ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek, oylamak, mesaj yazmak için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
alex de souza
- cm'de parmanin oyuncusu ama flamengoda loanda baslar. yaklasik bir yil sonra £7m ye falan alabilirsiniz, azicik da saftır, 8 yillik kontrati, yilda £200000'a imzalar. solaktir ve left, centre, attacking midfielder ve forward oynar. getirdikten sonra bi kac ay oynatmayip tough training yaptirirsaniz canavar olur, juventus'ta nedved'i kestirir size.
12 sene sonra gelen edit: büyük oyuncunun başlığını açmak bana kalmış. unutulmayacaksın alex!
neşet ertaş
- neşet ertaş, 1938 yılında kırtıllar köyü'nde döne'den doğma muharrem ertaş'ın oğludur. kırşehir, yozgat ve keskin'in çeşitli köylerinde çocukluk ve ilk gençlik yılları geçmiştir. 15 yasında çıktığı gurbet hayatinin hala devam etmektedir.
neşet ertaş'i tanımak, asil onun ruh ve gönül macerasını bilmeyi gerektirir ki burada hemen karsımıza, neşet ertaş'la en rafine üslubuna kavuşan orta anadolu abdal müziği geleneğinin gelmiş geçmiş en büyük ustalarından olan babası muharrem ertaş karsımıza çıkar.
iste neşet ertaş, babası muharrem usta ile adeta anadolu'daki en olgun seviyesine erisen bu türkmen/abdal müzik birikiminin yeni bir yorumcusudur. yoğun yöresel özellikleri ve baskın mahallilik unsurları ile donanmış bu müziği yöresinin dışına çıkarmış, ülke genelinde ve hatta yurt dışında bilinmesini ve tanınmasını sağlamıştır.
1960'lardan itibaren binlerce yıllık sazımız bağlama ile birlikte anılan; sadece geniş halk kesimlerinde değil, ciddi musiki çevrelerinin ve gerçek türkü dostlarının da gündeminden hiç düşmeyen neşet ertaş'i farklı bir bağlamda değerlendirmek gerekiyor- çünkü o aslında bir anlamda tam bir yöre sanatçısı olmasına rağmen yaygın şöhreti ve söylediği türkülerin popülaritesi ile ülke genelinde tanınan biri olarak, hem babası muharrem ertaş'tan, hem de bu geleneğin diğer usta isimleri olan hacı tasan ve çekiç ali'den de ayrılır. bir başka söyleyişle onun sanatı için, basta muharrem usta olmak üzere. hacı tasan, çekiç ali ve abdal/türkmen müziği geleneğinin çeşitli yörelerde farklı tavır ve üsluplarda karsımıza çıkan diğer ustaları da dahil olmak üzere hepsinin üst seviyede bir sentezi ve esrarlı bir bileşkesi denilebilir.
sarısözen'in tabiri ile bir zamanlar sadece ve sadece "kırşehirli mahalli sanatçı" olarak bilinen neşet ertaş'ı binlerce, hatta milyonlarca saz çalıp türkü söyleyen diğerlerinden ayıran nedir? onun sazının ve sesinin insani büyüleyen sırrı nereden gelmektedir? neredeyse yarim asra varan bir süreden beri gerçek anlamda gönül telimizi titreten, ruhumuzu ürperten bu esrarlı sesin, sazın ve yorumun arka planında neler ve kimler vardır? sazı gümbür gümbür ses veren, adeta davula eslik edercesine sazının göğsünde pençesiyle sesler çıkaran, hep samimi ve kendi halinde yüreğinin acılarını ve kendi iç gurbetlerini seslendiren; hiç bir medya tik tutumu olmayan, kalabalıklardan ve şöhretten adeta köse bucak kaçarak pek ortalıklarda görünmeyen; mezhep, parti ve etnik kimlik çağrışımlarına pirim vermeyen, sazından, sözünden ve sesinden gayri hiç bir şeyden medet ummayan bu "garip" insani tanımak kadar tanımlamak da gerçekten zor.
ayaklarının altındaki toprağın renginden, kokusundan haberdar olan, bastıkları yeri az çok tanıyan, yürekleri hep türkülerle birlikte atanlar için neşet ertaş, belki de tam bir "yasayan efsane"; meçhul, uzak, esatiri ve sırlarla dolu...
neşet ertaş'in sanatı hayati ile hayati sanatı ile o kadar içice ki, çalıp çığırdığı türkü ve bozlaklarında bütün bir hayat hikayesini bulmak mümkün olduğu gibi, hayatına yakından baktığımızda da o içli türkülerin, acili bozlakların nelerden nasıl doğduğunun ipuçlarını elde ederiz hemen. onun yokluk, yoksulluk ve acılarla dolu hayatim "garip" mahlasıyla yazdığı koşma tarzında usta isi şiirlerle anlattığı ozan yönünü yıllarca kimse fark etmedi bile. babasından tevarüs ettiği geleneksel ve anonim türkülerin, bozlakların dışında, sözleri kendisine ait türküler, bozlaklar söylediğini de fareden olmadı yıllarca. sözü ve müziği ile, anonim türkülerdeki erişilmez sadeliği ve estetik seviyeyi yakalayan sayısız türkünün, bozlağın altına attığı mütevazı imzasını kimselere söylemedi bile.
neşet ertaş o büyük yaratıcı yeteneği ile okuduğu her eseri yeni bastan öyle bir yorumlar, ona öyle bir ruh ve hava verir ki, adeta yeni bir beste ile karsı karsıya olduğunuzu dahi sanabilirsiniz. bu durumu, yeteneği, kültürü ve birikimi oldukça sinirli sığ ve sıradan sanatçıların yorum adına yaptıkları "dejenerasyon" ile karıştırmamak gerekir. çünkü neşet ertaş kendisine ait olmayan bir türküyü bi1e öyle bir okur ve yorumlar ki, o türkü o sekliyle yıllar öncesine ait bir neşet ertaş türküsü gibidir artık.
olağanüstü denilebilecek yeteneği, geleneğe hakimiyeti, gelenekten kopmadan yeniye bağlılığı, yeni zamanların modern zevk ve eğilimlerini gözeten diri ve uyanık tecessüsü ile neşet ertaş, hep gündemde kalmış bir sanatçıdır. o, ismi bağlama ile özdeşmiş ve adeta bu dünyaya türkü söylemek için gelmiş gerçek bir türkü ustası... türküyü bağlamaya, bağlamayı türküye bu kadar yakınlaştıran ve yaklaştıran, adeta birbirlerinin içinde -kendisi ile birlikte- eritip yok eden ikinci bir sanatçı bulmak öyle sanıldığı kadar kolay değildir.
neşet ertaş'ın sanatı; müziğin özünü, ruhunu kavrayan birinin, hiç bir yapmacıklığa tevessül etmeden, olduğu gibi kendini, kendi özünü ve hissettiklerini saza, söze dökmesidir.
bu kısım için kaynak;
http://nesetertas.turk-info.com/ozgecmis.php3
halk müziğimize kaynaklık eden mahalli sanatçılarımızın eserleri ve yapmış, oldukları çalışmaların yanı sıra, biyografilerinin de araştırılarak ortaya çıkarılması büyük önem taşımaktadır. şu anda hayatta olmayan mahalli sanatçılar hakkındaki bilgileri ikinci üçüncü şahıslardan öğrenmekteyiz. söz konusu mahalli sanatçılar hakkındaki edindiğimiz bilgilerde bir takım soru işretleri oluşmakta ve açıklığa kavuşturulması gereken bazı konular ise yeterince açıklık kazanamamaktadır. özellikle bu biyografik çalışmaların mahalli sanatçılar hayatta iken kendilerinden alınan bilgiler ışığında yapılması en sağlıklı olanıdır.
orta anadolu türkülerini ve bozlaklarını gerek sazı gerekse sesi ile getirdiği yorum ve icra biçimleri sonucunda ün yapmış, mahalli sanatçılarımızdan biriside neşet ertaş'tır.
neşet ertaş 1943 yılında çiçekdağı'na bağlı eski adıyla abdallar yeni adıyla gırtıllar köyünde doğdu. 7 kardeşi olan neşet ertaş ailenin 2. çocuğudur ve kardeşlerinden müzikle ilgilenen yoktur. 5-6 yaşlarında bağlama ve keman çalmaya bağlayan neşet ertaş babası muharrem ertaş ile birlikte gittikleri düğünlerde babasına kemanla eşlik ediyordu. geçimlerini düğünlerde aldıkları paralardan temin eden ertaş'lar birlikte 8 yıl kırşehir, nevşehir, niğde, kırıkkale, keskin, yerköy, kayseri, yozgat ve köylerini gezerek bu işi sürdürdüler. neşet ertaş bu işlerle uğraşmaktan okula da hiç gidememiştir.
14 yaşında çalışmak için istanbul'a giden neşet ertaş'ın iş bulması kolay olmadı. karın tokluğuna çalışacağı bir işe dahi razı olan sanatçı bir gün şençalar plak adında bir şirkete gider. şirketin sahibi olan kadri şençalar neşet ertaş'ı dinler ve çok beğenir. ''neden garip garip ötersin bülbül'' adlı ilk plağı 1957 yılında şençalar plak tarafından piyasaya çıkarılır. neşet ertaş bu arada beyoğlu'nda da bir gazinoda sahneye çıkmaktadır.
2 yıl istanbul'da çalışan neşet ertaş daha sonra ankara'ya gelir ve sahne hayatı burada devam eder. ankara' da çalıştığı gazinoda leyla isminde bir kızla tanışır ve hemen evlenirler. iki kız bir erkek çocukları olur. ama bu evlilik mutlu sürmemektedir. neşet ertaş bu arada askere gider. 1962'de izmir narlıdere'de askerliğini yapan neşet ertaş askerlik dönüşünde leyla ertaş ile süren 7 yıllık evliliğini bitirip ayrılır. plak üzerine plak yapan neşet ertaş konserleriyle de bir çok şehri 6-7 defa gezdi. beste ve plaklarıyla çok meşhur olan neşet ertaş her yerde aranan bir sanatçı olmuştu. özellikle orta anadolu düğünlerinin değişmez sanatçısıydı. neşet ertaş düğünlerdeki içkili sofraların sayesinde alkolün dozunu da artırmıştı. dolayısıyla sıhhati de bozulmaya bağladı ve 1978 yılında parmakları felç oldu. müzisyenlikten başka mesleğide olmadığı için işsiz ve parasız kaldı. çok perişan bir hale gelen neşet ertaş tedavi olacak parayı dahi bulamadı. çareyi 1979'da almanya'da bulunan kardeşinin yanına gitmekte bulan neşet ertaş, tedavisini de orada yaptırdı. eşinin yanında olan 3 çocuğunu da daha sonra yanına aldıran sanatçı mesleğine de almanya'da tekrar başladı. türklerin bulunduğu yerlerde gazino ve düğün salonlarında çalıp söylemeye başladı.
kaset ve sahne çalışmalarına almanya'da devam eden sanatçı kendisi okula gidemediğinden dolayı çocuklarının okumaları için elinden geleni yaptı. 1 oğlu 2 kızı olan sanatçı ; oğlunu hem üniversitede okutmakta hem de iyi bir müzisyen olarak yetiştirmektedir. evli olan kızı da eşiyle birlikte üniversitede öğrenim görmektedirler.
neşet ertaş'a babasının hayatı ve sanatı ile ilgili bir soruya;
"babam kırşehir'den çıkmış, keskin"e gelmiş, anamınan evlenmiş. çiçekdağı'nın gırtıllar eski adıyla abdallar köyü denilen 20 haneli küçük bir köye gelip yerleşmiş. ben o abdallar yeni adıyla gırtıllar köyünde dünyaya gelmişim.
babam sazıynan sesiynen tanınmış engin gönül , hoşgörüsüynen sevilen bir sanatçıydı. saz çalmasını yusuf usta'dan öğrenmiş. geçinmemizi sazıyla temin ederdi. anamı keskin'den almış, kendisi kırşehir'li olmasına rağmen uzun yıllar keskin'de kalmış, hacı taşanı yetiştirmiş. kırıkkale ve yozgat'ın köylerini, iç anadolu'nun birçok köylerini sazı omzunda gezmiş, her yerde türküler avazlar bırakmış. 5-6 yaşımda babam beni yanına aldı. gittiği yerlere beni de götürürdü. birlikte 8 yıl yozgat, kayseri, niğde, nevşehir, kırıkkale, keskin ve yerköy'ü köyleriyle beraber gezip düğün çalardık. geçimimizde
verilen bahşişlerden olurdu.
en sonunda kırşehir'e gelmiş 1980 de mi 1981 de mi rahmete kavuşmuş oldu. " şeklinde cevap vermiştir. neşet ertaş'a bağlama çalmaya kaç yaşında başladığını sorduğumuzda ise; "ben dünyaya geldiğimde sazı göbeğime koymuşlar'' şeklinde cevap vermiştir. bağlama öğrenmesinde babasının çok etkisi ve emeği olduğunu söyleyen sanatçı, bayram aracı, a. gazi ayhan, refik başaran gibi bağlama ustalarını da çok beğenerek dinlediğini ifade etmektedir. sanatçı; bir bağlamada hangi özellikleri arıyorsunuz? şeklindeki sorumuza ;
"oyma saz ve çok perdeli olsun. " diye cevap vermiştir.
bağlamalarını da oyma tekne yapan ustalara yaptırmayı tercih eden sanatçı, bağlamalarına da 7 tel takıp, kendi sesine göre akort yaptığını söylemektedir.
sanatçının bağlamasından duyduğumuz bazı sesleri, başka bağlamaları dinlediğimizde duyamamaktayız. sanatçı bunun nedenini bağlamasındaki perde ayarlarını kendisinin yapmasından dolayı meydana gelen bir farklılık olduğu ifade etmektedir.
sanatçı bestelerini, sôz ve müziği aynı anda düşünerek yaptığını, şimdiye kadar kaç bestesi ve kaseti olduğunu hatırlayamadığını ve kendi eserlerini en iyi icra eden sanatçıların da gülşen kutlu, nezahat bayram, neriman altındağ tüfekçi olduğunu söylemektedir.
neşet ertaş'a bir çok eserlerinde adını kullandığı ve ona türküler yaktığı leyla'nın kim olduğunu sorduğumuzda;
"eski eşim ve çocuklarımın anası leyla ertaş'tır. ama ayrıldıktan sonra türkülerimde leyla ismini artık kullanmıyorum. "diye cevap verdi. neşet ertaş, kendisine ait türkülerin son kıtalarında "garip'' mahlasını kullanmaktadır. kendisi bunun nedenini şöyle açıklamaktadır.
"soyadı yokken bize garipler derlermiş. gerçektende biz garip, yani ezilmiş, hor görülmüş, abdal diye nitelendirilmiş, aşağılanmışızdır. o gariplik bende kaldığı için garibim diyorum. sanatçı bozlak'ın tanımını da feryattır, ağıttır. " olarak yapmıştır.
neşet ertaş'a ilk plağını yapmasında maddi ve manevi yardımı olanları sorduğumuzda;
"kadri şençalar'dır. kendisi benimle çok yakından ilgilendi, bana plak okuttu. beyoğlu saza götürerek bana proğram aldı ve onun sayesinde sahne hayatım başladı. " diye cevap verdi. sanatçı şimdiye kadar sazı ile hiç bir sanatçıya eşlik etmediğini, sadece tek olarak çalıp söylemeyi tercih ettiği söyledi.
neşet ertaş önceki bestelerinin çoğunda sevgiliye duyulan aşk ve özlem konularını işlemişti. son kasetlerindeki (nerde ne arıyorsun, yolcu, şirin kırşehir, benim yurdum) bestelerinde ise insanlara belli mesajlar veriyor. allah aşkı, insan hakkı ve sevgisi, ana ve babaya duyulan özlem, ilim ve cehalet, memleket hasreti, ölüm gibi. sanatçı bunun nedenini şöyle açıklıyor:
"aşık veysel in de dediği gibi benim sadık yarim gara topraktır. gözünen görülen, e! inen tutulan, yediğimiz içtiğimiz, canımız topraktır. bu toprağın en güzeli insandır, insanların en güzeli de anamız ve yarimizdir.
insanı seven insan; hakkı sever, bizde o hakkın aşığıyız. şüphesiz ki ölmez, yitmez, yemez, içmez, solmaz bir tek allah' tır. allah hepimizi eşit yaratmış. haksızlık, cana gıyma, düşük görme olmasın. allah'tan geldik allah'a gideceğiz. cehalete hatırlatabildimse mutluyum. "
türkiye'de konserler vermeniz için teklifler yapılıyordur. bu teklifleri nasıl karşılıyorsunuz? sorumuza sanatçı şöyle cevap verdi:
"kabul etmiyorum. çünki; kırk yıl o garip vatandaşlarımın ekmeğini yedim. tekrar konser verip onların cebindeki ekmek paralarını alamam. ama onlara televizyondan bedava konser veririm. "
sanatçı tüm ailesinin almanya'da olduğunu, çocuklarının üniversitede okuduğunu ve kendisinin de müzisyen olarak çalışmaya devam ettiğini, dolayısı ile türkiye' ye kesin dönüş yapmayı, şimdilik düşünmediğini ifade etmektedir.
neşet ertaş türkiye'de halk müziğinin şu andaki yeri hakkında şöyle düşünüyor:
"halk müziği ölümsüzdür. yeter ki yürekten okuyan, yürekten çalan olsun. şu anda çalan olsun okuyan olsun verimlilik göremiyorum. "
halk müziğine büyük emeği geçmiş bir sanatçı olarak trt ve kültür
bakanlığı'nın size gösterdiği ilgiden memnunmusunuz? diye sorduğumuzda:
"hayır memnun değilim. muzaffer sarısözen 14 yaşımda iken beni mektupla çağırır, misafir olarak çaldırır, okuturdu. daha sonra imtihanla mahalli sanatçı olarak radyoya girdim. 23 sene her ay 2 proğram yapardım. halk müziği yöneticilerinden çok bencil insanlar vardı. beni çıkardılar, istediğim gibi çaldırıp söyletmediler. bende terk ettim. " diye cevap verdi.
neşet ertaş'a, şimdiye kadar sizin ve babanızın hakkında herhangi bir
araştırma yapıldı mı? diye sorduğumuzda;
"benim hakkımda, yani bana sorulmadı. ama babamın hakkında kendisinden soranlar olmuştur. " diye cevap verdi.
orta anadolu türkülerini ve bozlaklarını en iyi yorumlayan mahalli sanatçılardan biri olan neşet ertaş'ın eserlerinin ve müzik çalışmalarının bilinmesinin gerekliliği ile birlikte sanat hayatının ve kendisinin yaptığı müzik hakkında düşünce ve yorumlarının da bilinmesi gerekmektedir.
neşet ertaş gibi bir çok mahalli sanatçı hakkında bu tür çalışmalar yapılmadığı için eserleri ve yaşantısı hakkında yazılı bilgiler bulmakta güçlük çekilmektedir. dileğimiz bu tür çalışma ve yazıların artmasıdır. *
bu kısım için kaynak;
http://www.turkuler.com/ozan/neset.asp
ayrıca;
(bkz: #1894681)
(bkz: #7049851)
(bkz: #8770235)
(bkz: #8084256)
albümleri;
"vay vay dünya" - 2005
1. vay vay dünya
2. bağa gel bostana gel
3. sevinir mola
4. al alma
5. aslan mustafam
6. kerem der ki
7. biter kırşehir in gülleri
8. bir anadan (uzunhava)
9. ben bilmem onu beşi
10. pancar pezik değil mi
neşet ertaş konser ve klipleri - 2004 (harbiye cemil topuzlu açık hava konseri)
1. giriş
2. bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
3. bıraktın yalnız gurbet ellere
4. başımda altın tacım
5. nolur gelin nolur
6. hapishanelere güneş doğmuyor
7. neredesin sen
8. gel sevelim
9. şirin kırşehir
10. dinek dağı yeni geldim gurbetten
11. biter kırşehirin gülleri
12. iki büyük nimetim var
13. nar danesi
14. zülüf dökülmüş yüze
15. zahidem
16. kaşların karasına / niğde bağları kenardan geçeyim
17. muharrem ertaş "kalktı göç eyledi" video klip
18. muharrem ertaş "işte geldim işte gittim" video klip
19. hacı taşan "yine misafir gördüm" video klip
20. neşet ertaş "gönül dağı" video klip
21. bilgi
22. fotoğraf galerisi
"gurban olduğım" - 2003
1. kan ağlar
2. gurban olduğum
3. dertli anam
4. emine
5. yozgat sürmelisi
6. gelin gelin
7. beklerim
8. allı turnam
9. hey sürmeli
"yolcu" - 2003
1. ne yaşanmış ne yaşıyor ne yaşar
2. bağışla sevdiğim
3. sıkı tut(bozlak)
4. yar imiş meğer
5. garip bülbül
6. yolcu
7. bir yaratmış allah(bozlak)
8. zamana uymasını bil
"yar gönlünü bilenlere"
1. konuşma
2. biter kırşehir in gülleri biter
3. gece gündüz baharında yazında
4. göç eyleyip her dağlarda yaylanmaz
5. yar gönlünü bilenlere
6. ibret almalı
7. analar babalar devri
8. bu dünyada eğer sen
9. karlı dağlar geçit vermez olunca
10. uykuda mısın sevgili yarim
11. karga olan gül kıymeti bilemez
12. gesi bağları
13. gelin gelin
14. yanıyorum yanıyorum
15. baharı görmedim
"sabreyle gönül" - 2001
1. arife tarif
2. aman giye giye
3. kurban olam
4. böyle olur mu
5. hoş muhabbet
6. aradım derdime
7. burası muştur
8. suçum nedir
9. gurbet elde
10. mecnun gibi dolaşıyom
11. sabreyle gönül
12. yar yolunda canım
13. yandı bağrım
14. vefasız leyla
15. o yarın kaşları
16. halime nin aşıkları
"dostlara selam" - 2001
1. bad ı saba
2. bir garip
3. dost ile sohbet
4. dostlara selam
5. gurbet ele düştü
6. kurusa fidanım
7. gelin dostlar
8. ne söyleyim
9. kavuşmak güman oldu
10. kara kaşlar kara gözler
11. son bakışım
12. bıraktın yalnız
13. baharı görmedim
14. kamayı çektim
"sevsem öldürürler" - 2000
1. sevsem öldürürler
2. ikilik noktası
3. yarin aşkı ile
4. bayram olsun
5. güzel ne güzel olmuşsun
6. avşar elleri
7. bu benim divane gönlüm
8. kan ağlar
9. sevişmek ibadettir *
10. el aman (hacı bektaş)
11. yaz klunca köylü kızı
12. çık dala kiraz devşir
13. yörü güzel
14. misket
"nerde ne arıyorsun" - 2000
1. gurbet gel
2. gönlümün sururi
3. gariptir
4. güneş gözlüm
5. ceylan
6. nerde ne arıyorsun
7. cennetde insan
8. sen olmayınca
9. sevgidir sevgi
10. gel sevgilim
"sazlı sözlü oyun havaları" - 2000
1. ankara hüdaydası
2. çiçek dağı
3. dön beri
4. misket
5. konya bülbülü
6. atı olan el atına biner mi
7. bünyanlılar
8. sallan boyuna bakayım
9. berber
10. mor koyun
"çiçek dağı" - 2000
1. çiçek dağı
2. bahçadan aşıyor
3. hapisanelere attım postumu
4. şu sille den gece geçtim
5. ne olur sevdiğim
6. ey erenler hak aşkına
7. ah şu yalancı dünya
8. evvelim sensin
9. gör ki felek
10. kibar kız
11. yüce dağlar
12. berber
"hata benim" - 2000
1. evvelim sen oldun
2. yalan dünya
3. hata benim
4. mutlu olsun
5. aslı bozuk deme
6. az mı çektim
7. yazımı kışa çevirdin
8. lelom
9. helal etme hakkını
10. kahveyi kavuranlar
"ağla sazım" - 2000
1. ağla sazım
2. o sen misin
3. türkiyem
4. yarim senden ayrılalı
5. kız pınar başında
6. ben miyim dünyada
7. aldın aklım bir bakışta
8. eğer benim ile
9. mevlana
10. taramış zülfünü
11. atım araptır
12. fidayda
"niye çattın kaşlarını" - 2000
1. niye çattın kaşlarını
2. yine telli turnam yarelenmişsin
3. ne yaşamış ne yaşıyor ne yaşar
4. yar imiş meğer
5. incitme canı incitme
6. bilmiyorum bana ne oldu
7. hele bakın şu feleğin işine
8. niğde bağları
9. evvel emirde
10. bir nazar eyledim hoş cemaline
11. gönül arz eyliyor dostu görmeyi
12. bağa gel bostana gel
13. bünyanlılar
"garibin dünyada yüzü gülemez" - 2000
1. garibin dünyada yüzü gelemez
2. erciyesten kar istersin
3. nolur gelin nolur
4. kader kader derler
5. sen benimsin
6. olamam
7. gel gayrı gel
8. dünyaya geleli
9. binbir hayalınan
10. dağlar başı karlı olur
11. şeker dağı
12. nasıl vasfedeyim
13. al yanak allanıyor
14. atı olan el atına biner mi
"ayaş yolları" - 2000
1. ayaş yolları
2. gönül ne gezersin
3. karlı dağlar
4. gülüşün gülden güzel
5. neyleyim yalan dünya malı
6. güzel şahtan bir dolu geldi
7. yardan ayrı düşeli
8. bunca yıldır
9. kahpe felek
10. türkü sever
11. adem olup
12. hata benim
13. çiçekler ekiliyor
"avşar elleri" - 1999
1. kendim ettim kendim buldum
2. avşar elleri
3. bad ı sabah
4. güzel ne edeceksin bu kadar malı
5. kibar kız
6. sen benimsin
7. hapisanelere güneş doğmuyor
8. sen çiçeksin ben arı
9. ayaş yolları
10. gelin
"gönül dağı" - 1999
1. gönül dağı
2. ahu gözlerini sevdiğim
3. o şirin sözlerine
4. çırpınıp da şen ovaya
5. karadır bu bahtım kara
6. şu garip halimden
7. küstürdüm gönülü
8. kızılırmak
9. kaşların karasına
10. dane dane benleri var
"zahidem" - 1999
1. zahidem
2. aşkın beni deleyledi
3. seher vakti çaldım yarin kapısını
4. hapishanelere güneş doğmuyor
5. sarı saçın yaş durur
6. bahar gelmiş türlü çiçek açmış
7. yanarım senin aşkına
8. ah ellerin sala sala gelen yar
9. anam ağlar
10. güzele bakması
11. çıkayım dinek dağına
12. sevda gitmiyor serde
13. ne güzel yaratmış
"zülüf dökülmüş yüze" - 1999
1. zülüf dökülmüş yüze
2. şad olup gülmedim
3. iki büyük nimetim var
4. kar yağar kar üstüme
5. gel yanıma gel
6. ayva turunç narım var
7. başında pare pare karın var
8. yare gidem
9. bir kökte uzamış
10. yine haber gelmiş
11. tatlı dile güler yüze
12. karanfil suyu neyler
13. halime gız
"mühür gözlüm" - 1999
1. mühür gözlüm
2. ben melamet hırkasını
3. suda balık oynuyor
4. kara gözlüm efkarlanma
5. ay gibi yüzler sende
6. dağlar dağladı beni
7. sevda olmasaydı
8. geleli gülmedim ben bu cihana
9. kar mı yağmış
10. açma zülüflerin
11. karşıdan karşıya elmalı dağlar
12. nedir bu başımda bu sevda
13. köprüden geçti gelin
14. kayalar merdin merdin
"nostalji 1" - 1999
1. niğde bağları
2. al yanak
3. halime kız
4. çiçek dağı
5. bozkır
6. bir ayrılık bir yoksuluuk
7. acem kızı
8. bırakın yanlız
9. yanık kerem
10. sarı kız
"gönül yarası" - 1998
1. gönül yarası
2. bir dost arıyorum
3. neden garip
4. bilmem neden
5. atı olan
6. garipler
7. bulgur pilavı
8. hoyratı alemde
9. varıp bir kız
10. pınar başında
"benim yurdum" - 1997
1. allah etmesin
2. insan oğlu
3. mezar arası
4. kesik çayır
5. dünya
6. bilebilseydi
7. ruhum ben
8. benim yurdum
9. çıkarmı çıkar
10. gelin nolur
"ölmeyen türküler 3"
1. zülüf dökülmüş yüze
2. perişan hallerim
3. yaraladı bu aşk beni
4. aşkın beni deli eyledi
5. kaşların karasına
6. aldın aklımı
7. bayram olsun
8. iki büyük nimetim var
9. bülbül(son versiyon)
"ölmeyen türküler 2"
1. güzel ne güzel olmuşsun
2. ahu gözlerini sevdiğim dilber
3. hapishanelere güneş doğmuyor
4. neredesin sen
5. öldürme beni
6. karlı dağlar
7. kurusa fidanın
8. zahide
9. küstürdüm gönlümü
10. gülüşün gülden güzel
"şirin kırşehir"
1. şirin kırşehir
2. saygı duyarım
3. deli boran
4. sana bir sözüm
5. dertli yoldaş
6. taşan geliyor
7. mehmet ali
8. aydost deyince
9. fani dünya
10. o kız
"türkülerle yaşayan efsane deyişler bozlaklar türküler"
1. kurban olam
2. felek
3. ağla sazım
4. garip
5. burası muştur
6. dostlar muhabbeti
7. semah
8. hak meydanı
"dostlara selam " - "aşkın beni deli eyledi"
1. ay dost bozlağı
2. gördüm seni seyreyledim hacı bektaşı
3. aradım derdime çaremi buldum
4. aşkın beni deli eyledi(yar beni)
5. yaz gelsinde gidelim
6. dostlara selam
7. karanfil suyu neyler
8. yarim senden ayrılalı
9. telli turnam
10. görmedim annem
11. günahım seni sevmek mi
"seçmeler"
1. anam ağlar
2. ayva turunç narım var
3. dağlar dağladı beni
4. gönül dağı
5. kar yağar kar üstüne
6. karadır bu bahtım kara
7. karşıdan karşıya elmalı dağlar
8. mühür gözlüm
9. neredesin sen
10. pınar başında
45likleri;
-1966-
gitme leyla / dağlar başı karlı olur
kara kaşlar kara gözler sende var / ben de şaştım bu kaderin elinde
-1967-
atım araptır benim / torşahin misali
bir kökte uzamıs / vefasız leyla
bilmem ne hal oldu bana / gör ki felek bize neler dedi
aman dünya ne darmış / kader kader derler de
kız pınar başında / dinek bağı
bu benim divane gönlüm / giyindim kuşandım
-1968-
ak ellerin sala sala gelen yar / diloylo halay havası
-1969-
hapishanelere güneş doğmuyor / kendim ettim kendim buldum
güzel nedeceksin bu kadar malı / seher vakti çaldım yarin kapısını
sanki sam yelisin estin bağrıma / güzele bakmak sevaptır derler
-1970-
ceylan / gel yanıma gel
gönül arzu ediyor dostu görmeyi / ne güzel yaratmış seni yaratan
hele bakın feleğin işine / hasta düştüm kimse sormaz
yüce dağlar yüce dağlar / küstürdüm gönülü güldüremedim
aydost bozlağı / çubuk uzun
zahidem / kar yağar kar üstüne
sevsem öldürürler sevmesem ölürüm / gaşların gara gara amanın leyla
yarin aşkı ile gurbet ellerde / dünyaya geleli yüzüm gülmedi
bir çift turna gördüm / bad- ı sabah
-1971-
gine haber geldi dost elinden / gönül dağı
bir çift turna gördüm / bad- ı sabah
avşar elleri / halimenin aşıkları
şu yalan dünya da / yine mi gurbete düştü yolumuz
iki büyük nimetim var / ibret almalı
zülüf dökülmüş yüze / çiçek dağı
fidayda / kurusa fidanım
haydar haydar / misket
bir leyla yüzünden yana yana / baharı görmeden yazımdan oldum
hapishanelere güneş doğmuyor / kendim ettim kendim buldum
gine mi gurbete düştü yolumuz / seher vakti
hapisanelere attım postum / gel yanıma gel
mevlana / bayram olsun
sevsem öldürürler / aman leyla
viran dağlar / küstürdüm gönülü
bahçeden aşıyor / ahu gözlerini sevdiğim
uykudamısın sevgili yarim / yarden ayrı düşeli
bir nazar eyledim / dünya malıylan
bir leyla misali / gel bana güle güle
bıraktın yalnız / dane dane benleri
yarden tatlısı bulunmaz / yıkılası şu yalancı dünya
-1972-
nedir bu sevda / aşkın beni deli eyledi
aydost / acem kızı
karşıdan karşıya / sarı kız
oyna kız / niye çattın kaşlarını
yandım ateşine yandım / çiçekler ekiliyor
hoş muhabbet / sabreyle ey gönül
gitme / çoban
yar bugün bayram / karlı dağlar
kaşların karasına / gönül ne gezersin
ayaş yolları / gesi bağları
gelin gelin / bülbül
murat alsın / bulamıyasın
karga gül kıymeti bilemez / garip
-1973-
bulunur mu / nar danesi
su gelir millendirir / dost ile sohbet edelim
öldürme beni / sen benimsin ben senin
ne söyleyim şu dünyanın halına / incitme canı incitme
*
ikilik noktası çıksın aradan / varıp bir kız on yaşına değince
o yarin kaşları kara değil mi / son bakışım oldu
mühür gözlüm / yine bir hal oldu
dağlar sana kar mı yağdı / kibar kız
aramalarıma rağmen bulamadığım birkaç albümü;
- altın ezgiler-3
- seher vakti
- seçmeler 3
- seçmeler-2
- kova kova indirdiler yazıya
- gitme leylam
- türküler yolcu
- gel gayrı gel
- hapishanelere güneş doğmuyor
- kibar kız
- gönül ne gezersin seyran yerinde
- vay vay dünya
- neşet ertaş-3
- türküler ve deyişler
- dünyanın hali
bu çalışmam için kullandığım bazı kaynaklar;
http://nesetertas.turk-info.com/
http://diskotek.arkaplan.com.tr/forum
http://www.gittigidiyor.com/
http://www.ideefixe.com/
http://www.loglar.com/
http://www.kalan.com/
http://www.seckince.com/
http://www.turkuler.com/
http://www.turkudostlari.org/
http://www.kanald.com.tr/
http://www.muzikzevki.com/
http://www.yenisayfa.com/
22 kasım 2009 tottenham wigan maçı
hidayet türkoğlu
- hakkinda orlando forumlarinda yorumlar havalarda ucusuyor bazilari o kadar komikki:
"every time hedo makes an assist, a toronto raptors' fan dies."
ibrahim kutluay'ın demet akalın'a dönmesi
- saatler sürecek bir ameliyat gerektirir.
felipe melo
- keşke riera'ya yumruk atınca satılsaydı, hem kiralık adamı satarak acayip kâr etmiş olurduk lan!
zeki önder özen
- tarzı olanlardan.
güntekin onay: hocam bjk çok sakatlık yaşıyo. ?????
önder özen:bakın sakatlığın nedenleri belllidr. 1) antrenman programı yanlıştır. 2) futbolcu kendine bakmıyordur. 3) darbeye bağlı sakatlık. .........
güntekin onay: slaben bilic'e öyle böyle diyolar. iyi teknik direktör değilmiş.
önder özen:iyi bir teknik direktörün parametreleri bellidir 1) taktik2)teknik 3) team management 4) fizik. bakın bilic de bunların hepsi var.
güntekin onay: hocam pilav böyle tane tane olmuyo neden?
önder özen: bakın bunların nedeni bellidir. 1) osmancık pirinci değildir. 2) iyi kavurmamışsındır. 3) kesme şeker koymamışsındır..
bunların hepsi bilic de var.
vsvsvsvsv.....
güvercin hurafesi
- b. f. skinner' ın 1950' lerde yaptığı deneyden çıkardığı sonuç:
kafesimize aç bir güvercin ve 10 dakikada bir yem veren düzeneğimizi koyuyoruz. güvercin yemin kokusunu alabildiği için derhal mekanizmaya doğru niyetleniyor ve kurcalamaya başlıyor. işlerin ilginçlemeye başladığı nokta ise tam yemin verilme anı. bu anda; yemlerin çevresinde dönmekte olan güvercin de var, kafası ile yemliği itelemeye çalışan da ve yemliğin üstünde kanat çırpan da. bu güvercinlerin her biri o an yapmakta oldukları işi ödüllendirilmeleri ile eşleştiriyorlar ve bu tip hareketlere ağırlık vermeye başlıyorlar. bundan sonra yem gelsin diye mal mal kanat çırpan güvercinimiz; yemini almaya devam ediyor ve doğru yolda olduğuna inancını kaybetmiyor. güvercinlerin bu sıkıntıya getirdikleri çözüm de "güvercin hurafesi" oluyor.
"
daha sonra 70' lerde bu deney farelerle tekrarlanıyor. yeni deneyimiz daha iş bitirici bir bilim adamının elinden çıkmış. fareler yemlerini alabilmek için; düzeneğin düğmesine 9 ile 11 saniye aralıklarla 2 kere basmak zorundalar. ilk günün sonunda tüm fareler düzeneği çözdükten sonra her farenin çözümü farklılık gösteriyor. düğmeye bir kez basıp kafesin içinde iki tam tur atan da oluyor, düzeneğin üstüne çıkıp iki ayak üstüne yükselen de. ama işi çözen farelerin hepsi bu yaklaşık 10 saniyelik ritüelleri bitince ikinci kez düğmeye basıyor ve yemini alıyor. yani bir kez daha takım oynuyor.
bir sorunu çözdükten sonra nasıl çözdüğümüzden emin olmak gerekmiyor. çözerken izlediğimiz yolu ezbere tekrarlamak hiç yoktan iyidir diyoruz. tahminimce türlü ilginç hurafeler de böyle doğuyor. örneğin kurşun dökmek. alabildiğine tuhaf bir iş olsa da sevmeyeni çok yoktur. bana kurşun dökülme anını hatırlıyorum çevrede ailemden baya bi insan vardı. hatta her türlü hurafeyi hızla veto eden ve hatta hurafenin sahibine de hakeret eden babam da ortamdaydı, sesi çıkmıyordu. kimse de yadırgamıyordu yani kurşun dökme işini. ama "niye böyle yapıyorsunuz? neden kafamdaki çaşafa erimiş kurşun döküyorsunuz büyüklerim?" diye masaya yumruğumu vurmuş olsaydım, kimsenin söyleyecek bi sözü olduğunu da sanmıyorum. bin yılı aşan geleneğe de çok söz söylenmiyor. mutlaka ağırlığı olan biri zamanında bi işler yapmış ve "tamam oldu bozmayın böyle devam edin ananızı sikerim" demiş. kurşun dökmeye devam ediyoruz tempoyu bozmuyoruz konuya hakim olmasak da hiç yoktan iyidir.
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
- akıllı telefonlarımızı kablosuz maus olarak kullanabilmemiz. yeni nesil gençler daha ne inlik-cinlik-itlik biliyorlardır eminim ama şu bilgi bana teknoloji adına çok fazla geldi. haliyle inanamadım, kurdum;
adım 1) andromouse desktop 2.5 programını pc'ye indiriyoruz. (500kb'lık java dosyası, kurulum gerektirmiyor.)
adım 2) telefona appstore'dan andromouse uygulamasını kuruyoruz. (o da minnak bi'şey.)
adım 3) (internetiniz yoksa program bluetooth ile de çalışabiliyor. ben wireless üzerinden devam ediyorum) her iki alet de ortamdaki wireless'a bağlı iken, her iki uygulamayı da açıyoruz. (buraya kadar 10 sn sürüyor hepsi)
adım 4) telefondaki uygulamadan "wifi" seçeneğini seçip, pc'deki programda karşınıza çıkan ip'yi yazıp, bağlan diyoruz. (bu ip de modemin ip'si. 192.168... diye başlıyor. ilk kurulumdan sonra, daha ip falan istemiyor.)
voila! mausunuz hazır. bundan sonra kumanda kullanıyor gibi parmağınızı ilgili ekranda gezdiriyorsunuz. okulda sunum falan yaparken, elleriniz arkada pc'nizi kontrol edebilirsiniz mesela, o hesap.
program bununla da kalmıyor, ihtiyacınız olduğunda klavye de olabiliyor. 1-2 kere kurduktan sonra da, hepsi taş çatlasın 10 sn sürüyor.
en başta da dediğim gibi, maksat itlik olsun. kurulumu yaptım, ohannes dedim, bana yetti. ihtiyacı olan buyursun :)
program screenshot'larımız da şu şekilde.
program pc ekranı
program telefon açılış ekranı
ip bağlama ekranı
maus ekranı
denişik denişik ayarları
download:
program - pc versiyon.
program - mobil - google play store linki
edit: ios için;
pc download; https://www.remotemouse.net/
mobile download; https://itunes.apple.com/…trackpad/id385894596?mt=8
galatasaray'ı sevimli yapan detaylar
- kurabiye kalıbına girmesi.
26 kasım 2014 anderlecht galatasaray maçı
- 07.00-17.00: bugün günlerden galatasaray
18.00-21.45: bu nasıl kadro amk
23.10 : prandelli istifa
not: gsliyim
arda turan'ın etnik kökeni
- hiçbir etnik kökeni zan altında bırakmayalım derim. hakaret gibi olur yeminle..
19 nisan 2021 avrupa süper ligi'nin kurulması
- ulan fenerin yıllar sonra şampiyonlar ligine katılma ihtimali doğdu,onda da şampiyonlar ligi bitti amk zuhahahahahahahahaha
hammurabi
- ekşi uygulamamın ''kenar'' kısmında 50'ye yakın gönderilmemiş, üzerinde çalıştığım entry var ama beni en çok yoranlardan biri bu oldu çünkü baktığım tüm kaynakalrda nhemen hemen aynı şeyler yazıyor...
neyse, işte toparladıklarım;
hammurabi: mezopotamya'nın kanun koyucusu kralı
hadi biraz eski zamanlara dönelim. mö 1700'lere gideceğiz ve şimdiki ırak topraklarında yer alan babil'e uğrayacağız. işte orada, mö 1792- 1750 yılları arasında hüküm sürmüş hammurabi adında bir kralla tanışıyoruz. bu hammurabi biraz meşhur çünkü bilinen, en eski kanunları kaleme alan kişi olarak kabul ediliyor.
hammurabi amori kabilesinden (orta doğu'nun antik göçebe halklarından biri) ve aslında hükümdar sülalesinden gelmiyor ama babası ve dedesi gibi babil kralı olmuş. ailesi hakkında pek bir şey bilmiyoruz. babası, kız kardeşi ve ilk oğlu olan sonraki kral samsuiluna'nın isimleri tarihte yer almış ama hammurabi'nin annesi veya diğer çocukları hakkında bilgi yok.
hammurabi tahta çıktığında, yani mö 1792 civarında henüz genç bir adammış. o zamanların orta doğu kraliyet geleneğine göre öncesinde de yönetimle ilgili ufak tefek görevleri vardı muhtemelen. aynı yıl, babil'in güneyinde kalan kocaman bir bölgeye egemen olan larsa kralı rim-sin, babil ile larsa arasında tampon bölge gibi işlev gören ısin şehrini zapt ediyor. bu rim-sin ileride hammurabi'nin dişli rakiplerinden biri olacak, aklında olsun.
hammurabi'nin yönetimiyle ilgili bilgilerimizin çoğu "tarih formülü" denen kayıtlardan geliyor. o dönemde mezopotamya'da hükümdarlar önemli bir olayı anmak için yıllara isimler veriyorlarmış. örneğin, bir önceki sene tapınak mı inşa edilmiş, ya da bir savaşta önemli bir şehir mi alınmış, yıla bu olayların ismini veriyorlar. biz de bunlara bakarak hammurabi'nin geleneksel bir orta doğu kralı gibi bir sürü tapınak, şehir suru falan inşa ettiğini, kanallar açtırarak tarımı desteklediğini, tanrılara adaklar adadığını ve en önemlisi savaşlar yönettiğini görüyoruz. bunlara ilave olarak kendi yazıtları da mevcut ama bunlar çok fazla tarihsel bilgi sunmuyor.
hammurabi babasından kalan krallığın boyutu, konumu ve askeri gücü babil'i mezopotamya'daki önemli aktörlerden biri haline getiriyordu. ancak tek başına oyunun kurallarını değiştirecek kadar da güçlü değildi aslında. bir diplomatik raporda şöyle diyor: "kendinden başka kimsesi için yeteri kadar güçlü olan bir kral yoktur: babilli hammurabi'yle 10-15 kral birlikte hareket ediyor, larsalı rim-sin'le de öyle; eşnunnalı ıbalpiel'le de 20 kral var...". demek ki kralımız tek başına bir şeyleri yapamıyor, sürekli koalisyonlar kurmak zorunda.
hammurabi politik anlamda babasından büyük bir görev miras almış: fırat nehrinin kontrolünü sağlamak. biliyorsun, çöl ikliminde tarım demek sulama demek, her şey bundan ibaret. ama nehir aşağı doğru aktığında senin güneyindeki komşun larsa için sıkıntı demek. büyük dedesi, bu politikaya başlamış, babası da bayağı bir ilerletmiş ama en büyük hamleleri kendisi yapmış. hükümdarlığının başlarında rim-sin'in elinde bulunan uruk ve ısin şehirlerini mö. 1787'de fethetmiş, sonraki sene de rim-sin'le tekrar çarpışmış. ama hammurabi'nin tarih formüllerine ve o dönemden kalma diplomatik yazışmalara bakınca bu operasyonlar daha öteye gitmemiş. sonraki 20 yıl, hammurabi dikkatini kuzeydoğuya ve doğuya kaydırmış. o zamanlar mezopotamya'da mari, ashur (asur), eshnunna, babil, ve larsa adında büyük oyuncular var. hepsi birbiriyle koalisyonlar halinde güç oyunları oynuyor ve hammurabi bu süreçte kuzeyde kalan bazı şehirlerin surlarını güçlendirmeye yoğunlaşmış (mö 1776-1768).
hammurabi'nin hükümdarlığının son 14 yılına damgasını vuran şey savaş olmuş. öncelikle mö 1764'te dicle nehrinin doğusunda kalan ve iran'a uzanan metal ticaret yoluna erişimini tehlikeye atan ashur, eshnunna ve elam ittifakıyla uğraşmak zorunda kalmış. ama asıl büyük mücadele güneydeki larsa'nın rim-sin'iymiş. babası da rim-sin'i alt etmek için su yollarını kapatmayı denemiş ve hammurabi de aynı stratejiyi uygulamış anlaşılan. ana bir su kaynağını bloke edip suyu hem düşmanın yaşam kaynağı olarak kesmiş hem de bir anda açıp taşkın yaratarak bölgedeki nüfusu yerinden etmiş. zaten 1760'da hammurabi bu savaşı kazandıktan hemen sonra yıkılan bölgedeki nehirlerin yeniden açılması için çalışmalara başladığına göre durum bu. mö 1763'te larsa'nın başkentini aylar süren bir kuşatma neticesinde de alınca rim-sin'in işi tamamen bitmiş.
iki yıl sonra, yani mö 1762'de, hammurabi bu sefer doğudan gelen güçlerle çatışmaya girmiş. bunun nedenini kesin olarak bilmesek de ya hammurabi'nin onlardan önce davranıp doğuda dengeyi bozmaya yönelik bir hamlesi, ya da doğu güçlerinin hammurabi'nin son larsa zaferine verdiği bir tepki olduğunu düşünebiliriz. ama en garip hikaye, 1761'de hammurabi'nin babil'den 400 km kadar fırat yukarısında kalan mari'nin kralı ve aslında uzun süredir müttefiki olan zimrilim'i hedef alması. bunun için ancak iki mantıklı açıklama olabilir: birincisi gene su hakları kavgası, ikincisi ise mari'nin orta doğu'nun ticaret yollarının tam kavşağında bulunması ve hammurabi'nin burayı kontrol altına almak istemesi.
sonraki 2 yıl kralımız tekrar doğuya yoğunlaşmış, eşnunna'yı tamamen yerle bir eden bir savaş çıkarmış fakat bu zaferin büyük bir bedeli olmuş. çünkü babil ile doğudaki halklar (muhtemelen ileride babil hakimiyetini ele geçirecek olan kassitler de içlerinde) arasındaki "tampon bölgeyi" tamamen ortadan kaldırmış. son yıllarında da haliyle hammurabi savunma amaçlı surlar inşa ettirmekle meşgul olmuş derken mö 1750'de kahrından ölmüş. artık oğlu samsuiluna krallığı devralıyormuş o sırada.
hammurabi döneminde sadece askeri alanda değil, neredeyse hayatın her alanında büyük dönüşümler yaşanmış. hedef zaten o ufak şehir devletinden koca bir bölgesel devlete geçişi sağlamlaştırmakmış. kralımızın yazdığı mektuplardan o her detayla, her işin bizzat üstüne gittiğini görüyoruz. bu aslında hammurabi'nin ve o dönemdeki diğer tüm hükümdarların yönetim anlayışı. hatta ünlü kanunları bile hammurabi'nin "adil kral" idealizminin bir yansıması olarak görülebilir. eski mezopotamya kralları da bunu hep söylemiş zaten.
hammurabi'nin kalıcı bir bürokratik sistem kuramaması bu kadar "mikro yöneticilik" yapmasına ve son yıllarını savaşlarda geçirmesine bağlanabilir. onun ölümünden sonra da aslında kazandığı hiçbir askeri başarının uzun süre korunamaması bu eksikliğin bir sonucu belki de.
babil'in güney kısmını zapt ettikten sonra da kendisini ilahi bir varlık ilan etmek istememiş hammurabi, asırlardır süren bir geleneği yıkmış bu şekilde. muhtemelen kendine özgü bir kral idealizmi varmış ve bunu sürdürerek helenistik çağlara kadar hükümdarlığın esasları konusunda bir örnek oluşturmuş.
hammurabi'nin tarihteki önemi uzun yıllar boyunca abartılmıştı aslında. özellikle kanunları bulununca "adaleti dünyaya getiren kral" olarak filan anılmaya başlandı ama sonra daha eski tarihli i ve belki de daha hacimli kanunlar bulununca bu ünü biraz gölgelendi. hatta hammurabi kanunları ile musa'nın on emir'i arasındaki benzerlikler de ortak bir mirasa dayandırılmaya başlandı.
hammurabi'nin mezopotamya'yı tekrar tek bir bayrak altında topladığı da bir klişe. evet, o bölgede birleşme eğilimi vardı (bunu anlatan mühürlerde ve o dönemin kehanet metinlerinde görebiliriz) ama hammurabi'nin tek amacının birleştirmek olduğunu düşünmek biraz safça olur. onun asıl başarısı mezopotamya'nın siyasi ve kültürel merkezini 3. binyılın başından beri güneyde tutmak yerine kuzeye kaydırmak oldu. bu sayede mezopotamya tarihi 1000 yıldan fazla bir süre kuzeyde yazıldı.
hammurabi'nin hikayesini sonlandırırken şunu da eklemek lazım: o dönemki birçok kral gibi hammurabi de oldukça dindar biriydi ve tanrılara saygısını göstermek için birçok tapınak inşa etti. hatta kendi adına yazılan şiirlerde de tanrılara şükranlarını sunar ve onların desteğiyle kazandığı zaferlerden bahseder.
13 şubat 2025 az alkmaar galatasaray maçı
- az alkmaar yıllık toplam maaş bütçesi: 10 milyon euro. (ajax 35, psv 30 milyon euro)
gs yıllık toplam maaş bütçesi: 75 milyon euro. (ajax, psv ve az alkmaar'ın toplamı kadar.)
üstelik;
hollanda kişi başına düşen milli gelir: 65 bin dolar.
türkiye kişi başına düşen milli gelir: 15 bin dolar.
fakir ülkenin zengin futbolcuları ile zengin ülkenin memur futbolcularının karşı karşıya geleceği maç. muhtemelen memurlar kazanır.