hesabın var mı? giriş yap

  • nuri alço tema müziği olan the end isimli çalışması aslında carpenter'ın assault on precinct 13 için yaptığı müziğin the splash band isimli bir alman grubu tarafından yapılan disko versiyonudur. film müziklerini maliyeti daha ucuza kotarmak için kendi bestelemiş, pek çoğunda da alan howarth la birlikte çalışmıştır. bol synthesizerlı minimalist müzikleri, film isimlerinin üstüne ismini koyma takıntısı, ve b-film/korku türünden vazgeçmeyişi ile auteur olarak kabul edilebilir.

  • ucuzuyla pahalısı arasında hiçbir fark olmadığını söyleyen kişilerin iddialarına birkaç küçük ekleme getirerek konuya açıklık kazandirabilecegimiz kablo çeşidi.

    öncelikle versiyon olayını bir kenara bırakıp tamamen üretim kalitesi üzerinden gidersek, kabloda kullanılan bakirin uzamasına bağlı direnç kaybı, aynı şekilde izolasyon malzemesi, sinyal bozucu etkilere karşı kullanılan ekranlama malzemesi, bukumden kaynaklı kapasite değeri, kablo dış büküm çapının değişmesinde en büyük etken olan kaplama malzemesinin cinsi kalitesi gibi bir çok faktör kablonun kalitesini belirler. ve buradaki birçok teknik ayrıntı alman standarti olan vde tarafından belirlenmiştir. kullanılan malzemedeki kalite farkı tamamen üretici firma ile satıcıyi bağlayan bir durumdur. tabi buradan şu sonuca varmamız gerekmiyor. ee şimdi pahalı kablo daha iyi veri aktarırken ucuzu daha yavaş mi veri aktarıyor.

    tabiki hayır. ancak bunu şöyle izah edebiliriz. örnek olarak laptopunuzla, full hd tvniz arasında hdmi kabloyu takip torrentten indirdiginiz bluray bir filmi izledikten sonra kabloyu çıkarıp çamaşır ipi gibi bir yere asmayacaginiza göre katlayıp bir yere koyacaksınız herhalde. ışte ucuz bir kabloyla bunu yüz kez yaparken pahalı olanla üçyüz kez yaparsınız. tabi gidip 20 liralık kabloya 100 lira bayilin diyen yok ama yinede aklınızın bi köşesinde bulunsun.

  • konuşmanın içeriği;

    -tüm türkiye'den size selam getirdim.
    -herkese selamlar olsun.
    -van'dan bile selam getirdim.
    -selam getirdim demiş miydim ?
    -bu arada hepinize selamlar.

  • valla bana minübüsü kaçırınca bile geliyor bu his. sebebi ise bundan sonraki hiçbir minibüsün, kaçan minibüs gibi olmayacağı düşüncesi. olması gereken bir şeyin, ritüelden ansızın sapıvermesi insanın canını çok sıkıyor. bir şeyin zamanında ve yerinde olmaması hissi de olabilir yani. mesela geçenlerde laptopumun şarj aletini memleketimde unutmuştum. bunu fark ettiğimde inanılmaz bir çöküntü yaşadım. tarif edilemez bir şey bu. zamanda bir kırılma yaşanması gibi bir şey.

  • istanbul sözleşmesi hakkında car car konuşup hâlâ 6284 tartışıp yürürlüğe sokmayanlar o çocuğun gözyaşlarında, çığlıklarında boğulun.

  • çocuk ilerde dünyada adana kebap diye bir şey olduğunu öğrenecek ve belki de ailesini affetmeyecek.

  • her gün otoparka giderken geçtiğim, 2.kordon'daki ufuk market önünde gerçekleşmiş elim olay. geçen sene yaşanan sel felaketi sonrası, 2. kordon'daki bu güzergahın 4-5 farklı noktasına dev kasisler koyup altından kablolar geçirdiler. ancak son 2-3 aydır bunlar kaldırılmıştı. olayın yaşandığı yerden yağmurlu havada geçtiğimde, sürekli bir mazgaldan duman çıktığını farkediyordum. dükkan sahibi de bunu gediz elektrik'e defalarca şikayet ettiğini, kendilerinin de düşük miktarda elektrik ile bir çok sefer çarpıldıklarını belirtmiş.

    gediz elektrik öyle menem bir şirket ki; limanreis'de bulunan evimin önündeki elektrik kabloları yolun sadece 20 cm altından geçiriyor. belediye'nin veya internet şirketlerinin en ufak bir kazma vurması ile elektrik hattı kopuyor. günlerce onu düzeltmekle uğraşıp, ufak bir yama yaparak gidiyorlar. aradan bir süre geçtikten sonra tüm mahallede sigorta atmaları, 3 fazın tek faza düşmesi, sürekli gidip gelen elektrik, korku filmindeki gibi ampüllerin bir bir sönmesi, ani voltaj iniş çıkışları ile pert olan ısı pompaları, televizyonlar, laptoplar vs.

    sözde izmir'in en lüks yerlerinden birinde yaşıyorsunuz, evinizin uçurulmuş değeri ile miami south beach'ten 10 tane condo alınıyor; ancak realite kerbela.

    burada suçlu, aktrollerin zıpladığı gibi izmir büyükşehir belediyesi değil; elektrik dağıtımını özelleştiren ve yandaş şirketlerine peşkeş çeken malum şahıs ve avanesidir.

  • diğer taraftan da ölüm var. ölüme giden yolda yaşlılık var. yaş almaya başladıkça ortaya çıkan sağlık sorunları var. bugün parası olmayan, olsa da kötü ekonomide ancak boğaz tokluğuna ya yetişen ya yetişemeyen milyonlar var. senin enflasyonu düşüreceğin zaman dilimi sonunda o milyonlar yaş alıyor. yarın yağlı yeme diyecekler, hızlı ani hareketler yapma diyecekler, şu hapları ömür boyu yut diyecekler, dizini bükme diyecekler, soğuk havaya çıkma diyecekler, güneşe çıkma diyecekler...sen ekonomiyi düzelttin diyelim, düzelttiğinde bu insanların eli bollaştı diyelim, hayattan tad alacak sağlığı kalmamış olacak, enerjisi tad almaya yetmeyecek, artık büyüyen çocukları için okutayım, evlendireyim, iş kuruvereyim, toruna bakayım moduna geçecek. insanların hayatı nasıl çalınır diye sorsalar aha böyle diye ekonomi politikalarınızı anlatırım. daha özgürlük, demokrasi tarafına geçemiyoruz. çünkü milletin en öncelikli derdi boğaz doyurmak, temel insani ihtiyaçların karşılayacak ekonomik koşula sahip olmak.

    ah mehmet ah, ingiliz vatandaşıydın değil mi sen! üzerinde güneş batmayan imparatorluk britanya, vay be. sen o ingiltere vatandaşı olarak, bahtına güneş doğmayan milleti lafla oyala. güzel...