ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek, oylamak, mesaj yazmak için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
man schreibt nur auf deutsch in diesem thema
katı meyve sıkacağı alacaklara tavsiyeler
- hiç bir zaman almayın, iki kere kullanıp kenara kaldıracaksınız çünkü.
ctrl tuşunu ceterele şeklinde telaffuz eden cahil
- ceterele tuşunu ceterele şeklinde telaffuz eden cahil diye okudum.
cahilmişim. vay benim ağzıma sıçsınlar.
ama insan içinde olunca kontrol tuşu diyorum o daha kolay ve türkçe.
yiğit özgür
- falcı da;
falcı : siyah uzun saçlı biriyle ilişkiniz var.
adam : aysel!
f: ailesinden biri ilişkinize karşı çıkıyor.
a: abisi nusret.
f: yüzünüze bi şey atmış bu adam.
a: yumruk! yumruk attı.
f: ama siz eğilmişsiniz.
a: evet!! aysele geldi yumruk.
f: sonra siz bişey atmışsınız.
a: tokat!! ben de tokat attım.
f: ama o da eğilmiş.
a: evet! tokat da aysele geldi.
f: sonra bir kargaşa olmuş.
a: abisiyle birlikte aysele daldık.
f: biraz gerizekalısınız galiba.
a: öyle mi çıkmış?
f: yok bu benim şahsi kanaatim.
3 kasım 1993 galatasaray manchester united maçı
- alemlerin krali eric cantona bu macta kirmizi kart gormustur..akabinde hakeme kufrettigi ve polisleri dovdugu icin 4 mac uefa kupasi cezasi almistir kral.. bu mac hakkinda roy keane in kendi hayatini anlattigi kitabindan alinti yaparsak:
"1993'te türkiye'de galatasaray'la oynadığımız bir maçı hatırlıyorum. sert, zaman zaman çirkin bir maçtı ve sonunda da kıyamet koptu zaten. eric oyundan atılmıştı. tünelde etrafındaki herkese sataşan bir polis bryan robson'ın kafasına vurdu. eric adamla kavgaya girişti. daha sonra, soyunma odasında, iyice çıldırdı. hepimiz bir an evvel oradan kurtulmak isterken, o geri dönüp etrafa cop sallayan asi polisi bulmaya kararlıydı. eric irikıyım, güçlü bir elemandı ve ciddiydi. gidip "o hayvan"ı öldürecekti. onu sakinleştirmek için teknik direktörün, brian kidd'in ve birkaç futbolcunun çabaları ancak yeterli olabildi. normalde, ben de geri durmazdım ama ben bile bu kadarına hazır değildim."
çocukken hayal edilen meslek vs bugünkü meslek
- çocukken yunus eğitmeni olmak isterdim, yunus parklarının bir işkence merkezi olduğunu öğrendiğimde, beden eğitimi öğretmeni olmaya karar verdim.
ama babam bu hedefin çok küçük olduğunu bildirdi. şimdi iktisat mezunuyum. işsizim.
evlenecek erkek bulamamak
- (bkz: ne vereyim ablama)
22 kasım 2009 tottenham wigan maçı
sokak kavgasında en etkili savaş sanatı
- (bkz: five point palm exploding heart technique)
mecburen iki defa sokak kavgasına karıştım. birincide 10 kişiye 3 kişiydik. delikanlılık yaptım bir araba dayak yedim. tam 3 gün yataktan kalkamadım. ikincide daha tecrübeliydim. ceketimi kafama çekip cenin pozisyonunda yere yattım. yine bir araba dayak yedim ama en azından yüzüm sağlamdı. eğer benzer bir olay 3. kez başıma gelirse bu kadar tecrübeden sonra ayaklarım kıçıma vura vura kaçarım. en etkili savaş sanatı hızlı koşmaktır.
selçuk üniversitesi'de yapılan hava savunma robotu
- (bkz: şimdi toys'r'us düşünsün)
beyaz türk ahlakı
- benim baba tarafim sizlerin "beyaz turk" diyebileceginiz bir aile ve annemin ailesi ise biraz "anadolu comari" ile iliskilendirilebilecek bir aile. kucukken ben annemin babasi olan dedemin namaz kildigini gorurdum ve ozamanlar icki ictigini gordugum babamin babasi olan dedemden daha ahlakli ve dindar oldugunu dusunuyordum. buyudugumde ise dayim ve hergun namaz kilan dedem dolandiriciliktan hapisteydi.
obur "beyaz turk" dedem ise mahallenin bildigi en guvenilir insandi. insanlar tatile gittiklerinde evlerinin arabalarinin anahtarlarini dedeme emanet edip giderlerdi. hicbir zaman yalanla dolanla isi olmaz, kandirilsada kandirmazdi. kendisi vefat ettiginde ise babaannemin evine onlarca mektup gelmisti. hepsinde adini bilmedigimiz insanlar dedemin onlara burs verip okuttugunu soyluyordu. onun vesilesi ile onlarca insan hayallerine kavusmus ve okumus ama o bunu hickimseye (babaanneme dahil) bahsetmemisti. ben bu insanin ahlakini istiyorum, "anadolu comarlari"ninkini degil.
iphone 15 stoklarının bittiği kriz ülkesi
- gel de şimdi bu tipe gini coefficient falan anlatmaya çalış :)
gini katsayısı yükseldiğinde işlerin daha kötüye gittiğinden bahsetmeye çalış...
önüne gelen herkesin fikri var, memlekette fikirden bol hiçbir şey yok da fikir adamı yok işte...
edit;
gini katsayısı ile ilgili soru soran arkadaşlar oldu, kısaca zenginle fakir arasındaki satın alma gücündeki farkı ölçmede kullanılan bir ekonomi terimi diyebiliriz.
bir diğer deyişle, bir ülkede gelirin nasıl dağıldığı. hani klişe bir ekonomi eleştirisi var ya dünyadaki en zengin %1 dünyadaki servetin %99una sahip diye, hah işte onun ülkeye uyarlanmış halinde gini coefficient tavan yapmış oluyor.
başka bir ifadeyle, gini katsayısı ile ülkedeki gelirin adaletli dağılımı arasında bir negatif korelasyon var.
biri de artistlik yaptığımı söylemiş, bu terim yerine gelir adaletsizliği desem yetecekmiş. sana yeter tabii, sana öyle desek çok bile gelir :)
bir diğer mal da özel mesaj atmış, internette gördüğüm terimlerle hava atıyormuşum :d
nereden bilecek ki hayatı zekasıyla ve yaşayabildikleriyle mütenasip bu arkadaş, zannediyor ki herkesin kendisi gibi küçük, sıradan bir dünyası var.
ingilizce ders verdiğim öğrencilerle konuşmayı en çok sevdiğim konuların başında ekonomi geliyor, al koydum bir tane gini coefficientekran görüntüsü çinli bir öğrenciyle olan derse dair feedback içeren. orada var gini coefficient.
movie 43
- sadece basketbol bölümü hatırına bile izlenir bir film.
bakmayın siz, "çok kötü film ama emma stone taş gibiydi" diyenlere.
farklı bir şeyler görmek adına mutlaka izlenmesi gerekiyor.
ny times'ın erdoğan'ın korumalarını afişe etmesi
- polis'in yabancı bir ülkede göstericileri dövmesini "alt tarafı kendi pkk'lı beslemelerinize iki kötek atıldı" diye küçümseyen medeniyetsiz zihniyetiniz yüzünden tüm dünyada 2. sınıf muamelesi görüyoruz ülkece.