hesabın var mı? giriş yap

  • cm'de parmanin oyuncusu ama flamengoda loanda baslar. yaklasik bir yil sonra £7m ye falan alabilirsiniz, azicik da saftır, 8 yillik kontrati, yilda £200000'a imzalar. solaktir ve left, centre, attacking midfielder ve forward oynar. getirdikten sonra bi kac ay oynatmayip tough training yaptirirsaniz canavar olur, juventus'ta nedved'i kestirir size.
    12 sene sonra gelen edit: büyük oyuncunun başlığını açmak bana kalmış. unutulmayacaksın alex!

  • tarzı olanlardan.

    güntekin onay: hocam bjk çok sakatlık yaşıyo. ?????
    önder özen:bakın sakatlığın nedenleri belllidr. 1) antrenman programı yanlıştır. 2) futbolcu kendine bakmıyordur. 3) darbeye bağlı sakatlık. .........

    güntekin onay: slaben bilic'e öyle böyle diyolar. iyi teknik direktör değilmiş.
    önder özen:iyi bir teknik direktörün parametreleri bellidir 1) taktik2)teknik 3) team management 4) fizik. bakın bilic de bunların hepsi var.

    güntekin onay: hocam pilav böyle tane tane olmuyo neden?
    önder özen: bakın bunların nedeni bellidir. 1) osmancık pirinci değildir. 2) iyi kavurmamışsındır. 3) kesme şeker koymamışsındır..
    bunların hepsi bilic de var.
    vsvsvsvsv.....

  • b. f. skinner' ın 1950' lerde yaptığı deneyden çıkardığı sonuç:

    kafesimize aç bir güvercin ve 10 dakikada bir yem veren düzeneğimizi koyuyoruz. güvercin yemin kokusunu alabildiği için derhal mekanizmaya doğru niyetleniyor ve kurcalamaya başlıyor. işlerin ilginçlemeye başladığı nokta ise tam yemin verilme anı. bu anda; yemlerin çevresinde dönmekte olan güvercin de var, kafası ile yemliği itelemeye çalışan da ve yemliğin üstünde kanat çırpan da. bu güvercinlerin her biri o an yapmakta oldukları işi ödüllendirilmeleri ile eşleştiriyorlar ve bu tip hareketlere ağırlık vermeye başlıyorlar. bundan sonra yem gelsin diye mal mal kanat çırpan güvercinimiz; yemini almaya devam ediyor ve doğru yolda olduğuna inancını kaybetmiyor. güvercinlerin bu sıkıntıya getirdikleri çözüm de "güvercin hurafesi" oluyor.

    "
    daha sonra 70' lerde bu deney farelerle tekrarlanıyor. yeni deneyimiz daha iş bitirici bir bilim adamının elinden çıkmış. fareler yemlerini alabilmek için; düzeneğin düğmesine 9 ile 11 saniye aralıklarla 2 kere basmak zorundalar. ilk günün sonunda tüm fareler düzeneği çözdükten sonra her farenin çözümü farklılık gösteriyor. düğmeye bir kez basıp kafesin içinde iki tam tur atan da oluyor, düzeneğin üstüne çıkıp iki ayak üstüne yükselen de. ama işi çözen farelerin hepsi bu yaklaşık 10 saniyelik ritüelleri bitince ikinci kez düğmeye basıyor ve yemini alıyor. yani bir kez daha takım oynuyor.

    bir sorunu çözdükten sonra nasıl çözdüğümüzden emin olmak gerekmiyor. çözerken izlediğimiz yolu ezbere tekrarlamak hiç yoktan iyidir diyoruz. tahminimce türlü ilginç hurafeler de böyle doğuyor. örneğin kurşun dökmek. alabildiğine tuhaf bir iş olsa da sevmeyeni çok yoktur. bana kurşun dökülme anını hatırlıyorum çevrede ailemden baya bi insan vardı. hatta her türlü hurafeyi hızla veto eden ve hatta hurafenin sahibine de hakeret eden babam da ortamdaydı, sesi çıkmıyordu. kimse de yadırgamıyordu yani kurşun dökme işini. ama "niye böyle yapıyorsunuz? neden kafamdaki çaşafa erimiş kurşun döküyorsunuz büyüklerim?" diye masaya yumruğumu vurmuş olsaydım, kimsenin söyleyecek bi sözü olduğunu da sanmıyorum. bin yılı aşan geleneğe de çok söz söylenmiyor. mutlaka ağırlığı olan biri zamanında bi işler yapmış ve "tamam oldu bozmayın böyle devam edin ananızı sikerim" demiş. kurşun dökmeye devam ediyoruz tempoyu bozmuyoruz konuya hakim olmasak da hiç yoktan iyidir.

  • akıllı telefonlarımızı kablosuz maus olarak kullanabilmemiz. yeni nesil gençler daha ne inlik-cinlik-itlik biliyorlardır eminim ama şu bilgi bana teknoloji adına çok fazla geldi. haliyle inanamadım, kurdum;

    adım 1) andromouse desktop 2.5 programını pc'ye indiriyoruz. (500kb'lık java dosyası, kurulum gerektirmiyor.)

    adım 2) telefona appstore'dan andromouse uygulamasını kuruyoruz. (o da minnak bi'şey.)

    adım 3) (internetiniz yoksa program bluetooth ile de çalışabiliyor. ben wireless üzerinden devam ediyorum) her iki alet de ortamdaki wireless'a bağlı iken, her iki uygulamayı da açıyoruz. (buraya kadar 10 sn sürüyor hepsi)

    adım 4) telefondaki uygulamadan "wifi" seçeneğini seçip, pc'deki programda karşınıza çıkan ip'yi yazıp, bağlan diyoruz. (bu ip de modemin ip'si. 192.168... diye başlıyor. ilk kurulumdan sonra, daha ip falan istemiyor.)

    voila! mausunuz hazır. bundan sonra kumanda kullanıyor gibi parmağınızı ilgili ekranda gezdiriyorsunuz. okulda sunum falan yaparken, elleriniz arkada pc'nizi kontrol edebilirsiniz mesela, o hesap.

    program bununla da kalmıyor, ihtiyacınız olduğunda klavye de olabiliyor. 1-2 kere kurduktan sonra da, hepsi taş çatlasın 10 sn sürüyor.

    en başta da dediğim gibi, maksat itlik olsun. kurulumu yaptım, ohannes dedim, bana yetti. ihtiyacı olan buyursun :)

    program screenshot'larımız da şu şekilde.

    program pc ekranı

    program telefon açılış ekranı

    ip bağlama ekranı

    maus ekranı

    denişik denişik ayarları

    download:

    program - pc versiyon.

    program - mobil - google play store linki

    edit: ios için;

    pc download; https://www.remotemouse.net/

    mobile download; https://itunes.apple.com/…trackpad/id385894596?mt=8

  • 07.00-17.00: bugün günlerden galatasaray

    18.00-21.45: bu nasıl kadro amk

    23.10 : prandelli istifa

    not: gsliyim

  • ekşi uygulamamın ''kenar'' kısmında 50'ye yakın gönderilmemiş, üzerinde çalıştığım entry var ama beni en çok yoranlardan biri bu oldu çünkü baktığım tüm kaynakalrda nhemen hemen aynı şeyler yazıyor...

    neyse, işte toparladıklarım;

    hammurabi: mezopotamya'nın kanun koyucusu kralı

    hadi biraz eski zamanlara dönelim. mö 1700'lere gideceğiz ve şimdiki ırak topraklarında yer alan babil'e uğrayacağız. işte orada, mö 1792- 1750 yılları arasında hüküm sürmüş hammurabi adında bir kralla tanışıyoruz. bu hammurabi biraz meşhur çünkü bilinen, en eski kanunları kaleme alan kişi olarak kabul ediliyor.

    hammurabi amori kabilesinden (orta doğu'nun antik göçebe halklarından biri) ve aslında hükümdar sülalesinden gelmiyor ama babası ve dedesi gibi babil kralı olmuş. ailesi hakkında pek bir şey bilmiyoruz. babası, kız kardeşi ve ilk oğlu olan sonraki kral samsuiluna'nın isimleri tarihte yer almış ama hammurabi'nin annesi veya diğer çocukları hakkında bilgi yok.

    hammurabi tahta çıktığında, yani mö 1792 civarında henüz genç bir adammış. o zamanların orta doğu kraliyet geleneğine göre öncesinde de yönetimle ilgili ufak tefek görevleri vardı muhtemelen. aynı yıl, babil'in güneyinde kalan kocaman bir bölgeye egemen olan larsa kralı rim-sin, babil ile larsa arasında tampon bölge gibi işlev gören ısin şehrini zapt ediyor. bu rim-sin ileride hammurabi'nin dişli rakiplerinden biri olacak, aklında olsun.

    hammurabi'nin yönetimiyle ilgili bilgilerimizin çoğu "tarih formülü" denen kayıtlardan geliyor. o dönemde mezopotamya'da hükümdarlar önemli bir olayı anmak için yıllara isimler veriyorlarmış. örneğin, bir önceki sene tapınak mı inşa edilmiş, ya da bir savaşta önemli bir şehir mi alınmış, yıla bu olayların ismini veriyorlar. biz de bunlara bakarak hammurabi'nin geleneksel bir orta doğu kralı gibi bir sürü tapınak, şehir suru falan inşa ettiğini, kanallar açtırarak tarımı desteklediğini, tanrılara adaklar adadığını ve en önemlisi savaşlar yönettiğini görüyoruz. bunlara ilave olarak kendi yazıtları da mevcut ama bunlar çok fazla tarihsel bilgi sunmuyor.

    hammurabi babasından kalan krallığın boyutu, konumu ve askeri gücü babil'i mezopotamya'daki önemli aktörlerden biri haline getiriyordu. ancak tek başına oyunun kurallarını değiştirecek kadar da güçlü değildi aslında. bir diplomatik raporda şöyle diyor: "kendinden başka kimsesi için yeteri kadar güçlü olan bir kral yoktur: babilli hammurabi'yle 10-15 kral birlikte hareket ediyor, larsalı rim-sin'le de öyle; eşnunnalı ıbalpiel'le de 20 kral var...". demek ki kralımız tek başına bir şeyleri yapamıyor, sürekli koalisyonlar kurmak zorunda.

    hammurabi politik anlamda babasından büyük bir görev miras almış: fırat nehrinin kontrolünü sağlamak. biliyorsun, çöl ikliminde tarım demek sulama demek, her şey bundan ibaret. ama nehir aşağı doğru aktığında senin güneyindeki komşun larsa için sıkıntı demek. büyük dedesi, bu politikaya başlamış, babası da bayağı bir ilerletmiş ama en büyük hamleleri kendisi yapmış. hükümdarlığının başlarında rim-sin'in elinde bulunan uruk ve ısin şehirlerini mö. 1787'de fethetmiş, sonraki sene de rim-sin'le tekrar çarpışmış. ama hammurabi'nin tarih formüllerine ve o dönemden kalma diplomatik yazışmalara bakınca bu operasyonlar daha öteye gitmemiş. sonraki 20 yıl, hammurabi dikkatini kuzeydoğuya ve doğuya kaydırmış. o zamanlar mezopotamya'da mari, ashur (asur), eshnunna, babil, ve larsa adında büyük oyuncular var. hepsi birbiriyle koalisyonlar halinde güç oyunları oynuyor ve hammurabi bu süreçte kuzeyde kalan bazı şehirlerin surlarını güçlendirmeye yoğunlaşmış (mö 1776-1768).

    hammurabi'nin hükümdarlığının son 14 yılına damgasını vuran şey savaş olmuş. öncelikle mö 1764'te dicle nehrinin doğusunda kalan ve iran'a uzanan metal ticaret yoluna erişimini tehlikeye atan ashur, eshnunna ve elam ittifakıyla uğraşmak zorunda kalmış. ama asıl büyük mücadele güneydeki larsa'nın rim-sin'iymiş. babası da rim-sin'i alt etmek için su yollarını kapatmayı denemiş ve hammurabi de aynı stratejiyi uygulamış anlaşılan. ana bir su kaynağını bloke edip suyu hem düşmanın yaşam kaynağı olarak kesmiş hem de bir anda açıp taşkın yaratarak bölgedeki nüfusu yerinden etmiş. zaten 1760'da hammurabi bu savaşı kazandıktan hemen sonra yıkılan bölgedeki nehirlerin yeniden açılması için çalışmalara başladığına göre durum bu. mö 1763'te larsa'nın başkentini aylar süren bir kuşatma neticesinde de alınca rim-sin'in işi tamamen bitmiş.

    iki yıl sonra, yani mö 1762'de, hammurabi bu sefer doğudan gelen güçlerle çatışmaya girmiş. bunun nedenini kesin olarak bilmesek de ya hammurabi'nin onlardan önce davranıp doğuda dengeyi bozmaya yönelik bir hamlesi, ya da doğu güçlerinin hammurabi'nin son larsa zaferine verdiği bir tepki olduğunu düşünebiliriz. ama en garip hikaye, 1761'de hammurabi'nin babil'den 400 km kadar fırat yukarısında kalan mari'nin kralı ve aslında uzun süredir müttefiki olan zimrilim'i hedef alması. bunun için ancak iki mantıklı açıklama olabilir: birincisi gene su hakları kavgası, ikincisi ise mari'nin orta doğu'nun ticaret yollarının tam kavşağında bulunması ve hammurabi'nin burayı kontrol altına almak istemesi.

    sonraki 2 yıl kralımız tekrar doğuya yoğunlaşmış, eşnunna'yı tamamen yerle bir eden bir savaş çıkarmış fakat bu zaferin büyük bir bedeli olmuş. çünkü babil ile doğudaki halklar (muhtemelen ileride babil hakimiyetini ele geçirecek olan kassitler de içlerinde) arasındaki "tampon bölgeyi" tamamen ortadan kaldırmış. son yıllarında da haliyle hammurabi savunma amaçlı surlar inşa ettirmekle meşgul olmuş derken mö 1750'de kahrından ölmüş. artık oğlu samsuiluna krallığı devralıyormuş o sırada.

    hammurabi döneminde sadece askeri alanda değil, neredeyse hayatın her alanında büyük dönüşümler yaşanmış. hedef zaten o ufak şehir devletinden koca bir bölgesel devlete geçişi sağlamlaştırmakmış. kralımızın yazdığı mektuplardan o her detayla, her işin bizzat üstüne gittiğini görüyoruz. bu aslında hammurabi'nin ve o dönemdeki diğer tüm hükümdarların yönetim anlayışı. hatta ünlü kanunları bile hammurabi'nin "adil kral" idealizminin bir yansıması olarak görülebilir. eski mezopotamya kralları da bunu hep söylemiş zaten.

    hammurabi'nin kalıcı bir bürokratik sistem kuramaması bu kadar "mikro yöneticilik" yapmasına ve son yıllarını savaşlarda geçirmesine bağlanabilir. onun ölümünden sonra da aslında kazandığı hiçbir askeri başarının uzun süre korunamaması bu eksikliğin bir sonucu belki de.

    babil'in güney kısmını zapt ettikten sonra da kendisini ilahi bir varlık ilan etmek istememiş hammurabi, asırlardır süren bir geleneği yıkmış bu şekilde. muhtemelen kendine özgü bir kral idealizmi varmış ve bunu sürdürerek helenistik çağlara kadar hükümdarlığın esasları konusunda bir örnek oluşturmuş.

    hammurabi'nin tarihteki önemi uzun yıllar boyunca abartılmıştı aslında. özellikle kanunları bulununca "adaleti dünyaya getiren kral" olarak filan anılmaya başlandı ama sonra daha eski tarihli i ve belki de daha hacimli kanunlar bulununca bu ünü biraz gölgelendi. hatta hammurabi kanunları ile musa'nın on emir'i arasındaki benzerlikler de ortak bir mirasa dayandırılmaya başlandı.

    hammurabi'nin mezopotamya'yı tekrar tek bir bayrak altında topladığı da bir klişe. evet, o bölgede birleşme eğilimi vardı (bunu anlatan mühürlerde ve o dönemin kehanet metinlerinde görebiliriz) ama hammurabi'nin tek amacının birleştirmek olduğunu düşünmek biraz safça olur. onun asıl başarısı mezopotamya'nın siyasi ve kültürel merkezini 3. binyılın başından beri güneyde tutmak yerine kuzeye kaydırmak oldu. bu sayede mezopotamya tarihi 1000 yıldan fazla bir süre kuzeyde yazıldı.

    hammurabi'nin hikayesini sonlandırırken şunu da eklemek lazım: o dönemki birçok kral gibi hammurabi de oldukça dindar biriydi ve tanrılara saygısını göstermek için birçok tapınak inşa etti. hatta kendi adına yazılan şiirlerde de tanrılara şükranlarını sunar ve onların desteğiyle kazandığı zaferlerden bahseder.

  • az alkmaar yıllık toplam maaş bütçesi: 10 milyon euro. (ajax 35, psv 30 milyon euro)
    gs yıllık toplam maaş bütçesi: 75 milyon euro. (ajax, psv ve az alkmaar'ın toplamı kadar.)

    üstelik;

    hollanda kişi başına düşen milli gelir: 65 bin dolar.
    türkiye kişi başına düşen milli gelir: 15 bin dolar.

    fakir ülkenin zengin futbolcuları ile zengin ülkenin memur futbolcularının karşı karşıya geleceği maç. muhtemelen memurlar kazanır.