hesabın var mı? giriş yap

  • kayıp yazar olduğum günlerde, tuvalette oturmuş çamaşır makinesinin üzerindeki orkid paketinin üzerindeki yazıları okurken aklıma geldi.

    prehistorik dönem kadınlarının regl çilesi, insanları hayatlarından soğutan çok beter bir şey olmalı. isa'nın çilesinden eski, kanlı, sancılı ve zorlu bir süreç... bu çile, doğal seleksiyonun insan ırkını mükemmelleştirmesi için de bir adımdır bence.

    düşünsene, mağaralarda yaşıyorsun... hijyenik ped diye bir olay yok. onu geçtim hijyenik hiçbişey yok zaten. mikrop kapmaya müsaitsin. kan kokuyorsun, vahşi hayvanları bulunduğun bölgeye çekiyorsun...

    hadi hepsini geçtim... majezik yok lan!!! majezik olmadan olur mu? olmaz! çikolata yok, sıcak su torbası yok...

    iyi ki bu dönemde doğmuşum.

  • genellikle rakip olarak değil de partner olarak oyununuzun içine eden tiplere denir. noob olmak herkese nasip olmaz. siz profesyonel bir oyuncusunuzdur, ama olur ya oyunun belli bir bölümünde hata üstüne hata yaparsınız; kafanız dağınıktır, o an celallenmişsinizdir bir şeye vs... peki noob öyle mi? bırak hata yapmayı, ne yaptığını bile bilmez bu adamlar. tamam lan dersiniz, birkaç derin nefes alıp sakinleşirsiniz. sonra beraber oynamaya mecbur olduğunuz 'noob'a dönersiniz ve anlatmaya başlarsınız. anlattığınız şeyleri siz ufak bir mantık yürütmeyle kolayca keşfetmişken, bu herife açıklama yapmak zorunda olmanız zaten onu kafadan noob yapar. olsun, siz yine de anlatın. haydi sözlük, 'noob'suz bir dünya için el ele!

  • salonda ağırlık çalışan herkesin yapmakta olduğu zannedilen spor dalı. ağırlık çalışması her türlü spor dalının tamamlayıcısıdır. bununla birlikte başka spor yapılmasa da ağırlık çalışarak vücudun egzersiz ihtiyacı karşılanabilir. sadece egzersiz ve güçlenme amaçlı ağırlık çalışanları yarışmalara hazırlanan, steroid alan, sürekli şişmeye hayatını adayan insanlarla aynı kefeye koyup dalga geçmek mallıktır. bunun yarışma seviyesinde yapılmasını ben de mantıklı bulmuyorum ama insanların twitter fenomeni, reality show starı vs. olmaktan medet umduğu bu devirde vücut geliştirmecilere laf etmem.

    vücut geliştirmeden kasıt düzenli olarak spor salonuna gidip kasları çalıştırmaksa bu bence her insanın yapmaya çalışması gereken bir şeydir. üniversitedeyken birkaç ay düzenli yaptıktan sonra tembellikten çok seyrekleştirdim sonra tamamen bıraktım. seneler sonra tekrar başladım ve bıraktığım için kendime çok kızıyorum. merak etmeyin "bir yerden sonra çok kötü görünüyor" cümlesindeki o bir yere ulaşmanız için senelerce aksatmadan çalışmanız lazım. zaten başladıktan ancak altı ay sonra falan düzgün bir insana benzemeye başlarsınız, belki bir sene sonunda "fena olmuyor ha" falan dersiniz.

    yetişkin nüfusun yüzde doksanının onuncu şınava gelmeden göbeğinin üstüne yattığı bir memlekette vücut geliştirmeye laf eden maldır. hele alternatif olarak sahilde yürümekten falan bahsetmek bambaşka bir kafa gerektirir.

  • insanı kısa sürede şekle sokan diyet. ara öğünleri atlamıyoruz ki vücut dürümsüz kalmasın.

    sabah: bir kibrit kutusu dürüm, çay, lifli dürüm.

    ara öğün: bir kase dürüm, soda.

    öğle yemeği: bir tabak dürüm, yanına bir kase dürüm.

    ara öğün: bir avuç dürüm.

    akşam: dürüm+ayran.

    ekleme: bu entry kanzuk'un kilosu üzerine espri yapmak amaçlı yazılmamıştır. olayın çıkış noktası tamamen her gördüğümde güldüğüm şu görseldir. bu entry'i de kendisinin hoşgörülü bir insan olduğunu düşündüğüm için yazdım. olmasaydı çoktan uçmuştum zaten.

  • *bilinen en uzak galaksi: egs-zs8-1. bu bebek 13,1 milyar ışık yılı uzaklıkta.

    *4 yıldır merkür yörüngesindeki messenger'ın, yakıtı bitince merkür yüzeyine yaptığı ölüm dalışı öncesi aldığı son fotoğraf bu olmuş. rip messenger.

    *bir exoplanet*'in yüzeyinden yansıyan ışık ilk kez görülebilir spektrumda tespit edildi. gezegenin adı 51 pegasi b. kendisi şöyle bi' arkadaş.

    *güneş sistemi'nin bilinen en yüksek dağı olympus mons. mars'ta bulunuyor ve everest'ten 3 kez daha büyük.

    *güneş'e çok yakın olduğu için kömüre döndüğünü düşündüğüm merkür yüzeyini meğerse kuyruklu yıldızlar siyaha boyuyormuş.

    *bir yıldızın doğum anı şöyle görüntülenmiş.

    *uzayda herhangi bir uzay aracına bağlı olmadan yapılan ilk serbest uçuşu bruce mccandless 1984'te böyle gerçekleştirmiş. en çok kıskandığım insanlar top 10 listemde kendisinin de adı yazıyor.

    *new york'ta çok ilginç bir şekilde 4 tane gökkuşağı aynı anda görülmüş. bunun nasıl mümkün olabileceğini meteoroloji uzmanı paul neiman şöyle açıklıyor.

    *2006 yılında yola çıkan new horizons uzay aracının 3 milyar kilometre yol alarak plüton'a varmasına sadece 2 ay kaldı. 14 temmuz'da orada olacağı tahmin ediliyor. ayrıca nasa, new horizons'ın plüton yüzeyinde keşfedeceği yeni yerler için isim önerilerinizi bekliyor. ben müthiş bir yaratıcılık örneği göstererek kendi adımı önerdim.*

    debe edit'i: orion telescopes'un inanılmaz yaratıcı reklam afişleri: 123

    üzgünüm edit'i: isim kampanyası 24 nisan'da sona ermiş.

  • narsisistik kişilere özgü bir davranış bozukluğu olan gaslighting, kişilerin kurbanlarına onların kendilerine dair algılarını yeniden biçimleyecek şekilde belleklerine olumsuz bilgi ve yargıları sokmalarıyla tezahür eder. bir manipulasyon yöntemi olarak da kullanılan durum, sorgu teknikleri içinde de yer alır.

    basitçe, filmlerde kendisini kaçıran ve kabus hayatı sürdüren kişinin telkin yoluyla sınırladığı algıyla yaşayan ve bir türlü kaçmayı beceremeyen kişiler buna örnektir. sosyal hayatta da karşınıza çıkarak kendi yargılarını sık telkinlerle size saldırma biçiminde gösteren otorite figürleri, böylesi bir algısal kopukluğa yol açabilir.

    1944 yapımı bir hollywood filmiyle terminolojiye girmiştir. ilgili film için bakınız

    psikolojik baskı oluşturarak tüm kanaatler yeniden oluşturulabilir.
    sizin de başınıza gelmiştir. sizin hiç olmadığınız bir insan olduğunuza dair telkinler duyarsınız, bir süre sonra telkinin geldiği yerle savaşmamak için ya da başka bir nedenle kabullenirsiniz, kabullendiğiniz an, telkin kendi delillerini oluşturur. yani kendini gerçekleştiren kehanete dönüşür durumunuz. ancak farkındaysanız, eylemleriniz ve karakteriniz tutarlı bir bütünlük gösteriyorsa etkilenmezsiniz.
    her durumda telkini yapan kişi, sizi nasıl görmek istiyorsa öyle görüyordur. tıpkı rorschach lekesi gibi, orada olanı değil, kendi içindekini görüyordur.
    narsisistik kişilerin yargılarını silmek zordur. telkine kapalı olduğunuzu göstermeniz narsisizmle inşa ettikleri kabul ettirme gücünün parmaklarının arasından akıp gittiğini düşünmelerine neden olacağından yüksek ihtimalle sizi listenin dışına iteceklerdir.

    insanlar telkine açıktır. kendinizi olumsuzlamayın. başkasının gözünden bakmayın kendinize.

  • mount&blade warband oynarken farklı bir yol çizeyim kendime diyerek oluşturulabilecek en şerefsiz nordic karakterimi oluşturdum. öyle bir şerefsiz ki onuru -65 falandı.

    herneyse oynayanlar bilir ki, köy yağmalamaya ordunuzla giderseniz, köylüler size direnmezler. ancak ben köylüleri çift elli kılıcımla doğramak için ordumu bir yere yerleştirip, yanıma aldığım 5, 10 elit askerle yağmaya gidiyordum. onlar da direniyordu haliyle. ancak sonuçta tırpan ve taşla üstüme gelen yaklaşık 50 köylüyü kesiyordum.

    beni bu iğrenç halimle derebeyi yapmak isteyen kalradya krallarının da ne kadar güç bağımlısı olduğunu o zaman anlamıştım. asıl zalim harlaus, graveth, ragnar, sancar ve hakim gibilerdi...

  • debe'ye özel önedit
    bu yazı “bak gideriz” mesajı vermek için değil,
    doktorlar gidiyor, neden gidiyor, başkalarının gitmesini nasıl önlersiniz ve neden önlemelisiniz
    konularını işlemektedir
    ona göre…

    asıl entry

    gelecekte doktor fazlası olacak palavralarına inanmayınız.

    (3. kişilerin buraya gelip yazmasından sinir olduğum için ve hakikatleri açıklamak için bu entry'i yazıyorum)

    türkiye'de 165 bin doktor var.
    yılda 15 bin öğrenci mezun oluyor.
    ülke nüfusu 82 milyon + 10 milyon göçmen var

    almanya'da 409 bin doktor var.
    yılda 8 bin mezun oluyor.
    almanya doktor sayısını 600 bine ulaştırmak istiyor.
    alman nüfusu ise 83 milyon

    biz almanya'nın daha şu andaki doktor sayısına bile 20 yılda ulaşıyoruz ancak o zamana kadar nüfus belki 100 milyon olacak.

    bir iki yıl içerisinde yılda 2 bin doktoru dışarı vermeye başlama ihtimalimiz kuvvetli.

    dışarı doktor verilmesinin birkaç sebebi var:

    1-) doktorlara saygı bitti. doktorlara karşı kasıtlı olarak öfke ve nefret oluşturuldu. aşağıdaki diğer maddeleri bu nefret sayesinde başarabiliyorlar çünkü halk kendi doktorlarına sahip çıkmak yerine doktorların darbe yemesinden haz duyuyor. doktorlar “bize haksızlık yapılıyor” dediğinde halk “oh iyi olmuş” diyor.

    2-) maaşlar çok düşük.
    nişantaşındaki ya da bağdat cadddesindeki doktorlara bakmayın, onlar hep iyi kazanıyordu. şimdi de araplar falan derken yine iyi kazanıyorlar. 165 bin doktorun 16 bin'i böyle olsa, diğer 50 bin doktor ise özellerde çalışsa, kalan 100 bin doktorun çoğu 15 bin altı kazanıyor. pratisyenlerin ve dahili branşların çoğu ise 10 binden aşağı kazanıyor. bu ücretler oldukça düşük. çünkü benzer eğitim seviyesindeki arkadaşlarımız, hem de gerek okulda gerekse de ulusal sınavlarda bizden düşük puan yapan arkadaşların maaşları bizleri geçiyor. bu şekilde giderse insanlar tıp tercihi yapmayı bırakacaktır. çünkü bu maaşlarla tatile gitmek, elektronik eşyalar almak çok zor, ortalama bir araba almak ise imkansız. hem onca emek verip doktor olunuyor, sonra zorluklarla meslek icra ediliyor ama maddi ve manevi karşılığı olmuyor.

    dünyanın her yerinde, 3. dünya ülkelerinde, bile doktorlar hem çok saygı görür hem çok iyi kazanır.
    türkiye'de hem saygı yok, hem de gelir düşük.

    hayır, madem para vermiyorsun, biraz akıllı olup “ağasın, paşasın” yapın da millet ikna olsun.

    bu iş para için yapılmaz diyen tiplemelere bakmayın. aynı tipler 3 kuruş için babasını satar, adına da ticaret der.
    para için yapılır. paragöz olmayın, durumu olmayana yardım edin. ancak insanlardan ömürboyu hayırkurumu gibi yaşamalarını bekleyemezsiniz. insanlara hakkını vermek zorundasınız, yoksa onlar da başlarının çaresine bakarlar.

    asgari ücretle doktorun aldığı 10 bin'i kıyaslayanlar kendilerine ülkemizde neden asgari ücretin insanlıkdışı şekilde düşük olduğunu sorsun. doktor da az alıyor, asgari ücretli de.

    3-) tus çok sıkıntılı bir süreç

    arkadaşlarım resmen kafayı tırlattılar bu sınav uğruna. tus dershaneleri sistemi ele geçirmiş ve her yıl 100 milyon tl'ye yakın parayı cebe atıyorlar. nedir ki insanlar uzmanlık yapıp meslek edinmek istiyor.

    almanya'da uzmanlığa geçiş başvuru usulü oluyor.
    yunanistan'da ise adınızı yazdırıp sıranın kendinize gelmesini bekliyorsunuz ve yeterince beklersiniz her uzmanlığı yapabiliyorsunuz.

    bizde ise o kadar çok arkadaşım sınavlarda birkaç puan yüzünden hayallerinden vazgeçmek zorunda kaldı ki…

    tamam anladım, bizde bir merkezi sınav lazım
    dünyada bu kadar ağır olmak zorunda mı.

    rekabet var anlıyorum. rekabetin sebebi ise doktorlar düşük puanlı bölümlerdeki meslektaşlarının inanılmaz yıpratıcı hayatını görünce dersaneye gitmeyi hastaneye gitmeye tercih ediyor.

    tus, türk doktoruna psikolojik işkence haline gelmiş bir ayıptır

    4-) hadi tus'u geçtin, seni cehennem bekliyor

    asistanlık eğitimi hem eski kafalı hem de inanılmaz mobing var.
    nöbet ertesi çalıştırılıyorsun, çalıştığında da zaten inanılmaz yoğun oluyorsun. hocalar elle tutulur eğitim vermedikleri gibi sürekli asistanları suistimal ediyorlar.

    türkiye'de tıp gelişmiş diyenlere bakmayın. o eskidenmiş ve biz eskide kalmışız. türkiye'yi övenleri daha turnuva başlamadan önce milli takımı övgülerle uçuranlara benzetiyorum. turnuva başlayınca yere çakılıyorsun. dediğimin haklılığını 15 yıla görürsünüz.

    ülkede doktorların %90'ı yabancı dilde makale okuyamıyor. fakültede ne öğrendiyse ve ondan bundan ne duyduysa o şekilde kalıyor. doktorlar biliminsanı gibi değil test çözen inek öğrenci gibi düşünüyor bu yüzden ülkeden doğru düzgün makale çıkmıyor.

    cerrahi branşlarda ve pediatri dahiliye gibi yorucu bölümlerde insanlar o kadar yıpranıyor ki çoğu genç hekim bu branşları ne olursa olsun tercih etmiyor.
    tehlikenin farkında değilsiniz sanırsam ama on yıl sonra ülkede kalp cerrahı beyin cerrahı hatta dahiliyeci, çocuk doktoru bulamayacağız. bulduklarımız ise bizden istediği her parayı isteyebilecek çünkü onlara mahkum olacağız.

    fakülte kontenjanı arttırarak bu sorunu çözemezsiniz çünkü tıp fakültesini kaldırabilecek ve doktoru becerebilecek kesim ilk %2 zaten. o yüzden 40 bin barajı kondu. 150.000'den adam alırsanız büyük ihtimalle adama da kendinize de yazık edersiniz.

    çözüm

    doktorları burada tutmak istiyorsanız burada kalmayı cazip hale getirin
    halkta yaratılmaya çalışan doktor karşıtlığını durdurun
    maaşları düzeltin
    asistanlık kontenjanlarını arttırın
    asistanlık eğitimini standarta oturtun ve düzenleyin
    çalışma saatlerini insancıl koşullara çekin
    mobbing yasasını işler hale getirin

    bunları yapmazsınız uzun vadede doktorlar zaten bir yolunu bulur, gider, kazanan taraf olur

    kaybeden siz olursunuz…

    debe edit'i:
    imlalar

    “ama doktorların bazısı çok kaba” yazan yazar arkadaşlar oldu.
    haklısınız, ülkemizde doktorlar da hastalar da hınçlarını birbirinden çıkarıyorlar.

    doktorların bazıları gerçekten çok kaba.
    ben fakültede iken doktorların ve hocalarımın yaptığı kabalıkları eleştirirdim ama uzun mesailerden sonra farkettim ki ben de yavaş yavaş onlara dönüşmeye başlıyorum ve bu beni üzüyor

    benzer şekilde hastalar da inanılmaz kabalar. zorla kavga çıkarmaya geliyor kimisi. bizim hastanede her gün karşılaştıklarımızı görseniz…

    sistem bozuk olduğu için doktorlar da hastalar da bozuluyor.

    doktoru-hastası hepimiz bu sistemin mağduruyuz. birbirimize kızıp suçu birbirimize atıyoruz ancak asıl suçlu sistemin bu hale gelmesine müsaade edenler ve sistemin bu halde olmasından kazanç sağlayanlardır.

    dolayısıyla sizden rica ediyorum, sistemi düzeltmekten yana olun, birbirimize girmekten değil

    bir de “35 bin lira” alıyormuşuz diye susacakmışız
    1-) okumadın galiba, çoğumuz 35 bin lira almıyoruz
    2-) gerçekten alsaydık da zaten “paranı al sus” bizim insanlığımıza yakışmaz.
    ne olursa olsun haksızlığa başkaldırmak değil midir insan olmak
    bizim ülkemize de adet haline gelmiş bir şey bu: mağduru susturup mağduriyeti normalleştirmeye çalışmak

  • selamlar sözlük! hakan ural gibi tonla "ünlü" sadece canım ülkemde sahte çürük raporu alarak askerlikten yırtmıyor. alın size bir askerlikten yırtma hikayesi:
    jimi hendrix 19 yaşında araba çalmaktan ikinci kez tutuklandığında ona ya hapse ya da orduya girmesi seçenekleri sunuldu. hendrix mecburen 1961'de orduya katıldı.
    askerlik hem onun için hem de ordu için azap oldu. berbat bir askerdi, fiziksel testlerin hepsinde kötüydü, her şeyi kötü yapıyordu ve disiplinsizdi. babasına yazdığı mektuplarda sadece askerliği kötüleyip şikayet ediyordu.
    askerlikte 3 yılı doldurmadan terhis edildi! hendrix, paraşüt eğitiminde bileğinden yaralandığı için erken terhis edildiğini söyledi yıllarca oysa sorumlu subayların onun hakkında yazdığı raporlarda erken terhis edilmesinin amerikan ordusu için iyi olacağını, bir beladan kurtulacaklarını belirttikleri biliniyordu. işin aslı hendrix askerliğinin 10. ayında ordu psikiyatristiyle görüştü ve ona eşcinsel eğilimleri olduğunu ve birliğinden bir askere aşık olduğunu söyledi. amacı o dönemlerde ordu yönetmeliğinde yer alan eşcinsellerin özellikle askeri görevleri yapamayacak insanlar olduğunu söyleyen ve ordudan atılmalarını öngören bir madde sayesinde ordudan ayrılabilmekti. bunun üzerine ordu doktoru tarafından eşcinsellik muayenesi yapıldı ve hendrix'in "eşcinsellikten" muzdarip olduğu sonucuna varıldı!
    2 temmuz 1962'de onurlu şekilde ihraç edildi! jimi aklını kullanarak askerlikten yırtmayı başarmıştı.

  • ne insana, ne hayvana ne de doğaya saygı duyuyorlar. evet arkadaşım bunu da o boktan partinize bağlayacağım zira ülke düşmanı bir parti olmasa bu gemi ülkenin kıyısından bile geçemez.