hesabın var mı? giriş yap

  • çilemin çilesine sıçayım. içim cayır cayır yandı öyküsünü okurken...

    kadına sahip çıkmayan, arkasında durmayan ailesine de sıçayım!

    yeni evlilik, gebelik, loğusalık, bu dönemlerde insanın kafası karışık olur. bilirim, yaşadım.
    gencecik bi kız, evlendiği şerefsizden hamile kalmış. belli ki kafa gitmiş, insiyatif kullanıp ayrılık kararı vermekten; arkasında durmaktan aciz...
    şikayetçi oluyor, terkediyor, ama bi şekilde hep geri dönüyor... belli ki ayrılığıyla ilgili aile desteği de görememiş...

    "kızım bu şerefsizden adam olmaz, gel dön evine. torunumuzun da senin de başımızın üstünde yeriniz var" deselerdi böyle mi olurdu?

    sanmam...

    eşinden dayak yiyen arkadaşım oldu benim. eve kitleyip evire çevire dövdü kızı adam... kız karakola gittiğinde "kocanı çağıralım, barışın. evlilikte olur böyle şeyler" cevabını aldı. ısrarla adli tıbba sevkini istediğinde (darp raporu alacaktı) gene aynı cevapla karşılaştı...

    eve döndü, ailesi fiske vurmadıkları kızlarının dövülmesinden rahatsız; ama boşanırsa toplum önünde yiyeceği "yollu" damgasından daha bi rahatsızdı.. önce ses etmediler, sonra onlar da başladı goygoya...

    bi de izmirli bu aile. olay izmirde oluyor yani, kırsalda bi yerde değil.

    çilem'in çilesine sıçayım hasılı. sanki toplum, aileler, kolluk kuvvetleri, yargı filan topluca kadının alehine işbirliği içindeler.. sıçtımının düzeni, hep kadınların ümüğüne çöküyor!

    ha bi de aklıma gelmişken;
    (bkz: yıkayınca çıkmıyor nevin size bakıyor)

    duruşmada ceket giy kız çilem. ceketin düğmesini ilikleyene iyi hal indirimi yapıyolar

  • 4. sınıf ingilizce dersinde, nedense ingiliz dili tarihi üzerine atıp tutarken, nasıl coşmuşsam artık.

    - yani çocuklar düşünün 3000 yıl önceki türkçe ile şu anki türkçe aynı mıdır?
    + hocam daha 3000 yıl olmadı ki ama.
    - nasıl yani?
    + 2012'deyiz daha.

    sfdhlşkldnjfhdf hala gülüyorum lan, keşke herkes 4. sınıf olsa, böyle şirin, eğlenceli olsak.

  • şu röportajı izledim, kendisine hayrandım daha da sempatim arttı, söylediklerinin hepsi doğru, benzersiz bir sesi var, küçük yaşta ünlü oldu yayıldı, ne diyecek bu sese sırf mütevazi görünmek için sıradan mı diyecek, asıl o zaman sahte bir durum olurdu ve çiğ kalırdı.

    hatta kendisi söylememiş ama ben söyleyeyim son 100 yılda türkiye'den çıkan en iyi kadın seslerden biri.

  • halil bey o gun cayina kazayla iki $eker fazla atar.. aldigi ilk yudumda tum fabrikanin dekorasyonunu dahi du$unmu$tur bile.. (bkz: kristal cola)

  • şahsımı güldürmüştür ama bir uçağın içinde beş saat beklemek nedir ya. adam sonuna kadar haklı. illa kavga mı edelim, polis mi gelsin, adam mı dövelim isyanı muazzam.

  • ön bilgi: kızlar-erkekler şeklinde ayrılmışız, dörder kişilik iki grupla oynuyoruz.
    aramızda 2 çift de sevgili mevcut. bu çiftlerden birinin erkeği anlatıyor, biz kalanlar da cevaplıyoruz.
    rüzgarı da arkamıza almışız, ortalama 5 saniyede biliyoruz her kelimeyi. oyunun da gazıyla düşünmeden cevaplıyoruz adeta. ve olaylar gelişiyor:

    eleman: alex'in koşanı?
    biz: xavi!

    eleman: (bana dönerek) sen dün ne almıştın?
    ben: antibiyotik!

    eleman: demin ne içtik?
    biz: bira

    eleman: (sevgilisi olan diğer erkeğe dönerek soruyor) biz dün nereye gitmiştik?
    öbür eleman: karıya!

    önce south park sessizliği, sonra kıyamet...

  • etrafımda gördüğüm sayısız güzel kadının evleneceği gün palyaçoya dönüşmesinden çıkardığım sonuç. çevremde birçok kişi aynı fikirdeyken, muhteşem yüze sahip kadınların o gün yüzlerini boya badanaya boğarak neden çirkinleştirdiklerine anlam veremiyorum.

  • sinif farkini bundan daha guzel, zenginle fakiri bundan daha net ayiran bir tepki gormemistim simdiye kadar.

    ben de "champ" ile ayni siniftayim tabii ki.

  • "sozlukte imaj yaparsak bize de bi iki karı düşer"

    külliyen yanlış.iki saattir her spor alanında başarılarımı anlatıp, done veriyorum, bir allahın kulu damerhaba tanışabilir miyiz, yalaşabilir miyiz demedi.

    oysa ki irc de yüzücü22ist-m nikimle gecede iki tane düşürüyodum.

  • eski krizlerden 3 noktada farklılık gösteriyor.kriz halkı bu yüzden eskiye göre daha çok sıkıştırıyor.
    1. türkiye eskiden tarım toplumuydu. savaş kriz ne olursa olsun, köylerden şehirlere ucuz ve hatta bedava bulgur, peynir, tereyağı, zeytinyağı, fındık, kayısı, ceviz akışı vardı. halk gıdaya rahatlıkla erişebiliyordu. parasal sıkışma halka çok dert olmuyordu. şimdi köye giderken telefon ediyorsun, gelirken bim den ekmek yoğurt al diyorlar. tarım, tarımla uğraşan nüfus ve gıda mevzusu bitik. zeytinyağı 400 tl et 900 e dayandı. yurtdışından borç alıp, yurtdışından getirdiği malı tüketen asalak şehirli bir toplum oldu. aslında parasi da yok malı da yok ..bu durum ekonomi tabiriyle "sürdürülebilir değil..."

    2. sosyal bağlar ve aile yapısı çözüldü. 90 li yıllara kadar akrabalık komşuluk üzerinden dayanışma daha fazlaydı . bu bir nebze zorluklara karşı hayatı daha yaşanılabilir kılıyordu. şimdi milyonlarca bekar, parçalanmış aileler, rotasyonla savrulan memurlar, işçiler, okumaya, çalışmaya giden gençler, kirada oradan oraya taşınanlar, ülkeyi terk edenler derken herkes savruldu, şimdi herkes eskiye göre daha özgür ama daha fazla yalnız, daha fazla birbirinden uzak, kopuk, savruk, daha güçsüz, daha yardımsız.

    3. devletin para kazanma yeteneği ve araçları vardı. fabrikaları, çiftlikleri, tekeli sigarası, rakısı, elektrik üretimi için barajı elektrik dağıtımı falan vardı. şimdi bu saydıklarım in hiçbiri yok. devlet sadece vergi almaya çalışıyor.

    eskiden devlet üreten ve halkını besleyen bir roldeyken, şimdi sadece tüketen, üretmedigi gibi halkın sırtına binen yük olan bir parazit gibi davranıyor.

    bu üç konu geri dönülmez bir şekilde değişti. köye toprağa geri dönmek, sosyal bağları kurmak, devleti tekrar üretici yapmak... çok uzaklarda kaldı.

    yarın üst kuşak vefat ettiğinde, işsiz milyonlarca insan gıda ve kirasını kazanamayacak. milyonlarca evsizin sokaklarda kaos içinde savrulduğu "mad max" türü bir ülke olmaya doğru gidiyoruz.

    en nihayetinde işsiz ve gelirsiz olduğu için kendi hayatını devam ettirmeyen alt nesiller üst neslin emekli maaşını da ödeyemeyecek.

    işsizlik sadece işsizlerin değil, herkesin sorunu olacak.

    doğru düzgün bir devlet planlama teşkilatı tekrar faaliyete geçirilerek devletin merkezine yerleştirilmesi zorunludur.

    plansız ve düşünmeden buralara geldik.
    ve hiç iyi gelmedik.

    tarımsız, üretimsiz, işsiz, örgütsüz, plansız bu şekilde gidersek, 5 seneye kalmaz mad max fury road oluruz.

    edith piaf: mesaj kutusu patlamış. beni listeye yükselten herkese teşekkür ederim. iyi ki varsınız .

    1."geri dönülmez " ifadesini çok karamsar bulanlar olmuş. her zaman umut vardır. haklısınız.
    2. devlet değil hükümet diye düzeltenler oldu. keşke öyle olsa. gönlüm sizden yana ama maalesef devlet-hukumet birleşti. parti devleti yaşıyoruz artık. güçler ayrılığı bitirildi . o apayrı bir entry konusu.
    3. planlanmalı yillarla ilgili soru geldi. burada eşölçülemezlik durumu var. yani bir bakıma karşilaştirilamazlik var. o yıllarda nüfus 45 milyon, şimdi 85 milyon, o yıllarda kıbrıs sorunu üzerinden ambargo var, ucuz dolar kredisi yok, çin dünyayı henüz uretime boğmamış. internet yok. cep telefonu yok. para yok, mal yok, teknoloji yok, anlık veri akışı yok, şubede kesilen makbuzun koçan karşılığı yok.. adeta mağara çağındaki imkansızlıklardan oluşan verimsizligi örnek gösterip "planlama yaptilar da ne oldu" demek çok uygun değil. 2010 dan sonra bu kadar bol kredi, bol mal, bol teknoloji planlı kullanilsaydi simdi çok daha güzel seviyelerde olurduk. maalesef planlamanın gerekliliği tartışılabilir bir şey değil. şimdi bir de yapay zeka devrimi var ki, öyle bir planlama yapılır ki istenirse kaynak kullanımı ve verimlilikte altın çağ yaşanır.kuruş boşa gitmez.