bir kere evleniyorum her şey eksiksiz olmalı
554 entry daha
- yemin ederim şu tip insanlar nasıl mutlu oldular,isterim de isterim şu marka şu olsun,düğünü bilmem nerede yapalım masa örtüsü rengi ile kapı girişindeki tüller uymuyor diye ağlayanlar..
aman ali rıza bey tadımız kaçmasın modunda olanlar ya boşandı ((bkz: ben) ya da o baştan yırtıklığı göstermedikleri için halen bir çok şeyi tolere ediyor:) - problemli bir düşünce.
* kimse, kendisi de ucundan tutmayacağı masraf talep etmemeli (millet kızını mı evlendiriyor, malını mı pazarlıyor belli değil).
not: gayet mütevazi yaklaşanlar da kayınvalide terörüne maruz kalabiliyor.
ülkemizdeki “kibar insanı ezme” alışkanlığı burada da devreye giriyor.
sınır çizmeyi bilmek lazım, mesele bu.
* sınır derken, eşimle ben evlenirken masraf olmamak için elimizden geleni yaptık (mobilyaları kendimiz aldık mesela).
masraflı bir düğün istemedik. iki tarafın da o sıralar durumu çok müsait değildi, yetersiz hissetmelerini istemedik.
en önemlisi, benim ailem ve eşimin ailesinin eşit masraf yapmasına özellikle dikkat ettik.
ama yine de, ben gelin olarak, saçma salak laf sokmalara maruz kaldım.
sınır çizmeyi bilseydim (ya da eşim bilseydi), kayınvalide kişisi gerginlik çıkarmak için saçma sapan hareket edemezdi (8 sene sonra görüşmeyi toptan kestim). - ya bırakın şu tip kadınlar mutlu oldular muhabbetini. mutlu olurlar tabi sevdiği için evlenmedi para ve rahatı için evlendi kendi gözünde ecüş bücüş görünen adamla. aldatılsa dahi aman ne rahatımı bozacağım ne halt yerse yesin karısı benim nasılsa kafasında olduklarından siz onların kıymet gördüğünü sanıyorsunuz. adamlar halt yedikçe birşeyler aldırıyorlar bunu da sağda solda mutlularmış gibi şova döküyorlar sadece. gerçekçi olalım bu tip kadınların mutluluk anlayışı sevdiğiyle evlendiği için mutlu olmak değil rahat bir hayat yaşadığı için mutlu olmak
- bu düşüncede olmayan kadınların mutsuz oldukları gerçeği barındıran hede.
iyi kötü başımdan bir evlilik geçti. kaç evliliğe de şahit oldum. evlenmeden önce bu düşüncede değildim. şahsen hala da aynı düşüncede değilim ama işin öte yanında da gerçekler söz konusu.
bu biraz sevgiyle de alakalı. bir kere erkek çok seviyorsa kadın dünyaları da istese, çok bir şey istemediğini düşünüyor. bir kere evleniyoruzla başlayan her cümle erkek için evet haklısın şeklinde yanıtlanıyor. ama erkeğin sevgisi öyle çok değilse, mantık evliliği olarak yaklaşıyorsa çok basit şeyler dahi ne gerek vara, sen de hiçbir şey istemiyorum dedin daha şimdiden dünyayı istedine dönüşüyor.
bir kere erkeğin daha çok sevdiği ilişkilerde erkek zaten imkanlarını zorlayarak da olsa evleneceği kadın için her şeyi tam ve eksiksiz yapmaya çalışıyor. bütün bunları yapmaya çalışırken ailesinin kendisine ne kadar destek ya da köstek olduklarıyla da yüzleşiyor. şayet ki ailesi imkanı varken destek olmadıysa ailesine kırgın oluyor ve gerekirse borçlanarak da olsa bütün yatırımını yaptığı kadına daha çok bağlanıyor. ola ki aile evliliğe müdahale etmeye kalktı. kadının cevabı hazır oluyor. biz evlenirken ne yaptı senin ailen de şimdi bu konuda bize karışıyorlar. erkek istemsiz de olsa ailesini savunamıyor, hak veriyor. eğer aile destek verdiyse de zaten evliliğe müdahaleci bir tavırda olmuyor. aman oğlum aman kızım siz iyi olun mutlu olun biz başka bir şey istemiyoruz diyerek kenara çekiliyorlar. gelin eve geldiğinde misafir gibi ağırlıyorlar. kadının fikir sunarak alınan kararlarda da ayy ne kadar iyi düşünmüşsünüz diyerek destek oluyorlar. çünkü aile de olası bir boşanma durumunda yatırımını kaybetmek istemiyor.
kadının daha çok sevdiği ilişkilerde kadın birçok isteğinden zaten feragat ediyor. erkek de kadınla evlenmesini bir lütuf olarak görüyor. çok ufak bir isteğinde yaa ne gerek var çok mu lazım dediğinde kadın sevdiği adamı çok zora düşüreceğini düşünerek ya geri adım atıyor ya da çok içinde uhde kalacak bir şeyse kendi imkanlarıyla yapmaya çalışıyor. erkek de düğün, ev düzme işini minimum masrafla kapatmış oluyor. ailesinden de pek bir yardım talebi olmuyor. ailesinin kendisine köstek olduğuyla da yüzleşmiyor. iş bu noktada aile kendi eksiklerini suçlamalarla kapatmaya çalışıyor. daha nişan aşamasında başlıyorlar, kız iyi de annesi fena. bu anne size çok karışacak gibi. ilerde evlendiğinizde karışırsa siz sıkıntı yaşarsınız diyor mesela. damat kafadan kayınvalideye kuruluyor. kızın her isteğinde annen mi veriyor sana bu akılları şeklinde tepki gösteriyor. kadın da bu sefer annesinin bir şey demediğini ispatlamak için dahi isteğinden vazgeçiyor. bunu gören erkek de her şey de annen annen diyerek kadının her isteğinde geri adım attırmaya çalışıyor. kendi ailesi evlilik içerisinde her şeye müdahil olmaya çalışıyor. damat ailenin gerçek yüzüyle yüzleşmediği için kendi ailesinin isteklerini en doğru istek olduğunu düşünüp kıza dayatıyor. kız bir noktada patlama geçirip, biz evlenirken ne yaptılar sanki şimdi ne diye karışıyorlar dediğinde, “daha ne yapacaklardı. benim her şeyi yapmaya imkanım yettiği için ben onlardan yardım istemedim. onların ne suçu var. sen kendin istemedin. sen kendin vazgeçtin.” gibi söylemlerle karşılaşıyor. yaa bu gözler düğünde takılanlar benim düğünlere gidip taktıklarımın karşılığı diyerek takılanları talep eden kayınvalideler gördü ya da x amcan senin düğünde şunu takmıştı, şimdi onun oğlu evleniyormuş. sen al bana ver, ben götürür takarım şeklinde talep eden kayınvalideler gördü. daha kötüsü bunu haklı gören kocalar gördü ve dahası bu hiçbir şey talep etmeyen gelinler o kayınvalidelere köle yapılmaya çalışıldı.
itiraz edenler olacak, hayatın gerçeklerinden ötede oynamak istiyorsanız, gidin oynayın. erkekler zannediyor ki gelin hiçbir şey talep etmese hiç borç yapmadan evlenir, mutlu mesut yaşar gideriz. öyle çok mutlu olunsaydı kaçarak evlenenler bu dünyanın en mutlu çiftleri olurdu. araştırın bakın yüzde kaçı mutlu? ben kaçarak evlenen 100 kişi tanıdıysam 1 inden anca duymuşumdur mutluyum diye. o bile evliliğin başlarında kayınvalidesinin yanına gidip, çok sıkıntılar yaşadığından bahsetmiştir.
hemcinslerime önerim, isteyin, isteyin, isteyin. sonra gözlemleyin. sizin isteğinize karşı olan tavrını gözlemleyin. isteğinizi ne gerek var diye başlayarak küçümseyen bir cevapla mı karşılaştınız. ayrılın. neden biliyor musunuz? çünkü o evlilik gerçekleştiğinde de her zaman sizin ortaya koyduğunuz düşünceler, duygularınız küçümsenecek. isteğinizi ortaya koydunuz, küçümsenmedi. ama karşıdaki insan yapmak için çok çaba gösterse, imkanları zorlasa da yerine getiremedi. o zaman ona şunu sorun? ailenin durumu çok mu kötü? hayır değil cevabını mı aldınız. o zaman neden sana hiç yardımcı olmuyorlar? yoksa benimle evlenmeni mi istemiyorlar? en başından istenmediğinizin farkında olduğunuzu en başından söyleyin. söyleyin ki o adam gitsin ailesinin gerçek yüzüyle yüzleşsin. sizi gelin olarak almak istemeyen bir ailenin sürekli ayaklarına sürüklemesin. sonradan diyeceğiniz, “zaten senin ailen en başından beri beni istemiyordu.” cümlesi bir anlam kazansın. öbür türlü, “yoo seni gayet istiyorlardı. sen bunu nerden çıkardın. sen kafanda kuruyorsun, uyduruyorsun!” cümlelerine maruz kalmayın. gerçekten uğraşılıp yapılamıyorsa ve seviyorsanız biraz fedakarlık yapabilirsiniz. emin olun o adamın gözünde daha değerli olacaksınız. birincisi adam diyecek ki yaa çok istiyordu beni sevdiği için vazgeçti, çok büyük bir fedakarlık gösterdi. öbür türlü düğün yapmasan ya da düğünün masrafını senin baban karşılasa fedakarlık olarak görmeyecek. siz dünyalar kadar fedakarlık yapsanız da istemediğiniz, isteğinizde diretmediğiniz için hiç fedakarlık yapmış olmayacaksınız. - bir kere boşanıyorum en afaki nafakayı malı mülkü almalıyım.
- kadınlar gerçekten sevdiğinde vazgeçemeyecekleri, esnetemeyecekleri hiçbir standart yoktur. "ay ben böyle bir şeyi asla yapmazdım, kendime inanamıyorum, bunu ben mi yapmışım" der geçerler. evlenmeden önce böyle kezban kezban triplere giriyor size kural koyuyorsa yeterince sevmiyordur eyvallah deyip evlenseniz de hayır görmezsiniz çünkü arkasından daima daha fazlası gelecektir.
eldeki imkanlarla en güzeli en iyisi neyse o yapılmalı ama karınız olması için değil karınız olduğu için - hayatın şamarını yemeyenlerin şımarıklık cümlesi bu. biz de böyle dedik, her detayı araştırdık, en güzelini bulduk, sonra planlanmış düğün tarihimize 5 ay kala eşimin annesini, 5 gün kala da benim babamı kaybettik. düğünü erteledik, düz bir nikah yapıp geçtik. o şımarıklıktan eser kalmadı. yine özeniyoruz, ama mükemmelin peşinde koşma isteği kalmadı. güzel olsun, eğlenelim diyoruz. hayatın şamarı insanı kendine getiriyor. aklınız varsa kendinize gelmek için o şamarı beklemeyin.
- mal insan beyanı. iki gün sonra o düğünden geriye bi bok kalmaz. istersen dünyanın en güzel, en zengin ve en şaşaalı düğünü olsun, kimse konuşmaz unutulur gider. hani o boşanan çiftlerin hangisi oturup da, ulan ne düğün yapmıştık be, falan diyecek. saçma bi şey düğün. enayi olmayın, sizle evlenecek kişi düğün için evlenecekse zaten baştan yanlış o olay.
- bir kere evleniyorsun diye gereksiz şatafata, gösterişe, insanlara kendini ispat yarışına giriyorsun.
oysa eksiksiz olmalı dediğin şey aslında boş ve geçici detaylardan ibaret.
nikah şekerinin rengiyle uğraşıp karakteri, sevgiyi, sadakati gözden kaçıranlar, sonra o “bir kere”yi ikinci, üçüncüye çeviriyor.
görkemli bir düğün kimseyi evli tutmaz. o yüzden keşke bir güne değil, bir ömre hazırlanmayı öğrensen. - bunu genelde kezbanlar yapıyor. söz, çeyiz, nişan, düğün, balayı, düğün görüntüleri falan filanı dakika dakika sosyal medyadan paylaşıyor, derken iki bilemedin 3 seneye de bazıları boşanıyor, bazıları mutsuz ama yine de sosyal medyada gösteristen ödün vermiyor. çok az kişi mutlu. her şey gösterişe, tribünlere oynamaya döndü.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek, oylamak, mesaj yazmak için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap