ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek, oylamak, mesaj yazmak için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
araba kullanmaya yeni başlayanlara tavsiyeler
- babanız yanınızdayken araba kullanmayın hatta ön koltuğa bile oturmayın hatta ve hatta yürüyerek gidin.
ariadne
- ariadne aşk acısı temasının işlendiği en güzel grek mitlerinden birinin baş kahramanıdır.
girit kralı minos, zamanında erkek kardeşleriyle tahtın devamı için savaşmış, galip gelince de poseidon'a onandığının sembolü olacak bir boğa göndermesi için yakarmıştır.
poseidon'un gönderdiği denizden çıkan beyaz boğa büyüleyici güzelliktedir. minos boğayı tam kurban edecekken kıyamaz ve alıkoyar. buna kızan tanrılardan (işleri güçleri de kızmak bunların..) afrodit, minos'un eşi pasiphae'nin boğaya aşık olmasını sağlar (boşuna hayvansever demedik kadına..). pasiphae ile boğanın birleşmesinden minator doğar. önceleri sevimli bir dana olan (boğa başlı ve insan vücudlu diyelim) minator, bir süre sonra zapt edilemez bir canavara dönüşür. sonuç olarak dedalus ile oğlu ikarus'un minos için yaptıkları girit labirentine kapatılması uygun görülür. ve #1924304 'da anlatılan sebeplerden (edith hamilton'ın fahri kızı oldum yeminlen..) 9 senede bir minator'a kurban olarak atinalı 7 genç erkek ile 7 bakire sunulur.
minos ile pasiphae'nin kızları prenses ariadne, atina'lı gençlerin katliamına son vermek üzere kara yelkenlerle girit'e varan savaşçı theseus'u görür görmez beğenir ve üvey abisini öldürmesi için ona bir kılıç ile altından bir sicim tedarik eder. theseus minator'un hakkından gelir ve ariadne ipi sayesinde de labirentten çıkmanın yolunu da bulur. çıkınca ariadne'yi karısı ilan eder ve yarı-boğa yarı-insan prensin öldürülmesinden dolayı kendisine kızgın kalabalıktan kaçıp ariadne'yi de beraberinde kaçırır.
atina'ya kadar yolculuklarında ariadne sadakatinden, zekasından ve onu en yakınlarıyla karşı karşıya getiren aşkından dolayı theseus'un kalbini kazandığından emindir. ama theseus piçi naxos adasına geldiklerinde, ariadne'yi orada uyur vaziyette bırakıp yoluna devam eder (pezevenk).
kalbi kırık ariadne'nin yakınmasını önce periler duyar.. zavallı kızcağıza rüzgarlar eşliğinde onu daha büyük ve değerli bir aşkın onu beklediğini fısıldarlar. ariadne buna inanmaz, derdinden ölür ölür..
derken ufukta gümüş bir araba içinde de üzümler ve güzellikler içinde dionysos belirir. dionysos ariadne'yi cesareti ve sadakati için sever, gerçek aşkı bulan ariadne de sevgisinin karşılığında tanrı olur..
inception'da ariadne labirentten çıkış planını çizen abladır. yani labirenti zekası sayesinde çözüp herkesi oradan kurtaran asıl kızımızdır (bkz: ellen page).
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
- ürdün' de ilk mc donald's açıldığında aşırı sevinçle karşılanması ve o kadar önemli bir yer olarak kabul edilmesi ki, önemli düğünlerin orada yapılması.
yaran sahibinden.com ilanları
- "ayrılık esnasında kaskı ver dediğimde" al be al senin 100 liralık kaskınamı kaldım" dediği için 110 tl ye veriyorum" kısmı ile yaran ilandır.
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
- youtube'da videonun üstündeyken iki kez üst üste sağ klik yaparsak karşımıza farklı bir açılır menü çıkması. bu menüden "döngü" seçeneğini işaretlediğimizde video bittiği zaman kendiliğinden yeniden başlaması ve bu biz durdurana kadar devam etmesi. şahsen benim özellikle şarkı dinlerken aradığım bir özellikti.
sadece chrome'da çalışan bir özellikmiş. firefox ve ie'de işe yaramıyor.
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
- başlığın son 1-2 günlük gündeminin özeti:
i. bir aklıevvel facebook'ta hacla alakalı okuduğu bir safsatayı burada paylaşır, ardından debe'ye girer, okuduğunu sorgulama güdüsü yetersiz olan yüzlerce kişi tarafından favlanır. (bkz: #51344940)
ii. aynı başlık altında birkaç yazar ilgili entry'nin yanlışlığına dikkat çeker. (bkz: #51353565, #51367196, #51367592, #51367775 ve #51368644) bu ana kadar olanlar, bir deli kuyuya taş atmış kırk akıllı çıkaramamış şeklinde özetlenebilir (bu atasözünün "taş atmak" eylemini içermesi tamamen tesadüfi, eheh). bu ana kadar olanlar bu başlıkta hep yaşanageliyor ve çok sıkıcı bir döngü.
iii. ancak tam da bu sırada meseleyi tamamen yanlış anlayan bir başka yazar heyecanla söze girer ve sanki en başından beri tartışılan konu, haccın modern versiyonunun barındırdğı çelişkilermiş gibi "hayvanların yok yere katledildiği de mi yalan? söyleyin bana, bu da mı gol değil?!" diyerek akıllara durgunluk verici bir çıkış yapar. (bkz: #51369553)
lan oğlum, ben de ateistim ama sizlerin bilhassa bu son yaptığı düpedüz mallık. tüm bu tartışmaların başlamasına sebep olan soru, haccın akla uygun bir uygulama olup olmadığı, tanrının var olup olmadığı ya da arapların ruhlarını kapitalizme satıp satmadıkları değil. mesele dezenformatif bir entry'nin, sözlüğün ideolojik tabanına şirin gelmesi sebebiyle sorgulanmaksızın doğru kabul edilmesi. işbu ayrımı yapamadığınızdan dolayı da sizleri yeniden ilkokul sıralarında görmek istiyoruz.
en az sorun çıkaran otomobil
- arkadaşın otomobilidir, tadından yenmez.
sabrina gonzalez pasterski
- ntv'nin haberine göre mıt’den normalden bir yıl erken, üç yılda 4 üzerinden 5.0 ortalamayla (yüksek başarılı öğrencilere verilen not), 'mıt physics orloff scholarship' bursu verilen ilk kadın öğrenci olarak mezun olmuş.
aldığı ödül ve unvanlar da şöyleymiş:
2010, ıllinois havacılık merkezi birliği endüstri başarı ödülü
2012, scientific american 30 under 30
2012, lindau nobel laureate meetings ('nobel ödüllü bilim insanları ile tanışma' gibi çevirebiliriz sanırım) genç araştırmacı
2013, mıt physics departmanı orloff bursu ödülü
2015, forbes 30 under 30
2015, hertz vakfı üyeliği
2017, forbes 30 under 30 all star
2017, marie claire deha ödülü
2017, silicon valley comic con ana katılımcısı
oha diyorum. ben de burada integralli matematik 2'yi vermeye çalışayım...
honda türkiye fabrikasının kapatılması
- fabrikayı cami yapalım.
30 mayıs 2021 samsun'daki trafik kazası
- 2 tane trafik magandasının (ticari ve tır )hesaplaşması...
ömer audi bayiisine gidip araba almaya karar verdi
- ömer akp gençlik kollarında sanırım.
hint ordusu'nun jeep'i 2 dakikada söküp takması
- elektrikli somun sıkma makineleriyle sıkılan somunların on kaplan gücündeki parmaklarla açılabildiği, kaputun şaaak diye çıkartılabildiği, aracın lego gibi parçalanabildiği sürreal görüntülerdir. aracın yampir yumpir gelişinden belli ne mal olduğu.
kısaca saçmalığın dik alası olan şovdur.
dosta korku, düşmana güven vermiştir
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
- amazon'un depolarında kullandığı ürünleri sıralama ve depolama yöntemi bunlardan birisidir.
"bozuk düzende sağlam çark olmaz."
amazon, dünyanın en büyük e-ticaret sitelerinden birisidir. fakat yalnızca bununla sınırlı değil, dünya üzerinde 180 depoya sahip tarihte görülmüş en büyük ürün stokçusudur aynı zamanda.
siz amazon'dan bir şey satın aldığınız zaman, satıcı amazonsa, o ürün amazon'un deposundan getirilir.
günde yaklaşık 1.6 milyon paket amazon'un depolarından dünyada herhangi bir yere gönderilir.
peki bu kadar karmaşanın ve kaosun bulunduğu ortamda, sizce amazon milyarlarca ürünü nasıl sıralıyor, depoluyor ve ihtiyaç halinde eliyle koymuş gibi buluyor dersiniz?
13.37796 kilometrekarelik bir alanda depolanan kolilerden bahsediyoruz.
isimlerine göre
kategorilerine göre
üretim yıllarına göre
şekillerine göre
ağırlıklarına göre
pek çok parametre ile sıralanabilir. fakat o kadar ürünü öyle bir yöntem kullanarak sıralamak gerekiyor ki birbirine karışmasın, arandığı zaman bulunsun.
ayrıca bu aranma hızlı olsun. amazon'un hızlı kargo ulaştırma gibi prensipleri var bildiğimiz gibi.
herhangi bir şeye göre sıralamak kendi avantaj ve dezavantajlarını getiriyor. isimlerine göre sıralasak mesela aynı paketin içinde zebra perde ve askı alan kişinnin paketi hazırlanırken deponun başına ve sonuna gitmek zorunda kalıyoruz. (a ve z harfleri)
kategorilere göre ürünleri dizelim diyelim, hangimiz tek kategoriden alışveriş yapıyoruz ki? genelde sepetimiz çorba oluyor. içeriğinde bilgisayar faresi, kitap, tıraş köpüğü olan bir paketi hazırlayan bir personel veya robot düşünelim (ikisi de depoların organizasyonunu yapıyor) her kategoriyi aramak, aralarında gezinmek biraz maliyetli olmaz mıydı?
hem zaman maliyeti hem de uzay maliyeti ( koyacak yer) açısından saçma olurdu.
şimdi durup düşünmenizi istiyorum. neye göre sıralarsak en verimli bir şekilde sıralamış olurdunuz?
cevap: hiçbir şeye göre.
dünyanın en büyük depolarında bütün ürünler rastgele sıralanır. depoyu yerleştirenler neresi boşsa oraya koyar ve işine devam eder. takip etmeleri gereken sadece bir kural vardır: bilgisayara kaydetmek.
amazon, depoların organizasyonunda bilgisayarlardan ilham almış.
bilgisayarların rastgele erişimli belleklerinde (ram) bilgiler karmaşık bir düzende tutulur ve bilgilerin nerede tutulduğu bilgisi ayrıca başka bir bölgede tutulur. buna rağmen yanlış bilgi getirme gibi durumlar normal şartlar altında hiç yaşanmaz ve biz de bilgisayarlarımızı olması gerektiği gibi kullanmaya devam ederiz.
aynı durum, hacimleri fazla olan amazon deposundaki koliler için de geçerlidir. depo robotları veya çalışanları onları rastgele bir yere koyar ve ürünün bulunduğu yer sisteme kaydedilir.
bu kaosun içinde aradığını bulmak zaman alır diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. diyelim ki diş fırçası arıyorsunuz. bu deponun sadece belli bir bölümünde olsa mı yakında olması daha olasıdır yoksa deponun her yerine dağılmış durumda olsa mı yakınınızda olması daha olasıdır?
bir de bu olasılığı milyonlarca durumda kullandığınızı düşünün.
ayrıca uzay maliyeti, diyelim ki diş fırçaları için 500 metre karelik bir alan ayırdınız. elinizdeki diş fırçalarının yarısı depodan uzaklaştırıldı. 250 metre karelik boş bir alan ortaya çıktı fakat orası diş fırçalarına ait olduğu için başka bir ürün yerleştiremiyorsunuz.
ürünleri bulduğunuz yere koyabildiğiniz rastgele düzende ise böyle bir sorun yok.
bazen düzen zannettiğimiz kadar verimli bir olgu olmayabilir. onun yerine bir şeylerin karman çorman kalması belki işlerimizi daha da kolaylaştırır.
kaynak ve konuyla ilgili daha fazla bilgi için: qz.com
manisa'ya çin mahallesi kurulması
- bir avrupa ülkesi olsa 'neden çinden işci getiriyorsun? benim insanıma istihdam sağlaman için sana bedava arazi verdim ben' derdi diye düşünenler olduğunu biliyorum aranızda
kadınların erkeklerden daha acımasız olması
- merhamet duygusu, daha güçlü demeyelim de elinde daha çok imkan olan canlının diğerine acımasıdır. acıma kelimesi biraz hüzünlü geliyor ama yeri gelir affetme, yeri gelir yardım etme, yeri gelir bağışlamadır. kadın ve erkeğin pozisyonlarını düşündüğümüzde ise, merhametli olması gereken erkektir. kadınların çoğu da merhametli erkekleri sever, acımasız erkekleri sevenlerin de olduğu ilişki türleri vardır ama onların farklı sebepleri bulunur. haliyle erkeğin kadından merhamet beklemesi, onu acımasız olarak nitelemesi, küskünlük göstermesi, rollerin değişimi anlamına gelir. roller değiştiğinde de o erkek, kadınlara artık çekici gelmez.
acımasızlık kadın için bir savunma mekanizmasıdır. ona ihtiyacı olduğu için o şekilde davranır. eğer erkek kadının bu duygu durumunu paylaşırsa daha acımasız olacaktır. örneğin; eski sevgilisinden kurtulmak isteyen yeni sevgilimize yardım etmek isterken oluşan adrenalini hatırlayın! nasıl da öfkelenip dünyayı yıkacak duruma geliyoruz değil mi? nasıl acımasız, sinirli bir adama dönüşüyoruz! peki ya biz olmasaydık? ucu bize dokunmasaydı? bu kadının halen “benimsin” diyen bu vatandaşa karşı acımasız bir hale gelmesini nereye koyacaktık? vicdansız mı diyecektik? bu abiye bir şans daha ver eh kahpe! aşkın hiç mi hatırı yok diyecektik? ya bu kadın bir zamanlar bizi doğurmadan önceki annemiz olsaydı? ablamız, kız kardeşimiz olsaydı? bir şeyler değişir miydi? bu acımasızlık nereden geliyor diye düşünmediğimiz sürece, kadınlardan nefret etmek bize ancak hüsranla döner. empati yapmayı bilmeyen insanın küskünlüğü ve çekilecek acısı da bitmez. mesela benden ayrılan bir kadının “başıma bela olacak mı, kapıma dayanacak mı! ne zaman peşimi bırakacak” diye düşünmesi beni rahatsız eder. böyle olacağını düşünüp pençelerini çıkaranlar da oldu. yaşadığı aşkı ve o sevimli günleri unutup bi an kibariye'nin annesine dönüşenler de oldu. fakat hep hayal kırıklığına uğradılar. sonra dönüp “iyi misin! bir sorun yok değil mi” diyenler de onlar oldu. belki de acımasız değiller, sadece korkuyorlar… sonuçta hepimiz aynı değiliz, aramızda zayıf gördüğü insana vurmakta çekinmeyecek insanlar da var. erkeği güçlü yapan şey kadından merhamet beklemesi değildir, küsmek, kadına hesap sormak, kadını yermek için bir grubun felsefesine dahil olmak, tepkisini içselleştirmek ve sınırlarını belli etmek değildir. erkek kadınla yarışmaz, onun karşıtı bir düşüncenin içine girmez. erkeklik netlik gerektirir, kadına merhamet gösteren, vicdanlı olan yapı erkektir. kadından karşılığını beklemez. o zaman kadının saygısını ve sınırsız itaatini kazanır. en önemlisi de erkek tek başına erkektir. o zaman en güçlü olduğu andır. hiç bir kadının hayır diyemeyeceği erkek de, tek başına ayakta durabilen kişidir. o yüzden buradaki ''ilişki uzmanı'' kişilerin, ''kadınlara karşı birlik olmalıyız'' çağrılarına kulak asmanın, kadına düşmanlık etmenin, kadına küsmenin, kadını öcü gibi göstermenin bize bir faydası olmaz. bu sizi sadece daha zayıf gösterir...
konuya direkt bodoslama daldım, çünkü; kadının en acımasız olduğunu düşündüğümüz an ve bu cümleyi kullandığımız an, ayrılık sonrası erkeğin talepkar olduğu dönem. o sevecen ve sevgi dolu kadın bi an da sinirli, agresif, kaçıngan, kurtulmak isteyen birine dönüşüyor. ısrarla derdini anlatmaya çalışan adamdan kaçan, onu kendisi için artık tehlike gören, başına bela olmasından korkan ve bu sebeple daha radikal kararlar alan bir yapıya dönüşüyor. halbuki, yaşanılan onca güzellik nereye gitti? o seven, güvenen kadın ne oldu da bi anda sevdiği adama karşı bu kadar acımasız hale gelebildi? ama erkek bunları yapmazdı! ayrıldığı kadın peşinden gelse bile onu tehdit olarak görmezdi. en fazla red eder, hatta daha insaflı bile davranırdı. bu erkeğin acımasız olmadığını ama kibarca red edebileceğini de gösteren bir farktı. buraya kadar anlattığım şey ilişkilerde görülen genel durum… zaten bu cümlenin esası da buna dayanır. yoksa;
kim bir erkeğin kedileri kadınlardan daha çok sevdiğini,
kim bir muhtaca kadınların daha az yardım edebildiğini,
kim savaşta ölen bir çocuğa erkeklerin daha çok ağladığını iddia edebilir ki? bir kadın ve bir adam arasında hangisinin daha acımasız olduğunu söyleyebileceğimiz bir fark varsa o da ancak ilişkiler için geçerli olabilirdi. bu da ayrılık aşamasında kadının erkekten kaçma şekli ile, erkeğin kadından kaçmayışı arasındaki fark kadardı.
kadın ve erkeğin birbirine zarar verme konusundaki acımasızlığı da farklıdır. erkek güce dayalı bir eylem sergilerken, kadının çoğunlukla böyle bir imkanı olmadığı için, daha duygusal ve yıpratıcı şeyler yapar. erkek yumrukla işini çözerken, kadın ise manipülasyonla, iftira ile, sözler ile acı çektirmeye çalışır. bunlar bir yumruktan daha can acıtıcı olabilir. o yüzden algımız burada değişir. her canlının savunma mekanizması ve silahı farklıdır. bu gücü ile alakalıdır. nasıl ki aslanın dikenleri yoksa, kirpinin dikenlerinin olması gibi.
aslında burada acıma sanılan şey, erkeğin kendisine olan güveni ile de alakalıdır. erkeğin, terk ettiği kadının ısrarcı olması karşısında kayıtsız kalsa bile, radikal ve agresif bir davranış göstermeme sebebi kendini her zaman güvende hissetmesi ile doğru orantılıdır. hatta yeni sevgilileri (kadınlar) bu durumdan şikayetçi bile olurlar. “neden bu kadar taviz veriyorsun, yoksa bu hoşuna mı gidiyor” diye erkeği suçlandıkları bile olur.
aynı durumdaki kadınlar için; acımasızlık olarak nitelendirilen şey ise güvensizlikle açıklanabilir. erkeğe ve yapacaklarına güvenemez. kendisini korumak için pençelerini göstermek zorunda olduğunu hisseder, çünkü fiziksel olarak kendisini koruyacak durumda değildir. keskin bir çizgi çizmek ve karşı tarafa yerini bildirmesi gerekir.
bu durumda kadını acımasız yapan şeyin erkeğin öngörülemez sahip olma hissi, erkeği de bu kadar vicdanlı yapan şeyin, kadının daha zayıf ve tehlikesiz olması demek çok mantıksız olmaz.
birimizin zayıflığı diğeri tarafı şevketli yapabilirken, birimizin gücü diğer tarafı daha acımasız yapabilir.
acımasızlık dediğimiz şey bir savunma duvarıdır. bu, nefret etmemiz gereken insanlar olduğunu göstermez, bu kontrolsüz bir güce sahip olduğumuzu gösterir. o duvarı yıkmanın yolu daha fazla güç değildir. bazen vazgeçmektir. her zaman işe yarar.