ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek, oylamak, mesaj yazmak için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kazık yenileceğinin belirtileri
- verdiğiniz sipariş kütük, tahta veya garip garip şeylerin üstünde geliyorsa kol gibi hesap girecektir. amcama tır çarpmış diyip apar topar kaçmaya bakın.
istanbul'un reisi belediye başkanı değil vali'dir
- madem öyleydi niçin eski başbakan, tbmm başkanlığı yapmış birisini aday gösterdi?
binali'yi vali olarak atasaydı da reisinizin, reisliğini tescilleseydi.
yahu komik ve cahilsiniz.
hindistan usulü patates cipsi
- söz konusu videonun "ifşa" değil de tanıtım ve reklam amacıyla çekilmiş olması ilginç.
adamların hijyen standardı neyse artık, böyle bir reklam filmi yapmakta beis görmemişler.
gamze bulut
- o da ablası gibi dopingli çıkmıştır. madalyası dahil aldığı tüm ödülleri geri verecektir.
peki bize yaşattığı yalancı gururu, ağlamıştım ulan ben sizi izlerken evde tek başıma bu yaşımda ilk kez başka birinin başarısıyla gururlanıp ağlamıştım yazıklar olsun
şahsi fikrim, onun da ablasının da ibret olsun diye vatandaşlıktan çıkarılması, ağır olur mu olmaz mı bilmem ama ülkenin doping dosyalrına bakarsak artık birilerinin ibret olması için ceza alması gerek.
eşek kadar olup hala lol dota vs peşinde koşmak
- facebookta sabah akşam candy crush isteği gönderen dallamalara dert olmuştur.
not: askerliğimi de_dust2'de yaptım.
thy'de dua ile yolculuk dönemi
- kalktım allah, indir beni
nur içine uçur beni
can bedenden çıkmadıkça
imanla ulaştır beni
taktım kemerimi, oturdum koltuğuma
hostesler şahit olsun dinime imanıma
yedi melek sağıma, yedi melek soluma
bismillah diyerek, süzülürüm fezada
duamı ederek, indim havalimanına
hostesler şahit olsun dinime imanıma
hükümetin enflasyonla mücadele için market açması
- atatürk döneminde kurulmuş tüm cumhuriyet şirketlerini "devlet şirket sahibi olmaz" argümanı ile satıp bitiren siyasal islamcılar ın domates, biber, ucuza peynir, soğan, patates satma girişimlerine bir örnektir.
sergei korolev
- o olmasaydı, muhtemelen uzaya çıkma yarışında insanlık bu kadar ileri gidemezdi. sovyetler’in uzay programının kalbindeki beyin, bir anlamda “ilklerin mimarı” isimdi. sputnik’ten tutun da yuri gagarin’e, laika’dan n1 roketine kadar ne varsa arkasında korolev vardı.
sergei korolev 1907’de ukrayna’nın jitomir kentinde doğmuş. annesi öğretmen, babası ise edebiyatla ilgilenen ama ailesinden ayrı yaşayan bir adam. yani çok da huzurlu bir aile ortamı yok başlarda. küçüklüğünden beri gökyüzüne, uçaklara ve özellikle motorlara karşı inanılmaz bir ilgisi var. hani çocukken oyuncakları parçalayıp içini karıştıran tipler vardır ya, korolev de aynen öyleymiş. daha 17 yaşında planör tasarlamaya başlıyor. sonrasında kiev politeknik enstitüsü’ne gidiyor, ama esas yönünü bulması, havacılık öncülerinden andrei tupolev’in gözetiminde eğitim aldığı moskova’daki bauman teknik üniversitesi’nde oluyor. bu arada, korolev uçuş testlerine de katılıyor. sadece masa başında mühendis değil yani, sahaya inen, elleri gres yağına bulanmış bir havacı. uçak tasarımı derken roketlere olan ilgisi daha da artıyor ve 1930’larda sovyetler’de kurulan roket araştırma gruplarına katılıyor. günler böyle geçip giderken, 1938 yılında, stalin döneminin klasikleşmiş “sabotaj” suçlamalarından biriyle korolev tutuklanıyor. suç: asılsız. delil: yok. ama sistem böyle işliyor o dönemde. korolev, gözaltına alınıp önce bir hücreye, sonra da sibirya’daki korkunç magadan bölgesindeki kolıma çalışma kampına gönderiliyor. oradaki koşulları tarif etmek zor… açlık, soğuk, ağır işkenceler… korolev'in çenesi kırılıyor, dişleri dökülüyor, bir nevi ölümden dönüyor resmen.
o kadar zeki, o kadar değerli bir bilim insanı niye bu hale getiriliyor? çünkü o dönem sovyetler’de paranoyak bir ortam var. kimse kimseye güvenmiyor. korolev de o değirmenin taşında öğütülüyor. neyse ki yıllar sonra, roket uzmanı valentin glushko’nun ısrarlı mektupları ve stalin sonrası kısmi aklın başa gelmesi süreciyle korolev 1944’te serbest bırakılıyor. ama korolev o kadar hırpalanmış ki, kamp yıllarından sonra onu tanıyanlar bile zor tanıyor. serbest kaldıktan sonra, sovyetler’in almanya’dan ele geçirdiği v2 roket teknolojisi üzerinde çalışmaya başlıyor. abd’nin nasa’sı daha pek ortalarda yokken, sovyetler kendi süper silahlarını geliştirme derdine düşüyor ve bu işin başına korolev getiriliyor. ama resmî belgelerde adı pek geçmiyor. genellikle “baş tasarımcı” olarak anılıyor, her şey gizli kapaklı, yoksa hedef haline gelebilir. zaten soğuk savaş döneminde, stratejik projelerde çalışan bilim insanlarının kimlikleri genellikle gizlenirdi. sebebi, sovyet rejiminin genel gizlilik politikasıydı. korolev’in en büyük başarısı, sadece roket yapmak değil. o, işin stratejisini de yapıyor. diyor ki, “önce uydu gönderelim, sonra hayvan, en sonunda da insan!” ve bu plan tıkır tıkır işliyor:
* 1957’de sputnik-1 fırlatılıyor. ilk yapay uydu. bütün dünya şokta. amerika halkı “başımıza bomba mı atacaklar?” diye panik içinde.
* aynı yıl laika adlı köpek uzaya gönderiliyor. ilk canlı, uzayda.
* 1961’de yuri gagarin vostok-1 ile uzaya çıkan ilk insan oluyor. tarih yazılıyor.
bu başarıların arkasında hep korolev var ama hâlâ adı pek bilinmiyor. yani adeta görünmeyen bir kahraman gibi. zaten uzaya çıkacak ilk insan olarak yuri gagarin’in seçilmesinde de korolev’in etkisi büyük. onu bizzat izliyor, testlere girerken gözlemliyor. gagarin’in sakinliği, zekâsı ve mütevazı tavırları korolev’in çok hoşuna gidiyor. bir yandan da halka hitap edebilecek, sempatik biri arıyorlar ve bingo: gagarin seçiliyor! korolev, gagarin’i sadece bir kozmonot değil, bir emanet gibi görüyor. o kadar ki, gagarin’in ikinci kez uzaya gitmesine şiddetle karşı çıkıyor. “bu çocuk bizim simgemiz, başına bir şey gelirse bizim ve halkın tüm morali çöker” diyor. ama ne yazık ki korolev öldükten sonra gagarin tekrar bir eğitim uçuşuna çıkıyor ve 1968’de trajik bir kazada hayatını kaybediyor. belki korolev yaşasaydı buna asla izin vermezdi. günler geçip gidiyor, abd ay’a adam gönderme hazırlıklarına başlayınca sovyetler de boş durmuyor. korolev, n1 adında dev bir roket tasarlıyor. bu roketin amacı, ay’a kozmonot göndermek. ama ilginç bir şekilde korolev ölene kadar roket bir türlü fırlatılmıyor. planlar tamam ama sistemde eksikler var, testler yarım kalıyor. çünkü sovyet bürokrasisi çok ağır çalışıyor, ayrıca bütçe problemleri de var.
korolev 1966’da basit bir bağırsak ameliyatı sırasında doktor hatası sonucu hayatını kaybediyor. operasyon sırasında tümör tespit ediliyor ama çok geç kalınıyor. ameliyat esnasında kalbi duruyor, sonra bir daha çalışmıyor. ölüm sebebi kayıtlarda kalp krizi olarak geçse de, sovyetler'in paranoya derecesindeki gizlilik merakı ve geç kalınmış tıbbi müdahale onun sonunu getiriyor. korolev’in ölümünden sonra sovyet uzay programı yokuş aşağı gidiyor. n1 roketi defalarca deneniyor ama hepsi patlıyor. ay'a ilk insanı indirme yarışı, amerika’nın zaferiyle sonuçlanıyor. hâlbuki korolev yaşasaydı, belki sovyetler de ay’a insan indirecekti. korolev’in adı yıllarca sır gibi saklanıyor. 1980’lere kadar onun uzay programının beyni olduğu açıklanmıyor.
sadece bir mühendis ya da bilim insanı değil; aynı zamanda vizyoner bir liderdi.
volkan demirel
- kendisi fifa 98'den kalma bir futbolcudur. fifa 98 zamanında q tu$u ile yapılırdı bu hareketler. yapan ki$ide kırmızı kart görürdü. daha sonra ea sports bu i$in saçmalıgını anladı sonraki fifalarda bu gereksiz tu$u kaldırdı. lakin volkan'da bu tu$ hala varlıgını sürdürüyor. ben arkadaki fotografci kılıgına girmi$ kel adamdan $üphelendim. q tu$una o basmı$ olabilir..
sealand
- ikinci dunya savasi sirasinda ingiltere aciklarina insaa edilen deniz kalesi fort rough o siralar 3 mil olan ingiltere karasularinin disinda bulunuyordu. 1967 yilinda roy bates adli amator radyocu denizin ustundeki bu platform uzerinde bagimsizligini ilan eder. 1968 yilinda ingiliz donanmasi bir fort rough'a bir kac atis yapinca roy bates mahkemeye gider. ingiliz mahkemeleri platformun ingiliz karasulari disinda olmasi nedeniyle takipsizlik karari verir. bu karar ingiliz yargi sisteminin yapisi acisindan sealand icin tarihi bir onem tasiyacaktir.
1978 yilinda sealand'e konuk olan alman vatandasi olan birkac kisi bir ihtilal ile sealand'i ele gecirir. prens bates, silahli oldugu rivayet edilen bir saldiri ile sealand'i geri alir ve bu alman vatandaslarini savas suclusu olarak hapise koyar. alman hukumeti ingiliz hukumetine harekete gecmesi icin bir nota ceker, ancak 1968 tarihli karar yuzunden ingiltere'nin eli kolu baglidir. bunun uzerine alman bir diplomat sealand'a giderek bir fidye anlasmasi imzalar. prens bates'e gore bu sealand'in almanya tarafindan de facto taninmasi anlamina gelmektedir. zira alman diplomat alman devletini temsil ederek devletler arasi bir anlasmaya imza atmistir. sealand'in hukuki durumu bugune kadar bir tartisma konusu olusturmakta...
bu arada prens bates 70 yillarda posta pullari, bugunlerde ise havenco ile bir hosting merkezi olarak iyi para kazanmaktadir bu isten. isterseniz yeterli paraya kendinize bir sealad pasaportu bile alabilirsiniz.
yaran facebook durum güncellemeleri
- "google 14 yaşında imiş..
türkiye'de olsa kesin tecavüze uğrardı..
davada da "zaten motordu, aranıyordu" indirimi sözkonusu olabilirdi..."
24 aralık 2016 rusya'nın ypg sınırını bombalaması
- ypg sınırı ne amk. ypg ne zaman devlet oldu da sınır çizdi?
debedit: (bkz: ekşi kütüphane ağrı fatih sultan ilkokulu yardımı)