• turkiye'deki sol partiler
    1- sscb destekli komunist partiler
    1-a- turkiye komunist partisi 1923-1990
    1-b- turkiye isci partisi 1965-1990
    her iki partiden toplamda en fazla 1000 kisi tutuklanmis, en fazla 10 kisi oldurulmustur.
    2- nato destekli sosyalist partiler, komunist partiler, kurt partiler, alevi partiler.
    hepsi toplamda en az 50 bin olu vermislerdir. en az 300 bin elemanlari tutuklanmistir.

    turkiye'de sol
    1923-1960
    sscb turkiye'de sakin ortam istedigi icin turkiye komunist partisi fazla aktif olmuyor, eylem yapmiyor.
    1960-1972
    1960'da askeri darbe oluyor.
    butun marks, lenin, stalin, mao, enver, che kitaplari turkceye ceviriliyor. kim ceviriyor, yayinevlerine kim parayi veriyor, bilinmiyor.
    1972-19980
    1972 askeri darbesi ile solcular ve mafyalar ayni koguslarda kaliyorlar. mafyalar solculasiyor, solcular mafyalasiyor. 1980 askeri darbesine kadar durum boyle devam ediyor.
    1990-2025
    on yillik askeri darbeden sonra, sol yine ayni isleri yapiyor.
    1- devlet memurlarini oldurmek
    2- devleti destekleyen gruplardan insan oldurmek
    3- diger devrimci orgutlerin uyelerini oldurmek
    4- her devrimci orgutun kendi uyelerini oldurmesi
  • insanca bir yaşam için, tek çare.
  • türkiye bu deneydeki 80 milyonluk sınıftır.

    devletten geldik devlete gideceğiz kafasından kurtulmadıkça bu halkın burnu boktan çıkmayacaktır. türk insanı daha çok çekecektir.

    bir ara tam işler iyi gidiyor derken hoop tekrar fabrika ayarlarına dönüyoruz. 20 yıllık periyodlarla bu durum tekerrür ediyor.
    neler oluyor da; türkiyenin en büyük iş adamları devlet gümünde hareket etmek zorunda bıraklıyor? tüm sektörler nasıl devletin eline geçti? nasıl tek sermayedar devlet oldu? neden kimse kendi sermayesi ile iş yapmaz oldu? sonra ne oluyor da hep beraber batıyor oluyoruz? neden devlet büyüyor? neden özel sektör küçülüyor? neden insanlar kamuyu son çare olarak görüyorlar? sanırım tüm bu soruların cevabı yukarıdaki hikayede gizli.
  • kendisiyle çelişen, 1991'de sscb'nin yıkılmasıyla birlikte gücünü kaybetmiş maraba ideolojisi. dünyaya zararı büyüktür.
  • daha iyi tatmak isteyenler için kawa po turecku içmelerini öneririm...
    (bkz: #176983088)

    ekleme: aşağıda bir tayyipçi gibi girime cevap verip bana cahil diyen yazarımsı var ve bana "tek maldan sistem mi eleştirilir, siz cahilsiniz" demiş. haklı gibi gözüküyor ama aslında konudan bihaber olduğu için kendi argümanını çürütüyor.

    öncelikle şunu netleştirelim: evet, kahve sosyalizm eleştirisi için çok şey anlatır. çünkü sadece bir içecek değil; kültürel bir alışkanlık, sosyal bir ihtiyaç, gündelik hayatın "normalleşmesini" temsil eder. ve evet, bir sistemde kahve yoksa orada başka şeyler de eksiktir.

    gelelim asıl meseleye:
    1. "comecon’da kahve üreten ülke yoktu" diyenlere ufak bir tarih dersi: araştırın demiş araştırdık aha wikipedia sayfası. comecon (karşılıklı ekonomik yardım konseyi) başlangıçta sadece doğu bloku ülkelerinden oluşuyordu, doğru. ama 1980 sonrası genişlemesiyle kahve üreten ülkeler de resmen bu yapıya katıldı.

    mozambik (1981) - kahve üreticisi, comecon üyesi
    nikaragua (1984) - kahve üreticisi, comecon üyesi
    etiyopya (1986) - kahvenin anavatanı, comecon gözlemcisi
    güney yemen (1986) - mocha kahvesiyle meşhur, comecon gözlemcisi

    bu ülkeler sscb’ye kahve satıyordu. üstelik bu ticaret batı tipi dövizle değil, karşılıklı ürün takasıyla yapılıyordu. yani "ideolojik kahve" diyebiliriz.

    2. sscb kahveyi sadece üretici yoldaşlardan mı alıyordu? hayır.

    sscb zaman zaman brezilya, hindistan, vietnam, angola gibi ülkelerden de kahve aldı. bazı yıllarda batı bloğundaki üreticilerle sınırlı da olsa ticaret yapıldığı belgelenmiş durumda. örnek: 1960’larda brezilya aşırı üretim yüzünden kahve fiyatlarını dengeleyebilmek için sscb dahil her alıcıya satış yaptı. kapitalizm kahveyi fazladan üretirken sosyalizm onu bile dağıtamıyordu.

    3. "ama o dönem dünyada zaten kahve azdı" diyenler: yanlış.
    dünyada kahve üretimi 1960’lardan itibaren hızla arttı. sadece sscb ve doğu bloku bu artışa erişemedi, çünkü merkezi planlama mekanizması kahve gibi “lüks” sayılan ürünleri ikinci plana attı. o yüzden sosyalist yurttaş ne içti?

    arpa, pancar ve nohut kavurması. adı da güzel: sürrogat kahve. tadı? devletin yurttaşa reva gördüğü sabah ayini.

    4. "tek maldan sistem eleştirilmez" diyen yazar sonra ne yapıyor?
    "sovyetlerde enerji bolluğuydu, batı soğuktu" diyor. yani kendi savunduğu şeyi kendisi çiğniyor. tek maldan sistem övülmez ama enerji üzerinden sosyalizm methedilir? hadi oradan.

    "ama kapitalizm süper mi?" diyecek olursan... bugün her köşe başında kahve var, evet. pahalı ama var. kolay ulaşılır ama aynı zamanda bir sınıf göstergesi haline geldi.

    flat white içtiğin kafe, baristanın hayat boyu o kafenin arkasından çıkamayacağı zincirlerden biri. ülkenin bir ucunda kahveyle meditasyon yapılıyor, öbür ucunda mevsimlik tarım işçisi günde 12 saat çalışıyor, ki senin sabah kahven olsun diye.

    kapitalizm kahveyi erişilebilir kıldı, ama adaletsizliği de rafine etti. tadı güzel ama sistem acı.

    kahve üzerinden sosyalizm eleştirilmez diyenler, enerji üzerinden sosyalizm överken ses etmiyor. demek ki mesele mal değil, hangi sistemin meşruiyetini savunduğun.

    ama biz burada sistem tutmuyoruz. kahvede tortu varsa sosyalizmi, bir kupası 150 liraysa kapitalizmi eleştiriyoruz. çünkü mesele kahve değil. mesele, insan gibi yaşamak.
  • kahve uzerinden cikarim yapilmaya calisilan sistemdir,

    ama daha cok yorumcunun sınırlı bilgisini ortaya cikariyor bu durum.
    soguk savas zamaninda dunya su anki dunya degildi. dunya ikiye bolunmustu ve bu ikiye bolunen dunya kendi arasinda ticaret yapardi.
    dogu bloku ulkeleri comecon cevresinde orgutlenmislerdi. eger gidip comecon uyelerine bakarsaniz iclerinde kahve ureticisi olmadigini net gorebilirsiniz.

    o donemler kahve uretici ulkeler de bati uydulari idi. arap cografyasindan guney amerikasina.

    bundan dolayi dogu bloku ulkelerinde kahve cok nadir bulunurdu. laos ve vietnamda vs gibi ülkelerde bugünlerde kahve üretilse de o zamanlarda kahve namına pek birşey yoktu.
    hatta kahve denilen sey kahve degil kahve ikamesi idi. buna sürrogat kahve denirdi.

    ayrica kahve eskiden bu kadar cok uretilip dunya da dagitimi yapilan birsey de degildi. turkiye kapitalist olup bati blogunda t.c. kurulup ortadogu elden gidince turkiyede de dogru duzgun kahve bulunmazdi.
    almancilarin kahve getirme adeti bundan baslamistir. 70lerde 80lerde almancilardan kahve istenir ve getirdiklerinde altin gibi muamele gorurdu kahve.
    aslinda onceden genelde kahve icilen t.c. cografyasinda mecburen caya gecis yapilmistir. o dönemler birçok sürrogat kahve ve mucidi çıkmıştır.

    bundan dolayi o zamanki dogu blogu ulkelerde kahve durumunu bugunle karsilastirip ustune sosyalizmle yorum cikarmak zorlamanin otesine gecip sacma bir argumanla propaganda pompalamak ya da propaganda ile beyni yikanmisliktan baskasini gostermez.

    tek mal ustunden propaganda yapilacaksa bati ulkeleri 70lerde enerji krizi ile bogusurken yayla gibi oturuyorlardi sovyetlerde.
    ah bu arada bu pek degismedi. :) enerji tasarrufu icin 21 derecede ab ulkelerinde bogusulurken ruslar yayla gibi yakip atlet kilot dolasip geziyorlar.

    yine dunya kutuplara bolunmeye basladi. ayni 60 70 80lerdeki gibi. bloklar arasinda bazi seyler kit bazilari bol olacak. o blokun kaynaklari bunu belirleyecek. enerji konusu coktan ab de hissedilmeye basladi bile.
  • sosyalist pol pot rejimi kamboçya'dan yine sosyalist bir ülke olan vietnam tarafından indirildi.

    ama abd'nin başını çektiği batı ülkeleri 1979'daki birleşmiş milletler genel kurulu oylamasında pol pot hükümetinin kamboçya'nın birleşmiş milletlerdeki resmi temsilcisi olarak kalmasını sağladı. pol pot'un sürgündeki kamboçya hükümeti 1993'e kadar kamboçya'yı birleşmiş milletlerde temsil etti.

    kaynak

    (bkz: pol pot/@vesionari)

    tanım: çamur atmak için kamboçya'nın pek kullanılmaması gereken ekonomik düzen
  • bizim insanimizin bir türlü anlamadigi şey şu. sosyalizm, özünde kapitalizmi tanımlayıp bunun sürdürülebilir olmadığını savunarak alternatif arayan bir ideoloji. marxtan beridir de bu böyle, öncesi de var muhakkak.

    o yüzden sovyet blogu vs batı blogu mukayeseleri tek başına pek anlam ifade etmiyor.

    kaldı ki o çift kutuplu düzende bile "kapitalist" ülkeler, her zaman daha da kapitalist bir rejime sürüklenmediler, bunu da unutmamak lazım. verilen bir yığın taviz var, devletin piyasaya doğrudan ve dolaylı olarak el atması zorunluluğunun anlaşılması var bu süreçte.

    yani evet, işin bir ucunda sovyet blogu ülkelerinin totaliter bataklığa sürüklenmis olması gerçeği varsa eğer, diğer tarafta da kapitalist ülkelerin eli mahkum, daha sosyal ve daha hibrit bir sisteme evrilmesi gercegi var.

    tam anlamıyla kapitalizmin hüküm sürdüğü bir dünyada, emin olun o size anlatılan "yaw her türlü ürün ucuzlayacak, piyasada rekabet olacak, en düşük standartlarda yaşayanlar bile çok daha iyi durumda olacak" masalları işlemez. iktisadi teoriler siyasetin gerçekliğine göre her daim fazla naif kalır çünkü. kapitali elinde bulunduran adamlarin siyaseti kafalarına göre dizayn etmesine engel olamazsin, tıpkı belirli sosyalist ülkelerde otokratik diktatorluklere engel olamadığın gibi.

    o yüzden bu mesele siyah-beyaz meselesi değil, oldukça gri bir alan.

    ama şu anda grinin hangi tonuna yakınız diye soruyorsanız eğer, iğrenç derecede zengin olan ufacık bir kesim neler neler yapabiliyorlar, dünyanın zenginliklerini nasıl pay ediyorlar ona bir bakın. en zengin yüzde 1, binde 1 ne kadar zenginliğe sahip ve zaman içinde bu pay nereden nereye gelmiş bunlara bir bakın. şu anda verilen asıl kavga bu aslında.

    çünkü "filthy rich" denilen kesimin bu kadar güçlenmesi demek, (bakınız zenginlikten değil güçten bahsediyorum burada) beraberinde bambaska sorunları doğurduğu gibi, bizi geri dönüşü oldukça zor olan bir yere de götürebilir. hatta belki o aşamayı geçtik bile.
  • ortodox haliyle degil ama revisionist marxism (nordic model da derler) olarak onumuzdeki caga hukmetmesini biraz da wishful thinking sosuyla bekledigim (umdugum) ideoloji.
  • görsel almanya’da sosyalizm ateşi yeniden yanmaya çalışıyor. bakalım die linke neler yapacak.
hesabın var mı? giriş yap