibi çok fazla ve çeşitli görev yaptım ve genel olarak bu görevlerden zevk aldım diyebilirim.
oyun mekanikleri ve skyrim benzerliği
oyun aslında özetle tam bir skyrim klonu. yaratılan dünya, görev dizaynı, bir elde büyü bir elde kılıç kullanma; isterseniz karakteri full okçu, büyücü ya da kılıç-kalkanlı bir barbar haline getirme; çift el silah kullanma gibi skyrim’den çok alışkın olduğumuz mekanikler var. hatta neredeyse grafik tarzı bile skyrim’e benziyor.
vuruş hissi ise “meh” diyebilirim. aslında o kısım da skyrim’e baya benziyor; ne ondan çok iyi ne de çok kötü. kılıç-kalkan veya ok kullanırken vuruş hissi aşırı iyi değil ama büyüleri kullanmak zevkli. efektler hoş. yancı yaratma, elektrik, zehir, buz gibi birçok büyü var oyunda ve büyüler göze güzel görünüyor.
zorluk ve savaş dinamikleri
savaşlar da zorlayıcı olmuş. ben oyunu normalin bir tık üstünde bir zorlukta başladım. zaman zaman souls oyunları tarzı zorluk hissi verdi. yapay zeka oldukça acımasız; sürekli üzerinize yürüyorlar, sağa sola kaçıyorlar, hatta okları bile dodge’lıyorlar. bu detayları sevdim. normalin bir tık üstü zorlukta oynamanızı tavsiye ederim, savaşlar çok daha keyifli oluyor.
grafik, kamera ve genel deneyim
stüdyomuz küçük bir stüdyo malum, paraları pek yok. bu yüzden animasyonlar biraz zayıf kalmış. 3. kişi kamera açısı da var ama ben kullanmadım, gözlerimi kanattı karakterin görünüşü. zırhlar ve silahlar dışarıdan çok hoş görünmüyor; bu yüzden fps perspektifinde devam ettim.
oyunun benim yaklaşık 10 saat civarı oynadığım kısmı bana yeterli hissettirdi. sanırım ikinci bir bölge daha var; bu polonya’nın skyrim’i gibi oyunumuzda.
rpg dinamikleri ve gelişme sistemi
fall of avalon tainted grail’in rpg dinamikleri tabii ki skyrim’den epey esinlenmiş. yani bir yeteneğimizi çok kullandıkça o yetenek gelişiyor. level atladıkça deneyim puanı kazanıyoruz. bu puanlardan birini karakterimizin temel yeteneklerini geliştirmek için kullanıyoruz, diğerini ise daha geniş yetenek ağacından seçtiğimiz özel yeteneklerimizi geliştirmek, hasar oranımızı artırmak ya da yeni yetenekler açmak için kullanıyoruz.
yetenek ağacının büyüklüğü, bu boyutta bir oyun için hiç fena değil.
oyun büyüklüğü ve stüdyo hakkında
şimdi “bu oyun büyük çaplı bir oyun değil mi?” diye sorabilirsiniz. hayır, değil. fragmanlara çok aldanmamak lazım. fragmanlarda çok kaliteli ve havalı dururken, oyuna girdiğiniz anda “ben aslında baya düşük bütçeli bir oyun oynuyorum.” diyorsunuz.
geliştirici ekip questline, güneybatı polonya’da bulunan 650 bin nüfuslu wroclaw şehrinde kurulmuş, sadece 50 kişiden oluşan küçük bir stüdyo.
animasyonlar ve grafik kalitesi, bu bütçesizliği rahatlıkla hissettiriyor. aslında yapmak istedikleri var ama yapamadıkları şeyler de var. “bu adamların biraz daha fazla parası imkanı olsa çok daha eli yüzü düzgün bir oyun olurmuş.” dedirten bir oyun fall of avalon.
normalde bu oyuna derin bir inceleme yapacak olsam, baya gömerim; puan verecek olsam da çok yüksek vermezdim. ama şöyle bir durum var ki, oyun kendini bir şekilde oynatıyor; tuhaf bir çekiciliği var.
modern bir oyun mu? aslında değil. sanki 2008’lerde çıkmış bir rpg oynuyormuşum gibi hissettirdi bana; hem görsel hem mekanik olarak. ama bazen çok da iyi olmayan bir film izlemek iyi gelir ya, bu oyun da ilginç bir şekilde beni içine çekti.
ilk saatlerde “ulan bu oyuna nasıl %84 olumlu oy verdiniz?” diyordum ama oynadıkça bir şekilde beni içine aldı. sanırım devasa, deli gibi görseli olan, yorucu oyunlardan aşırı yorulmuştum. tainted grail: the fall of avalon’ın sade, mütevazı ama rpg dinamiklerine odaklı tarzı bir şekilde beni yakalamayı başardı.
bazen ps1 dönemi oyunlara, bazen 2005-2010 yıllarındaki oyunlara şöyle bir tekrar bakıyorum. bazı mekanikler ve animasyonlar tekdüze ve aslında çok ilkel geliyor. ama buna rağmen ya da belki de bu yüzden, oyundan saf, doğal, “gdo’suz” bir tat alırsınız. bu oyun da bana öyle hissettirdi.
hani biraz cilalansa, biraz daha kalabalık bir ekip olsa çok daha iyi bir iş çıkarırlarmış dedirtti. ama ilginç bir şekilde bu kenarları çok yontulmamış halini ben de sevdim. bana biraz mount & blade: warband’i de hatırlattı. görselleri ve animasyonları kesinlikle çıktığı döneme göre bile hamdır, muhtemelen 10 üzerinden 6’lık bir oyundur gerçekten ama seveni için 10/10’dur ya...
tainted grail: the fall of avalon’un da böyle bir çirkin çekiciliği var. sanki 2025 yılında retro bir oyun oynuyormuşsunuz hissi veriyor. yani oyunu alacaksanız buna kesinlikle dikkat edin; modern bir oyun standartlarını karşılamıyor.
ama “saf bir karanlık fantezi oyunu oynayayım, skyrim’i çok severim, düşük bütçeli klonuna da okeyim.” diyorsanız bir şans verebilirsiniz. tam fiyattan olmasa da indirimde alınıp kesinlikle bir bakılabilir. bugün tam sürüm çıkışını yapıyor. ben oynamaya devam edeceğim; hem ana hikaye, hem yan görevlerdeki bazı hikayeler merak uyandırdı bende.
türk geliştiricilere tavsiye
şimdi, bence bu oyun türk geliştiricilere örnek olmalı. artık bırakalım şu yürüme simülasyonlarını, co-op oyunlarını, mobil oyunları, flaş oyunları falan… böyle oyunlar da geliştirilebiliyor işte. birileri böyle oyunlar yapmayı da deniyor
yahu bir tane rpg yapalım, bir hikaye anlatalım artık. bu oyun aşırı mükemmel mi, çok özgün bir yapım mı? hayır, değil. ortalama bir oyun, bazı yönleri ortalamanın altında bile denebilir.
ama bir şekilde çekici bir yanı var ve oynatıyor yani. bir şekilde çalışkan, samimi, oyunculara sevdiren bir ürün ortaya çıkarmışlar. az polonyalı değil, türk geliştiricileri de övelim artık ya! flaş oyun gibi türk oyunu görmekten bana artık gına geldi....