ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek, oylamak, mesaj yazmak için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
münevver karabulut
- cem garipoğlu tarafından hunharca katledilmiş cancağızım, rahmetli.
o dönem otopsi raporunu okumuştum, okuyup ağladığımı hatırlıyorum.
bir de ismini unuttuğum bir programda, sezen aksu-firuze eşliğinde anılmıştı.
şimdi ne zaman firuze çalsa, aklıma münevver karabulut gelir.
"üzüm buğusu gibi..."
ne zaman protez tırnak taksam, cem garipoğlu'nun evinde, yerde bulunan tırnakları geliyor aklıma, poşetten çıkan kanlı çamaşırlar beliriyor sonra gözümde. sonra testere geliyor aklıma, başının gövdesinden ayrılma sahnesi... daha sonra onun bulunduğu, cenaze için, kafasının gövdesine dikildiği...
amcası, bileklerinden bahsetmişti bir yerde... "bileklerini telle mi neyle bağladılarsa, bilekleri..." deyip yutkunmuştu adamcağız...
ölüm anında aklından geçenleri düşünüyorum, ne kadar ürküp, ne kadar korktuğunu...
allah rahmet eylesin. ben bu cancağızıma hala çok üzülüyorum.
türkiye eyalet haritası
- ilerde olur da bi gün eyalet sistemine geçersek diye şimdiden hazırladığım haritadır.
15 eyalet coğrafi özellikler ve kültürel yakınlıklar gözetilerek çizildi.
http://i.imgur.com/avaeo.jpg
motorlu taşıt plakaları ise şöyle olacak: mesela 5 nolu eyaletteki bütün araçların plakaları 5 olacak. bu hem vatandaşımıza hem de anons sıkıntısı yaşayan polisimize büyük kolaylık getirecek. ayrıca devlet dairelerindeki gereksiz iş yükü azaltılacak.
vali adayları olarak da yeşilçam emeklisi aktörleri düşünüyorum. nasıl fikir ama.
referandum editi: konya eyalet valisinin "biz eskiden de bu kadardık zaten" itirazı üzerine 7 ve 8. eyaletler birleşme kararı aldılar.
mesaj editi: anamurlular konyalıları sevmedikleri için aynı eyalette yapamayacaklarını bildirip ayrı eyalete çıkma kararı almışlar.
son dakika editi: konya ve sivas'ta deniz özlemi sona erdi. buz gibi havada mayosunu giyen halk sokağa döküldü. gece dalgıç kostümü giymiş erkeklerin fener alayı geçişi yapılacak. +havai fişek.
mesaj editi: malatyalılar biraz daha batıya yakın bir eyalette olmak istediklerini bildirdi. çünkü kayısıya zerdali diyollarmış.
mesaj editi: trabzonlular bize her yer trabzon olabilir ama sivas hariç dediler.
mesaj editi: rizelilerin trabzon eyaletine dahil olma talepleri, birlikte çok yaramazlık yapacakları endişesiyle reddedildi.
mesaj editi : amasyalılar azalan leblebi stoklarının, önümüzdeki sezon sıkıntı yaratacağı endişesiyle çorum'u kendi eyaletlerinde görmekten büyük mutluluk duyacaklarını bildirdiler.
gensoru editi : kırmızı eyalet çizgisi evlerinin üzerine denk gelen vatandaşların, oturma odası ile mutfağı birleştirip, çocuk odası ile salonu ayırmaları önerildi. halkımızın mağdur olmaması için salondan mutfağa geçişte vize sorulmayacak. çocuk odasından yatak odasına geçmek isteyen minik vatandaşlarımızın ise yerleşme izni 3 ay uzatılacak.
kurumsal edit: diyanet işleri tarafından " mahsuru yoksa orta anadolu bölgesinde vatikan tarzı küçük bir şey yapabilir miyiz" ricasında bulunuldu. bu rica nazikçe geri çevrildi. biraz da gaz verildi: temiz olan her yerde ibadet özgürlüğü vardır hocam. kendinizi kalıplara sıkıştırmayınız.
sınırdışı kalan fethiye açıklaması: tapu müdürü haritayı çizerken çaycı dirseğine vurmuş. bu yanlışlık yüzünden fethiye bağımsızlığını ilan etmiş.
topbaş sürümü güncelleme : metrobüsü edirne'ye kadar uzatamayız. istanbul başlı başına eyalet olmalı.
açık alanlarda sigara içme yasağı
- araba egzozlarindan ya da bilimum bacadan cikan cesitli zararli kimyasallarin tum insanliga ait olan atmosfere ve ekosisteme zararlari tespit edilip bir an once toplu tasima harici arac kullanimi yasaklanirsa sonuna kadar destekleyecegim yasaktir. araba sahipleri kendilerine ait atmosferden yalitilmis bir pistte veya kendi mulklerinde binsinler arabalarina.
yıllar sonra gelen edit: başlığı ben açmışım gibi olmuş ama aslında bu başlık vardı ve ilk entry "sigara dumanının tüm insanlığa ait olan atmosfere ve ekosisteme zararları tespit edilip uygulamaya geçmeli" minvalinde bir entry idi. "sigara içenler kendilerine ait atmosferden yalıtılmış bir alanda içsinler" diye de devam etmişti.
bu arada, aradan neredeyse 15 sene geçmiş. hala fikrim aynı. toplu taşıma gibi alternatifler varken ayı gibi suvuyla yanından geçen arabaya, partikül filtresi iptal edilmiş dobloya laf edemeyen kim varsa sigara içenlere kusuyor nefretini. yok öyle kardeşim. benim açık havada oturup keyif yaparken tüttürdüğüm dumanın minik bir kısmı senin ciğerine gidiyorsa o doblolu dayının egzozundan çıkan dumanın minik bir kısmı da senin ciğerine gidiyor. öyle gücümün yettiğine aktivistlik yok. vızır vızır kamyon geçen yolun kenarında bebek arabasında bebeğinle gezebiliyorsan yan masanda sigara içen varken de oturabilirsin o bebek arabasıyla. daha zararlı da olmaz, merak etme.
tamam kapalı alanda hiçbirimiz içmeyelim ama açık alanda da bu kadar tahammülsüzlük biraz stanford prison experiment gibi oldu. sigara içmek kapalı alanda yasaklanıp kapalı alanda sigara içenler ayıplanmaya başladıkça güç zehirlenmesi yaşayıp her şeye karışır oldular.
sigaranın kokusu rahatsız ediyorsa otobüsün egzozu da rahatsız etsin. o içinde ne olduğu belli olmayan parfümlerin kokusu da rahatsız etsin. ya da hep beraber hepsine karşı çıkalım.
bayburt'ta ele geçirilen picasso tablosu
- bayburt'ta picasso eserinin olması kadar sürreal bir şey olamaz.
picasso bile bu kadarını çizemez
bu kardeşiniz için vız gelir tırıs gider
- başlığa girmeden önce tayyip erdoğan yine kime atarlanmış diye düşündüm.
sanırım bu imamoğlu'nun neye dönüştüğünü göstermesi açısından güzel örnek.
avm'lerin pinball'a benzemesi
- öncelikle bakınız
avm yerleşim planı
avm yerleşim planı
evet hepimiz birer pinball topuyuz ve ordan oraya durmadan koşup puan topuyoruz. ama bu topladığımız puanlar aslında cebimizden çıkan paradır.
avm'lerin yerleşim planı yaparken bu oyundan ilham aldıklarını düşünmekteyim. oyunun temasına göre topun çok gezindiği yerlerdeki puanlar küçük ama sürümden kazanarak çok iyi puanlar toplayabiliyorsun. (ne kadar çok puan o kadar giden para) yani kalabalık bölgelerdeki dükkanlar ucuz ve sürümden kazanıyor (muhtemelen bu zemin kat oluyor). ama hedefim büyük o yüzden ben topu en yukarılarda gezdireceğim dersen bir kaç deneme yapmalısın ki o zaman çocuk oyun alanı ve ortadaki ıvır zıvır standlarına da uğramadan geçemiyorsun. o da tenhada pahalı giynenlerin olduğu kısım oluyor. illa ki topu fırlattığımız yere sokan vardır. işte o da git git bitmeyen kolidorlarıyla tuvaletler yer alıyor. aslında topu o aşağıdaki 2 adet koldan geçmeyi başarırsak kaybetmiş dğeil kazanmış oluyoruz çünkü kapitalzm yuvası avm'den çıkmış oluyoruz.
yok yeni modaymış, yok o daha şık giyinmiş, yok o mağazada indirim varmış, aaa aynı kazak karşı dükkanda ne kadarmış, vayy gelmişken buna da bakayım, vitrini güzel buna da gireyim, hadi bir yemek, hadi bir tur daha atayım derken ordaki toptan hiç bir farkımız kalmıyor.
şarkı sözlerinde geçen bilimsel sözler
- "yaslaninca hasta olunur" ziynet salinin ibret dolu sarkisi hersey guzel olacakta gecer. ufku bese ona katlar.
(bkz: tıp)
düğünde damadı çileden çıkaran gelin
- aferin aferin, yine her halta yapıştırın kezbanlık yaftasını. sonra düğün gününde böyle tepki veren adamlar üç ay sonra kahvaltıya gelen çay yeterince demli değil diye eşlerinin başından aşağı kaynar çaydanlık devirince de "kezbandı ama yaa" dersiniz.
verilen tepkiyi normal karşılayan kişilerin acilen bir "öfke kontrolü" sebepli uzmana görünmeleri tüm milletin hayrına olacaktır.
(verilen demli çay örneği ve daha nicesi bu topraklarda gerçekten yaşanmıştır.)
http://kadininstatusu.aile.gov.tr/…apor_mizan_1.pdf
az biraz vakit ayırıp şu raporu okuyun, kadınlar ne boş bahanelerle ve bazen sırf adamın canı öyle istiyor diye şiddet görüyor, gerçeklerle yüzleşin. ondan sonra yine özelden "kezban" diye taciz edersiniz.
egon schiele
- görsel
"the family" (1918)
boyut: 152×162 cm.
1918'de avrupa'yı kasıp kavuran ve on milyonlarca insanı öldüren (bkz: ispanyol gribi) salgını, egon schiele'den resim tarihinde bir hastalığın aldığı en güçlü ve korkutucu illüstrasyonu aldı. salgın, ı. dünya savaşı'nın son aylarında başladı ve bu büyük askeri çatışmadan çok daha fazla insanı öldürdü. birlikler avrupa'da hareket ediyordu, trenler çalışıyordu ve zeplinler uçuyordu, ölümcül hastalığı şehirlere ve ülkelere amansız bir hızla yayıyordu. artık "ispanyol gribi" hakkında ansiklopedik makaleler ve tarihi denemeler yazıldığında, egon schiele'nin "the family" adlı tablosu kullanılıyor.
"the family" adlı tablo, egon schiele'nin en sessiz ve en hüzünlü tablolarından biridir. sanatçının kendisini, karısı edith harms'ı ve doğmamış çocuklarını tasvir eder. schiele'nin yaklaşan ölümünü ne ölçüde hissettiğini ve trajediyi ne ölçüde öngördüğünü söylemek oldukça zordur. ancak, bu eserdeki en önemli şey en başından beri kıyamet ve dehşet duygusudur.
bu tabloda görmüş olduğumuz tasvirlerin genellikle schiele'nin alışılagelmiş çizimlerinden oldukça farklıdır. sadece bilinen tablolarında olduğu gibi bu tabloda schiele'nin karakterleri genellikle tuvalin tüm alanını kaplar; sanki bir uçuruma zorla giriyorlarmış gibi. karakterlerin durumları her zaman aşırıdır, kolları ve bacakları doğal olmayan hareketler ve pozlarla bükülmüş; vücutları sağlam kemikler, damarlar, kırık çizgiler ve gergin sinirler şeklinde belirtilmiştir. ancak burada, sanki herkes sonunda donmuş ve rahatlamış gibidir, vücutlar schiele'de ilk kez yumuşaklık ve pürüzsüzlük kazanmıştır. kendilerini teslim etmişlerdir ve yaklaşan karanlığı, dünyanın onları yutmasını beklemektedirler.
zeka geriliğinin en büyük kanıtı
- sigara içmek, düğün yapmak ve kalıcı dövme yaptırmayı zeka geriliği zannetmek.
şarap içen tek varlığın insan olması
- > şarap içen tek varlık insandır
> hayvanlar şarap içmez
> o zaman şarap içmeyenler hayvandır
güzel oldu bu, namazcı amcaya iletin.
edit: aradan uzun zaman geçince entry'de referans aldığım gündem konusu da uçup gitti tabi, şimdi şarap içmeyenlere hayvan dedi, namaz kılanlara hakaret etti bu diye polis kapıma dayanmasın.
namaz kılmayan hayvandır
yolcuyu kaldırıp yerine oturan thy yk başkanı
- thy müdürü değildir, yönetim kurulu başkanıdır; yönetim kurulu üyeleri genel müdürün üstüdür, bu adam da hepsinin başkanıdır.
olay ise tam anlamıyla rezalettir, skandaldır, yazıktır...
thy’ye yazıktır, türkiye insanına yazıktır...
be allah’ın cahili; bin o uçağa neşeli neşeli, herkese tek tek meraba de, kendini tanıt, memnun musunuz de, yaşlıların elini öp, al bi bebek kucağına ailesiyle fotoğraf çekil, insanlarla sohbet et, herkes sana hayran hayran baksın, sonra git kokpitte uç, git kabin amirinin yanında takıl onların da dertlerini dinle... ondan sonra dünyanın en mutlu insanı ol, hatta cemi cümle senin bu hareketlerini çekip onları sosyal medyada paylaşsın, ismin duyulsun ulan say say bitmiyor adamın yapabileceği iyilikler güzellikler...
işte böyle bir adam olmak var, bi de yeni türkiye torpillisi olup böyle rezil rüsva olmak var.
sen koskoca thy’nin en yetkili kişisisin. thy demek, dünyanın en büyük ve en iyi havayolları listelerinin hemen hemen tümünde en üst sıralarda olan, her anlamda dünyanın en iyi havayollarından biri demek.
vizyonsuzluğa, kokuşmuşluğa, köylülüğe bakar mısınız... böylesini muhtar yapsa rezalet olur, thy yönetim kurulu başkanı yapıyor.
torpille mi geldin, yalakalıkla mı geldin nasıl geldin bilmiyorum, bu beyinde bir insanın bu makamlara gelmesi gözümde pek mümkün görünmüyor, seni o koltuğa getiren allah’ından bulsun.
belki de şu tipte bi adamın bunu yaptığına şaşırmak hata: fotoğrafı
şu tipe bakkal emanet etmezsin, adama thy’yi
vermişler...
erkekte şık duran davranışlar
- derhal bir bmw, mercedes sahibi olmak. hadi o olmadı audi bari olmalı. o da şık duruyor.
ondan sonra yapacağı her hareket nasılsa iyiye yoruluyor.