ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek, oylamak, mesaj yazmak için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
murphy yasaları
- bir işin ters gitme olasılığı varsa, ters gider
beynimizin sadece %10'unu kullanabiliyoruz
- - hacım dün labaratuarda uğraşıyodum formüllerle filan sanırım soğuk füzyon'u bulma yolundaa ..aaasskktir karıya bak olm
- hani lan ?!
holigan
- 70'lerin sonları ile 80'lerin başında britanya'da altın çağını yaşayan, ingiltere'nin sosyokültürel yapısını değiştiren, futbolu kavgalaştıran organize şiddetin neferleri. bomber jacket, doc martens bot, pilot gözlükler, skinhead yaşam tarzı, punk müzik, pub kültürü, trenle gidilen organize deplasmanlar, çeşit çeşit drug, sex ve futbol holiganların olmazsa olmaz parçalarıydı. demir leydi kanunlarıyla birlikte fişlenerek, kamusal alandan men edilen binlerce holigan, yurtdışına çıkış yasaklarına rağmen, değişen futbol dünyasının değişen endüstriyel şartlarına ve yeni stadyum yapılarına uyum sağlayarak fazla gündeme gelmeseler bile eski geleneklerini sürdürmeye devam ediyorlar. ingiltere holiganizmden kurtulmak için fişlenen grup liderlerine oy kullanmayı bile yasaklamış ancak tam anlamıyla organize kavgaları önleyememiştir. bugün; 70'lerin ölüm trenlerini oluşturarak, adanın savrulduğu ekonomik kaos ortamında yaşadıkları değersizlik bunalımına karşın bayraklaştırdıkları şiddet kültürüyle kimliklerini ifade edenler, deplasmana gittikleri şehri haritadan silen, filmlere, dizilere, kitaplara belgesellere konu olmuş underground holigan gruplar varlıklarını devam ettiriyorlar. (bkz: inter city firm), (bkz: millwall bushwackers).
türkiye'de sabahlama dönemi adı verilen, inönü stadının kapalı tribününü kapmak için maça sabahlanan yıllarda hardcore örneklerine rastlanan, her takımın kendi stadyumuna sahip olmasıyla, endüstriyel futbolun hakimiyetiyle birlikte, tüm tribünlerin kombine olması sonucu uğruna savaşacak tribün kalmayınca, istanbul tribünleri arasında yapılan barış sonrası, sadece internet üzerinde bu işlere meraklı teenagerlar tarafından forumlarda taklit edilen bir kültür haline gelmiştir. endüstriyel futbola karşı as roma ultras tarafından yayınlanan manifestoyla ortaya çıkan, italyan orjinli ultras kültürü ve fanatizm ile holiganizmi karıştırmamak gerekir. ultras kültürü; taraftarın endüstriyel futbolun dayattığı normlar karşısında, karşılıksız destek özelliğini devam ettirerek, oturarak maç izleyen tek tip seyirci moduna girmemesi için mücadele veren, medyanın, sponsor firmaların, büyük şirketlerin, oligarkların, arap şeyhlerinin futbolu salt para haline getirmesine karşı, karşılıksız takım sevgisinin, amatör ruhun yaşamasını savunan bir manifestodur. stadyumlardaki polis şiddetine karşı çıkar, ultras kültürün dünyayla ve futbolla bir derdi vardır bu derdin çözümü içinde somut çareler üretmeye çalışır.
holiganizm ise en kaba haliyle vandalizmle kol kola giden kaosa dayalı bir yıkım şeklidir. futbolun sorunlarına, oyunun özüne çözüm aramaz, amacı sadece şiddettir. ama bu şiddet konu üzerine araştırmadan yorum yapanların, bozulmuş plak gibi tekrar ettiği, ''işsiz güçsüz bir grup adamın maç önceleri kavga etmek'' için başlattıkları bir şiddet değildir. tam tersine fişlenen holiganların neredeyse tamamı toplum içinde iş sahibi, ailesini kurmuş, maç günleri dışında komşularıyla barbekü partisi yapıp saturday night live show izleyerek geyik çeviren normal görünümlü adamlardır. holiganlık incelenirken salt futbol ve şiddeti tanımlayarak konuyu kapatmak yetersiz kalır. britanya holiganizmi içinde; moda, 70 lerin britanya'sının ekonomik ortamı, skinhead mavraları, kültürel değişim, politika, dönemin gençliğinin yaşadığı arada kalmışlık duygusu, kimlik bunalımı, müzik, muhafazakar partinin uyutucu politikalarına karşı ayık kalmayı göze alamayacak hale gelen ingiliz gençliğinin kafayı bulma yöntemleri, local bazlı mikro milliyetçilik, kentin takımını tutmakla oluşturulan aidiyet duygusu gibi, hakkını vererek yazmaya kalksak sayfaların yetmeyeceği, milyonlarca yan etkeni barındırır.
türkiye'de abartmayı seven medyanın, maç öncesi kavga çıktı manşetleriyle verilen karşılıklı atılmış iki taş görüntüsü, eski dönemlerde yaşanan organize sabahlama kavgalarının yanında şeker gibi kalmaktadır. özenilecek bir kavram değildir. harbi taraftar holigan olmalıdır diye bir kıstasta yoktur. basit bir iş değildir. karşılıklı küfürleşmek, atışmak en fazla rakip takım taraftarının deplasman otobüsüne iki taş atmak holiganlık değildir. türkiye'de en kaliteli tribün forumlarında bile her başlıkta atıp tutarak tehditler savuran ergenlik çağı heyecanına savrulmuş kavgaya özenen yeni nesil taraftarlar o günleri ucundan kıyısından yaşamış olsalar böyle heyecanlı olmazlardı. rakip taraftara saygısızca küfretmek için klavyeye dokunmak ile gerçekten bıçaklanmak arasında büyük farklar vardır.
yunanistan, sırbistan, ingiltere , hırvatistan ve polonya eski tarz hardcore holiganlığın, belirli gruplar tarafından, avrupa'da yükselen neo nazizm rüzgarınında etkisiyle sürdürüldüğü ülkelerdir.
evrim teorisi
- "gözlerimiz farklı bir karışım olan gözyaşıyla, göz kapaklarıyla, korunmasındaki estetiğiyle, görme esnasında gerçekleşen olaylarla eşsiz, mükemmel bir tasarıma sahiptir. tüm bu olayların kusursuz bir şekilde işlemesi elbette ki doğanın marifeti değildir. gözdeki tasarım herşeyin rabbi olan allah'a aittir...şükürler olsun rabbim, şükürler olsun"
rabbim, gozyasi bezlerimdeki bir sorun nedeniyle gozum fazlasiyla kuru, tabakalardan birinin fazla ince olmasi yuzunden isiga karsi asiri hassas, kapaginin ici iltihaplaninca korunmasinda estetik mestetik kalmiyor. genetik olarak goz tansiyonuna yatkinim, mercegimi basbayagi kotu yapmandan dolayi 3.5 derece miyop, gozumun yumurta gibi olmasindan dolayi 1 derece astigmatim, ilerde nasip eylersen katarakt da eklenecek.
koca elektromanyetik spektrumun got kadar bir kismini bile dogru duzgun goremeyen bu aletin optik zoom'u yok, gece gorusu rezalet (kim bilir kac tane atam bu yuzden luzumsuz yere acilar icinde oldu, ama tabi sen onlari da cok seversin), gorus alani dar ve frames per second'i dusuk.
bunlari gectim, uc boyutlu dunyadan gelen fotonlari, malzemeden calmak icin olsa gerek, iki boyutlu bir retinaya dusurup, sonra beyinde signal processing yaparak uc boyutlu goruntuyu tekrar olusturmaya calisan, yani dunya kadar bilgi kaybina ugratan oldukca verimsiz bir sistemi dizayn ettigin, bize bagisladigin icin sukurler olsun. hakkaten de hersey pek mukemmel, pek kusursuz.
edit: soyle bir yorum geldi: "gördüğün için şükretmeyi denedin mi hiç?"
yani "o kadar mukemmel ki" den, "sen gorebildigine sukret"e mi donduk? kor olmadigima cok memnunum ama konu gozumuzu sevip saymak, onu sadece dunya optometristler gununde (ramazan 14) hatirlamanin ne kadar buyuk bir vefasizlik oldugunu anlamak degil, "o kadar kusursuz ki ancak evreni yaratan sonsuz gucteki bir tanri'nin eseri olabilir" gorusunu elestirmek. sadece gozun degil butun organlarimizin, hatta tum ekolojik sistemlerin ve hatta galaksilerin bu kadar kusurunu her gun tecrube ediyorken ve tum bu yapilarin evrim cizelgelerini az cok anlamisken, bu argumanin komik oldugunu anlatmak.
bu ates dedigin kati degil, sivi degil, gaz degil. oyle mucizevi birsey ki olsa olsa olimpostaki tanrilarin isidir, prometheus da onlarin kulu ve elcisidir. efendim, sacma mi? ates bir madde hali degil basit bir exotermik kimyasal reaksiyon mu? canim, sen kisin usumedigine, pismis yemek yiyebildigine sukretmeyi denedin mi hic?
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
- hafıza ustaları.
örneğin elektrik mühendislerinin dehası nicola tesla, hayatı boyunca çok az şeyi not etmiştir. fotoğrafik hafızaya sahip tesla, laboratuvarı 1885 yılında yandıktan sonra bir çok çalışmasını tekrar oluşturup kaldığı yerden devam edebilmiştir.
bir başka manyak ise amerika'nın 26. başkanı theodore roosevelt. bir günde bir kaç kitap okuyup en ufak detayları dahi hatırlayabilmekteymiş haspam. 2 farklı sekreterine farklı iki konu üzerine rapor yazdırırken aynı zamanda hiç duraksamadan kitap okuyabilen bir adammış.
ünlü piyanist ve besteci sergei rachmaninov ise notaları çok çok kısa süre içerisinde ezberine alabilme yeteneğine sahipti. çok karmaşık notaları belki de normal bir insanın ayları bulacak ezberleme süresi rachmaninov için sadece bir kaç günle sınırlı idi.
bir başkası ise hepimizin bildiği kim peek. tanıdık gelmedi mi? dustin hoffman desem? yağmur adam desem? evet o filme esin kaynağı olan kişidir peek. öyle bir hafıza yeteneği vardı ki, hayatı boyunca okuduğu 9 binden fazla kitabı ezbere bilmekte idi. üstelik bu kitapları aynı anda iki sayfayı okurken ezberlerdi. birini sol gözü diğerini sağ gözü ile desem" yoh artık!" dersiniz ama gerçek bu.(ben de dedim. o ne lan bukalemun gibi?)
400 yılı aşkın süreden bu yana italyan olmayan ilk papa olan polonyalı papa 2. john paul( evet ağca'nın vurmaya çalıştığı) ise yarı fotoğrafik hafızaya sahipti. küçümsemeyin, 21 dil ve 100 kadar lehçeyi bilmek kolay değil. yarı marı idare edecen artık.
filipinlerin tartışmalı başkanlarından ferdinand marcos ise daha değişik. sayfalarca uzunluktaki yazıları, konuşmaları hafızaya almak konusunda uzman birisi. 1935 yılında yazılan filipinler anayasasını düz veya tersten harfi harfine duraksamadan ezbere okuyabilmekte ve saatler sürecek bir konuşmasının metinlerini sadece bir defa göz gezdirerek ezberleyebilmekte idi. neye yaradı? öldü gitti o da.
bir de gezegende sadece 12 kişide olan bir özellik olan hipertimezi yani "ultra mega über süpersonik otobiyografik hafıza" sahibi insanlar var. misal bunlardan birisi marilu henner, hayatındaki her detayı, günü saati dakikasına kadar hatırlayan ve hala normal boyutlarda bir kafaya sahip olan birisi. ben de bu özellik olsa herhalde bedenimden büyük kafam olurdu, kan lazım kan o kadar çalışan beyine!
ha bir de 25 bin kişilik ordusundaki herkesi birebir tanıyan julius caesar var. böyle komutan düşman başına mı desem ne desem
- şş sezar geliyo lan. dikkaaaat!
- hey sen! gonyalının yanındaki. hey alex sana diyorum. sakal yakışmamış, bıyık daha iyi duruyordu sende, hemen kez sakali!
-?!!
- gonyalı. kaç kere diyeceğim sana, ivan ile takılma, adam hırhız ruhlu. benden söylemesi.
- ?!!
ve geldik bu hafıza olaylarının ağababasına. pek adını duymamış olabilirsiniz ama napoleon bonaparte sayısız rakam, insan, harita, detay ve askeri hareketleri mükemmele yakın hatırlamasıyla meşhurdu. bu özelliğini düşmanının sonraki hamlelerini tahmin etme ve bu ihtimaller üzerinden çok karışık, detaylı ve hızlı bir şekilde strateji ve emirler geliştirme yolunda başarı ile kullanmıştır.
ben daha bu entride ilk yazdığım adamı hatırlamıyorum adamlara bak amk! hah ilk yazdığım adam tesla imiş, yukarı baktım. tesla iyidir, candır.
ediyşın: candyline'e uyarı için teşekkür.
400 yıldan bu yana ilk italyan olmayan papa olarak düzelttim papayı(cümleye bak amk!
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
- natalie portman'ın harvard üniversitesi psikoloji bölümünü burslu bitirmesi, nöropsikoloji üzerine çalışması, columbia üniversitesinde terör psikolojisi dersleri vermiş olması (v for vendetta), şöyle ve şöyle yayımlanmış makalelerinin olması. kendisini aktris olarak değil akademisyen olarak tanıtmak istemesi.
oha ben bu yıl öğrendim bunu. insan psikolojisinin özünü bilmeyen birisi, muhtemelen o kadar iyi rol yapamazdı zaten malum filmlerde. rol oynamıyor aslında rolü yaşıyor sanki.
edit: linkler gitmiş, tekrar bulup güncelleyeceğim.
edit2: bu entrym facebook'ta baya dönüyormuş. lakin kendi yazısıymış gibi yazıp kopyala-yapıştır şeklinde paylaşanlar, "alıntı" olduğunu belirtse hoş olurdu. "çalıntı" yapmayalım, "alıntı" yapalım bence.
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
- "dünyadaki en başarılı askeri harekatlardan biri avusturya-prusya savaşı sırasında liechtenstein'ın yaptığıdır. kimseyi öldürmedikleri gibi, 80 kişi yolladıkları ordu 81 kişi olarak geri dönmüştür. bunun sebebi de savaş sırasında karşı taraftan bir kişi ile arkadaş olmalarıdır."
öldüm lan allahsızlar ahhahahaha
nostaljik uzay fotoğrafları
- güneş'in ilk fotoğrafı, 2 nisan 1845
orion nebula'nın ilk fotoğrafı, 1880, henry draper
orion'un yıldızlarının görülebildiği ilk fotoğraf, 1883, andrew ainslie common
andromeda'nın ilk fotoğrafı, 29 aralık 1888, isaac roberts
dünya'nın uzaydan çekilen ilk fotoğrafı, 24 ekim 1946, v-2
dünya'nın ay'dan çekilen ilk fotoğrafı, 23 ağustos 1966, orbiter 1
dünya'nın ilk renkli fotoğrafı, 24 aralık 1968, apollo 8
ay'daki ilk ayak izi, buzz aldrin'e ait, 20 temmuz 1969, apollo 11
dünya'nın ilk tam fotoğrafı, 7 aralık 1972'de, apollo 17
başka bir gezegen yüzeyinin ilk fotoğrafı, venüs, ocak 1975, üstteki venera 9'un, alttaki venera 10'un fotoğrafı
mars'ın ilk panoramik fotoğrafı, 20 temmuz 1976, viking 1
mars'ın ilk yüzey fotoğrafı, 20 temmuz 1976, viking 1
mars'ın ilk renkli fotoğrafı, viking 1
ay ve dünya'nın birlikte ilk fotoğrafı, 18 eylül 1977, voyager 1
venüs yüzeyinin ilk renkli fotoğrafı, 1 mart 1982, venera 13, 482 santigrat derecede çekilmiş
dünya'nın mars'tan çekilen ilk fotoğrafı, 8 mayıs 2003, mars orbiter camera
titan'ın ilk yüzey fotoğrafı, 14 ocak 2005, cassini
güneş sistemi dışındaki ilk gezegen fotoğrafı, 30 nisan 2005, kahverengi cüce 2m1207b ve gezegeni, vlt yepun
***
debe edit'i: ay'ın ilk detaylı fotoğrafı, 1840, aynı zamanda kayda geçmiş ilk astrofotoğraf, john william draper
bu john william draper denilen adam, orion nebula'yı ilk kez fotoğraflayan henry draper'ın babasıymış. bunlar babadan oğula nesil herhalde.*
atatürk'ün en çok sevilen sözü
- ''türkiye cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz. en doğru, en hakiki tarikat medeniyet tarikatıdır.''
türkiye'nin en soğuk ili
- askerliği erzurum'da yaptım. kademelerin birinde küçük bir soba yakmış ısınıyordu askerler. ben o sobaya ayağımı soktum. türkiye'nin en soğuk ili erzurum'dur.
wikitongues
- "wikitongues is a movement for language rights. together with speakers and signers of every language in the world, we’re building the most inclusive cultural archive ever made, raising awareness about linguistic diversity and rallying to defend it." diyerek beni canevimden vuran, kar amacı gütmeyen oluşum, kuruluş.
yani diyorlar ki: "wikitongues, bir dil hakları hareketidir. dünyadaki her dilden konuşmacılar ve işaret dili kullanıcıları ile birlikte, bu zamana kadar yapılmış en kapsamlı kültürel arşivi oluşturarak dilsel çeşitlilik hakkında farkındalık yaratıyoruz ve bu çeşitliliği savunmak üzere bir araya geliyoruz."
youtube kanalları üzerinden bir dünya dilin ve ağzın, anadili o dil olan kişilerce konuşulmasını dinleyebiliyorsunuz. altyazı falan yok, zaten önemi de yok. sadece o dilin fonetiğini dinliyorsunuz. özellikle kaybolan ve kaybolmakta olan diller için inanılmaz bir arşiv değeri var kanımca.
kuruluşa birçok faklı şekilde gönüllü katkı sağlayabiliyorsunuz (video göndererek, bağış yaparak veya yapılmasını sağlayarak, içerik sağlayarak, sosyal medya üzerinden tanıtımları yaparak vs.).
kuruluşla ilgili bazı bağlantılar şöyle:
https://wikitongues.org/
https://www.facebook.com/wikitongues
https://www.youtube.com/…l/ucbgwgqyeb5etzvh4llcuipq
tüm dilleri konuşamasa ve anlayamasa bile, yabancı bir dili konuşulurken duyduğunda onun hangi dil olduğunu bilmekten bile haz alan birtakım manyaklar* için şahane bir kaynak.
ölen balığımı zombiye dönüştürmem
- olm sözlükte japon balığının yüzmeyişinin sebebini bilen yazar var lan !
chatgpt
- kendisine sorduğum her soruya merhaba, günaydın diyerek başlıyorum, teşekkür ederim diyerek bitiriyorum ki yarın makineler gezegeni ele geçirip insanlığa hükmederse lebram bana iyi davranmıştı desin, işkence filan etmesinler.
köpekler toplatıldıktan sonraki kedi nüfusu
- ortalığa mama yığmazsanız doğal seleksiyon ile dengeyi bulacaktır.