öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
- yıllarda vucuda ödem yaptiran şey tuz sandık. o meğer karbonhidrat imiş. (teyidli bilgi)
bünyeye giren seker-karbonhidrat-nişasta tipi şeyleri kestiginiz zaman, hayvan gibi yeseniz de istediginiz kadar kilo verebiliyor, tip 2 diyabeti yenebiliyor, yasam kalitenizi fezaya çıkartabiliyormuşsunuz.
(bkz: ketojenik diyet)
üstelik "şekersiz 2 gün yaşayamam lan, ölürüm" ya da "ekmek pilav olmadan yaşanacak hayatin içine zicham" noktasında olsanız dahi; bunun iradenizle değil, vucudun enerji ihtiyacınızı sağladığı kaynakla ilgili olduğunu görüyorsunuz.
evet şekersiz, unsuz 2 gün yaşayamayacağını zanneden sayısız insandan biriydim. bu süreçte hayretle gördüm ki, insanın bunları asla canının istemediği bi beslenme biçimi varmış.
zerre canım istemiyor. bunlarla geçen yıllarıma yanarım.
10 kg verdim ve 38-40 bedenden 34-36 bedene indim. aklı olan bakınıza göz atsın.
(allahaşkına dm'ye gelmeyin, dolu bkz var orda bak) - bugün sağlam kaynaktan öğrendiğim bilgiye göre iş arayanlar arttı diye işsizlik artıyormuş! hayata başka gözle bakıyorum artık.
- konservatuar kelimesi, yetimhane demek olan conservatorio kelimesinden gelmektedir.
neden peki?
çünkü 1500'lerde italya'da kilise, yetim çocuklara müzik dersi vererek onların bir iş edinmesini, toplum içerisinde de iyi bir yer edinmesini sağlıyormuş.
bu uygulama yaklaşık üç yüz yıl devam etmiş. eğitim o kadar kaliteliymiş ki, bir yerden sonra artık birçok ülkeden para karşılığı ders almaya gelenler olmaya başlamış.
tabi her güzel şey gibi, bu uygulama da bitmiş. neden bitmiş? çünkü müzik artık eskisi kadar ilgi görmemeye başlamış da ondan... - meyve suyu kutusundan bardağa meyve suyunu doldururken %95 ihtimalle sen de kutuyu yanlış tutanlardansın. bardağa kutuyu dayandığını düşününce, kapak bardağa bitişik olmamalı.
sakin ol ve dikdörtgen prizma şeklindeki kutuyu kendi ekseninde 180 derece döndür. kapak arkaya düştü dimi? şimdi doldurabilirsin.
afiyet olsun. - homo sapiens kitabını okuyunca hissettiğim
- kur'ân-ı kerîm'de daktiloskopi ile ilgili ayetler
bu ilim dalı, parmak izlerinin ömür boyunca hiç değişmeden aynı kaldığını; hiçbir
insanın parmak izinin de bir başkasınınkine benzemediğini ortaya koymuştur. bu
sebeple emniyet ve hukukta en güvenilir hüviyet tespiti, parmak ucu iziyle
yapılmaktadır. bu hakîkat, 19. asrın sonlarında keşfedilip kendisinden istifâde edilmeye
başlanmıştır. oysa kur’ân-ı kerîm:
“insan, biz’im, kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı mı sanıyor? evet
toplarız; onun parmak uçlarını bile bütün incelikleriyle yeniden düzenlemeye gücümüz
yeter!” (el-kıyâme, 3-4) buyurmak sûretiyle, parmak izlerinin bu husûsiyetine asırlar
öncesinden dikkat çekmiştir.
"insanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz ki, onun (kur’ân’ın)
gerçek olduğu kendilerine iyice belli olsun!.. rabbinin her şeye şâhid olması yetmez mi?" (fussılet, 53) - merkez bankalarinin kasalarindaki altin rezervleri kadar para basabilme zorunluluğunun 1971'de kaldirilmasi
- “tası, tarağı toplamak”...
meğerse durumun berber araç gereciyle hiç ilgisi yokmuş.
osmanlı istanbul'unda elit kesimin gittiği meyhanelere "gedikli" denirdi. bunlar loncaya bağlı legal yerlerdi.
orta sınıfın müdavim olduğu illegal meyhaneler ise "koltuklu" idi.
19. asrın ortalarında sadece ıstanbulda 80 gedikli vardı. koltuklularla birlikte sayının 1000 olduğu tahmin ediliyor.
alt gelir gruptakilerine hizmet eden seyyar meyhaneciler ise "ayaklı" diye anılırdı. sayıları 800'ü geçen ayaklılar, başlarında şerbetiye denen bir başlık ve omuzlarında peşkir ile gezinirlerdi.
bu onların tanınma alametleriydi.
bellerinde koyun bağırsağına doldurulmuş rakı ve kaftanlarının içinde ise kadehler bulunurdu.
bu kadehlere rakı tası anlamında "tas-ı arak" adı verilirdi.
zabıta baskını söz konusu olunca tas-ı arağını gizleyerek kaçmaları gerekiyordu.
bugün kullandığımız "tası tarağı toplamak" deyimindeki tarak, bilindiğiniz saç tarağından değil rakı anlamındaki "arak" tan gelmektedir. - kızlık zarı diye bir şeyin olmadığı gerçeği. şu hayatta çok az şey beni dehşete düşürmüştür ama bunu öğrenince harbiden ufkuma mıçıldı desem yeridir.
kızlık zarı dedikleri şeyin aslında kadın vücudunda bir bölge olduğu ve ilişkiye giren kadınların %90’ı kadarında kanama falan olmadığı, olanların ise lekelenme şeklinde ve daha çok rızasız ya da ilk sefer olmanın verdiği heyecandan kaynaklandığını 40 yaşımda öğrendim oha diyorum. kadın doğumcuların bile bunu bilmediğine yine bir oha diyorum. bunu bilen en uzman doktorlar adli tıp tabipleri oluyormuş.
düşününce biraz normal geliyor aslında. çünkü daha kilitoris 90’larda falan ancak incelenmiş ama yine de bu çok daha bariz bir şey. sonuçta kan var mı yok mu ona bakıyorsun. peki çoğu insan yalan mı söylüyormuş? bazıları toplumsal baskından bazıları da tahrişi kanama sandığından yalan olup olmadığı da şaibeli. bu bilgi ufkumu açtı desem değil, açmadı desem değil daha çok sinirden ülserimi azdırdı.
not: önceden bu nasıl bilinmez yeeaa? diyorsun ama düşününce neden bilinemeyeceğini anlıyorsun. en basitinden denemek için deney yapmak lazım değil mi? bul bakalım 100 tane kadın, hepsi bakire olsun ve bunu kabul etsin. valla bunu kabul edecek yeterli kadın bulamazsın. o yüzden kadınlar dürüst olmalı. gelecekleri için, ileride doğacak kız ve erkek çocukları için, onların geleceği için dürüst olmalılar.
not 2: bu arada kendi deneyimimi de anlatayım. ilk ilişkimde kan man yoktu. hasta olduğumu düşünmüştüm. şimdi nedenini daha iyi anlıyorum. üçüncü ilişkimde belli belirsiz bir lekelenme oldu. çünkü o zaman ilişkiye çok hazır değildim. daha çok partnerimi memnun etmek için birlikte olmuştum. bundan sonrakilerde ise bir daha kan man leke görmedim. çünkü rızasız ilişkiye girmedim. - kaşiflerin büyük vuruşu : dünyanın her kıtasında tüm zirvelere tırmandıktan sonra kuzey ve güney kutuplarinda kayak yapma gibi inanılmaz performans gerceklestirenlere denir. insanlık tarihi boyunca bu performansa dünyada sadece 66 kişi ulasabildi.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek, oylamak, mesaj yazmak için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap