hayatın artık zevk vermemesi
20 entry daha
- bence bir şeyi elde etmek ne kadar zor olursa ondan aldığın zevk de o kadar fazla oluyor. şimdi her şeye çok kolay ulaşıyoruz bu yüzden de elde ettiklerimiz bize umduğumuz gibi zevk vermiyor.
- sosyal medyayı azaltıp, sadece kitap okumak için tablet aldım, kısa videolar izlemeyi bıraktım. her gece 1 film izliyorum. tuvalete telefonsuz giriyorum. güzel bir şey gördüğümde story atmak veya fotoğraf çekmek yerine uzun uzun bakıp irdeliyorum. sıkılmayı tekrar öğrendim.
geçen gün kampa gittim ve 4 saat telefona ve hiç bir şeye bakmadan müzik bile açmadan öyle yaşlıların sokağı seyretmesi gibi etrafı seyrettim. 4 saat sonunda dala konan bir kuş bile beni ne kadar mutlu etti.
mutsuz değiliz, algılarımız kapalı. kolay dopamine o kadar bağımlıyız ki reseptörler artık çalışmıyor. ülkede olan bitenler diyoruz ama iç savaşta aç bir şekilde yaşayan afrikanın bilmem nerelisi bizden daha çok zevk içinde yaşıyor. hep ülkede ve dünyada olanlara, ekonomik kaygılara bağlıyoruz ama gerçek bu değil.
sıkılmayı, kısa süreli bir şeyler izlemeden (reels, tiktok, shorts gibi) veya kısa süren okumalar (tweet hatta entry gibi) vs yapmadan zaman geçirmeyi tekrar öğrenin. bakın nasıl her şeyden daha fazla keyif alıyorsunuz. - tam tersini yaşayanlardanım. hayatın çok temel, çok küçük şeylerde bile hâlâ zevk verebildiğine inanıyorum. kahvenin ilk yudumu, iyi bir cümleye denk gelmek, sabah serinliğinde yürümek, aylar sonra biriyle gerçekten gülmek, bir şarkının tam da ruh haline denk gelmesi…
sorun hayatın zevk vermemesi değil bence. çoğu zaman biz, o zevki fark edecek kadar yavaşlayamıyoruz. sürekli bir şeyleri “başarmaya”, “yetiştirmeye”, “tüketmeye” çalışıyoruz. halbuki hayat, bazen sadece oturup güneşi izleyecek kadar durabildiğinde kendini hatırlatıyor.
evet zor, evet yorucu ama bu dünyanın hâlâ iyi kokan ekmekleri, tesadüfen tanışılan güzel insanlar ve her şeye rağmen devam eden bir müziği var. dinlemek isteyen için. - bir zamanlar mutlu eden şeyler şimdi sadece yapılması gerekenler listesinde.
günü geçiriyorsun ama ruhun başka bir zaman diliminde kalmış gibi.
hayat devam ediyor ama sen pasif bir izleyici olmuşsun.
ve bu his, çok sessiz ama çok yorucu. - hayat bazen garip bir şekilde tatsız gelir; her şeyin vardır ama içten içe bir boşluk, bir anlamsızlık hissi çöker. ne eskiden mutlu eden şeyler heyecan verir, ne de insanlar gerçekten yanında gibi gelir. güneş doğar ama içini ısıtmaz, kahkaha duyarsın ama sana uğramaz.
bu genellikle sadece mutsuzluk değil; derin bir yorgunluk, tatmin olamama ve içten içe bir şeylerin eksik ya da yanlış olduğunu hissetmektir.
zevk almamak, bazen ruhun “yeniden başla” çağrısıdır. kabuğu çatlatan o sessizlik anıdır. - 20 yy'ın ortalarına kadar savaşa, cinsel tabulara, içki yasaklarına, kısıtlamalara karşı çıkarak bir fikri benimsiyor, bunun için savaşıyor ve bundan haz alıyorduk. ancak günümüzde uğruna karşı çıkılacak bir değer kalmadı. fitzgerald'ın kitaplarına konu ettiği hüzün dolu genç adamlar bir kızı öptüklerinde büyük doyuma ulaştılar. fakat artık bir kızı öpmek rutine kaçtığından ve kimse için önem arz etmediğinden günümüz genç adamları doyumu kendilerinde aradılar ve orada olmadığını gördüler. rollo may
- 6 yaşından beri yaşadığım durum. doğduğumdan beri hayat çok nadir zevk verdi. kendimi bildim bileli hayatın amaçsızlığı kafamı kurcaladı. sürekli aile, toplum tarafından bitirilmesi gereken görevlere boğulduk ve bunları yapmaya da korku ile ikna edildik. bu yönü ile bu toplum başka toplumlardan ayrışıyor. bizde yaşamaktan zevk almak gibi bir felsefe yok. hayat çiledir ve sen de bunu doldurmak zorundasın. ne zaman yabancılarla muhattap olmaya başladım hayatın bizim algıladığımız gibi olmadığını farkettim. mesela bir şeyi ben onu yapmaktan hoşlanmıyorum diyerek reddedebiliyorlar. bunu ilk farkettiğimde bir aydınlanma yaşadım. çok basit gibi görünebilir ama bu ülkede bunu yapamıyoruz. çünkü ne yapacağımızı, nasıl yaşayacağımızı toplum belirlemiş ve bize bunu empoze ediyor. bunun dışına çıkarsan da boku nasıl yiyeceğine dair korkus senaryolarını önüne seriyorlar ve sen mecburen ikna oluyorsun ama içten içe istemediğin şeyleri yapmak zorunda kaldığın için öfke ile doluyorsun. yarış atı gibi ders çalışıp sınavlara hazırlanarak 20'li yaşların sonuna kadar geliyorsun neredeyse. sonra iş bulacaksın ama iş beğenmezsen yine toplumsal baskı görevini yapıyor. işi hallettin bu sefer evlenmen için baskı görüyorsun, evlendin çocuk yapmak için. bunları yapmazsan da yaşlanınca hapı yutacağına dair korku senaryoları birbiri ardına geliyor. yani bunların hiçbirine mutlu olmak, huzur bulmak için ikna olmuyorsun hepsi toplumun sana yapmazsan yanacaksın telkinleri ile ilerliyor. aynı dinimiz gibi. iyi insan olmaya ikna etmek yok, denileni yapmazsan yanacaksın, çıyanlar sokacak, sana irin içirecekler. sence böyle bir manipülasyon altında yaşadığın hayattan zevk alman normal mi? önce tüm toplumsal, dini telkinlerden sıyrılmak, korku ile değil mantık ile ikna olduğun hayatı yaşamak gerekiyor. diğer türlü hayat toplumun sana verdiği checklist'i doldurmakla geçiyor ama onu neden doldurduğunu, kimin için doldurduğunu bilmiyorsun.
- 26 yaşındayım. 18 yaşından beri neredeyse hep tek takılıyorum. gezdiğim yerlerde dahil tek başıma geziyorum. belki kafa rahat, konforlu vs. olrak görülüyor ama çoğu zaman çok keyifsiz. şimdilik sadece şu sonuca vardım. bu hayat aidiyet hissettiğin, bağ kurduğun birileriyle bir anlam ifade ediyor. birileriyle olsan dahi aideyet hissetmiyorsan, bağ kurmadıysan boş. diğer türlü anca kendini eylersin. o da bir yere kadar. yaşamak çok farklı bir durum
- hayata çok da fazla anlam yüklememek gerektiğini düşünüyorum. hayat denen olguya bir şekilde giriş yaptık ve bir süreliğine buralardayız. kesinlikle kaderci bir anlayış yapısında değilim biraz gerçekçi düşünmeye çalışma diyebiliriz .
şu an içinde bulunduğumuz hayat tabi ki bizler için önemli çünkü hayatın bize sunduklarından direkt olarak etkileniyoruz. hayattan keyifli alma durumu nasıl olağan ise keyif almama durumu da aynı derecede olağan. ancak sürekli hayattan keyif almak ya da sürekli keyifsiz olmak diye bir şey yok. sürekli keyif almak da aslında bir keyifsizlik sebebi olabilir.
nereye bağlayacağımı unutsam da hayat işte çok da şey etmeyin demek bazen en kısa çözüm. - uçuruma yeterince uzun süre bakarsanız uçurum da bir yerden sonra size bakmaya başlar. çok takılmayın
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek, oylamak, mesaj yazmak için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap