şekerin zehir olması
- şekerin yaşamda bir karşılığı var; mızrak fırlatmak, koşmak, tırmanmak gibi birçok aktiviteyi dolu glikojen depolarıyla çok daha iyi yapar insan.
gelgelelim, bugünün modern yaşamında patlayıcı güce pek ihtiyaç yok. atp döngüsünün selâmetine bel bağlamadığımız bir rutinde ketojenik beslenme çok daha iş görür cinsten. pratik yoldan lif alımı için belli miktarda karbonhidratı diyete dahil etmek akıllıca tabii fakat lifi inülin vb. kaynaklardan aldığımız, mikrolar için ise tablet kullandığımız koşullar ketojenik beslenmeyi ön plâna çıkarıyor fazlaca.
- - -
bunun dışında, sakkaritlerin günümüzde sosyal bir olgu olduğunu inkâr etmek de artık bir çeşit sosyopatidir nazarımda. her şey kusursuz metabolizma değil, yaşamın amacı da öldüğümüz güne vücudu tertemiz ulaştırmak değil.
satmak istediğinde değeri düşmesin diye sevdiği renk yerine buzdolabı gibi bembeyaz bir otomobil alan, bakımını eksiksiz yaptırdığı motoruna "aman fazla mekanik strese maruz kalmasın" diye yarım yamalak iş yaptıran, en keyifli geçecek yolculuklarda bile kabine yiyecek sokmayan, yazın ailecek yapılan kıyı turunda sırf yolu kötü diye en güzel sahil beldelerini pas geçen o huysuz aile babası var ya... heh! anladınız siz onu.
arkadaşlarıyla bir araya geldiğinde biranın yanına iki patates tırtıklamayan,
sevgilisiyle kapıştıktan sonra dondurma kaşıklayarak hiddetini dağıtmayan,
arkadaşının müstakbel babalık haberini duyduğunda o tepsiden bir baklava alıp arkadaşına selam çakarak ağzına atmayan,
ev taşırken nakliyeciler için pişirime verdiği lahmacundan sıcak sıcak bir iki tane yuvarlamayan,
taşra düğününün ertesi günü şehirde kalan akrabalar için glisemik indeksin dibine vurup kavurmalı pilav yapmayan ve gidip gelip yemeyen,
cenazede kavurduğu helvanın tadına bakmayan,
...
...
...
bla bla bla... yapmayan insan eksik yaşıyordur arkadaş, havasını soluduğu çevrenin kokusunu bilmiyordur!
modern insanın bu sakkarit tüketilen zamanları tolere edebilmesi için, telâfi edebilmesi için güzel insanlar hayatımıza süper şeyler sokmuşlar işte; deadlift, squat, bench press, overhead press. compound egzersizlerle, büyük ağırlıklarla, düzenli olarak glikojen depolarını boşaltan insanın başına insülin duyarlılığıyla bağlantılı herhangi bir kötülük gelmez. lûtfen, babişko asuman için lokma döktürüp siz de üç beş tane atın ağzınıza, yaz günü basketbol maçlarınızı da magnum'una yapmaktan çekinmeyin.
ha, deadlift ile işiniz olmayacaksa liste oldukça uzun;
alzheimer,
obezite kaynaklı ortopedik problemler,
kalp ve damar hastalıkları,
kanser,
tip 2 diyabet,
bla bla,
rere rörö
bütün bu hastalıklardan ötürü yaşanacak mental yıkım...
derdiniz yalnızca tatlı ise, psikolojik olarak tatlı lezzet sizi kurtarıyorsa hatta sağlıklı diyetinize destek oluyorsa...
gelin gelin, sizin için süper şeylerim var!
aspartam, asesülfam potasyum, sukraloz, eritritol, hede hödö, bla bla...
kalorisiz tatlandırıcıların kansere neden olduğuyla ilgili ya da insülin duyarlılığına kötü etkide bulunduğuyla ilgili anlamlı sonuç elde etmiş tek bir araştırma getiren olursa özür dileyeceğim herkesin önünde. yarak kürek tipler, konuya dair bir tane paper okumadan atıp tutmaktan geri kalmıyor. aaa... ne kadar şaşırtıcı! hâlbuki bu ülkede hiç böyle şeyler olmazdı!
ülkeyi geçtim, dünyanın her köşesinde "ben sizden erken aydınlandım"cı tipler gördükleri her komplo teorisine tuzlukla koşuyor. tıp dünyasında da tatlandırıcıları kendisine hedef edinmiş tuhaf bir güruh var ki... oooyyhh! bak, adamlar sabahlara kadar deneyip insülin yanıtı alamıyorlar ve en son işi farenin karnına aspartam enjekte etmeye götürüyorlar. direkt bağırsağa yaptıkları enjeksiyondan sonra insülin hareketliliği yaşadıkları için kalkıp bir de result yazıyorlar "kalorisiz tatlandırıcıda insülin yanıtı bulduuuğğkk! yaaaayy!" diye. israil'de bir enstitüydü yanlış hatırlamıyorsam bu manyaklığın altına imza atan.
sokakta boş beleş atıp tutan tipleri dinlemeyiniz, efendim. o "güvenli doz şu kadarmış" korkularını da bir kenara bırakınız zira çalışmalar neticesinde açıklanan ve dünya sağlık örgütü tarafından kabul gören o gramajlar "bunun üzerine çıkarsan sağlığın zarar görür abi" gramajları değil "bu grama kadar kapsamlı çalışma yürüttük ve zararsız olduğuna emin olduk abi, daha büyük kullanım miktarları için yeterli veri yok elimizde henüz" gramajları.
buraya kadar bana tahammül eden yazarlara keyifli haftalar diliyorum. - dozu doğru ayarlanmayan herşey için geçerli olan bir bilginin yanlış servis edilmesi.
- çok tatlıyla arası olmayan biri olarak çaya çok az şeker katardım. ancak çok fazla çay içtiğim için, toplamda şeker tüketimim artmış oluyordu. yaklaşık 1 yıl önce çaya şeker atmayı bıraktım. bir yılın sonunda en önemli etkisinin cildimde olduğunu söyleyebilirim. ikinci olarak ise karın ve bel bölgemdeki yağların azaldığını fark ettim.
- yaklaşık 1.5 yıl önce şekeri bırakmış biri olarak ben de kendi tecrübelerimi aktarayım.
şekeri bırakmadan önce her akşam bir poşet abur cubur alıp o gece hepsini yiyordum. sürekli canım şekerli bir şeyler çekiyordu ve dur durak bilmiyordum. bunun böyle gidemeyeceği belliydi. şekerin zararlı olduğunu okuyup gaza gelince bir gecede şekeri bıraktım. odağım keyfi olarak tükettiğim abur cuburlardaydı; bu sebeple meyve yemekten veya arada bir içtiğim sıkma meyve suyundan, kahvaltıda yediğim baldan, yemeğin yanında gelen pideden kendimi mahrum bırakmadım ve bu kalemlerde tamamen kesmek yerine azaltmaya gittim. çikolatayı*, şekerlemeyi, dondurmayı, jelibonu, araba alan arkadaşın şirkette dağıttığı soğuk baklavayı*, ambalajlı gıdaları tüketmeyi ise tamamen sonlandırdım.
şekeri bıraktığınız ilk haftalarda çok sık yaşayacağınız bir his var: yoksunluk hissi. gerçekten de vücudunuz şekeri fiziksel olarak istiyor ve yoksunluk duyuyor. buzdolabında şekerli bir şey olmadığını bilmenize rağmen 5 dakikada bir buzdolabının kapağını açıp bakarken buluyorsunuz kendinizi. sanki bir tiryakiymişçesine yoksunluk çekiyorsunuz. bu his yaklaşık 3-4 hafta sürüyor. bu süreç boyunca hiçbir abur cubur tüketmemelisiniz. eğer bunu başarırsanız, vücudunuz bu yoksunluk hissini duymamaya başlıyor ve bir yaz günü bir dondurmanın ne kadar da güzel gideceğini hatırlamanız dışında aklınıza gelmiyor.
şekeri bırakmayı başardınız ve bir ısırık da olsa şekerlemeli bir şey yediniz diyelim, bu durumda süreç bende başa sarıyor. tekrar "şeker de şeker" diye yoksunluk çekmeye ve duvarları tırmalamaya başlıyorum. 2-3 hafta süren bir yoksunluğa dayandığımda ise yoksunluk hissini yeniden sıfırlamış oluyorum.
şekeri bıraktıktan sonra cilt ve sivilce sorunlarım azaldı, bir türlü geçmeyen sivilcelerim kendiliğinden geçti (bkz: cilt bakımı yapmak isteyenlere tavsiyeler/#171691815). eskisine göre daha enerjik hissediyorum ve uykum daha verimli hale geldi. ben halimden memnunum, bırakmak isteyenlere de tavsiye ederim. biraz dişinizi sıkmanız gerekiyor sadece.
not: şekeri ani bırakınca dopamin mekanizmanızda bazı şeyler ters gidebilir bu arada. geçici süreliğine mutsuzluk ya da moral bozukluğu yaşayabilirsiniz, haberiniz olsun.
debe edit: arkadaşlar bu öylesine yazdığım bir entry'ydi, neden bu kadar etkileşim alıp debe'ye girdi anlamadım. yukarıda kendi tecrübemi anlattım ve ben diyetisyen falan da değilim, diyetisyen kontrolü olmadan birden kesmek ya da hayattan tamamen çıkartmak doğru olmayabilir. ben bu başlıktaki entry'leri okuyup gaza gelmiş bir adamın sadece, oturup adam akıllı araştırmadan bu işe soyundum. benim ipimle kuyuya inmeyin yani* - çocukken ödüldü, büyüyünce yavaş yavaş öldürmeye başlayan tatlı bir yalan.
kan şekeri, insülin, karaciğer, bağırsak mikrobiyotası… hepsini sabote eden minnoş paketler.
şeker dediğin artık şirin değil; sistemli bir yıkım planı gibi çalışıyor.
ama bir de baklava var işte, en tehlikeli düşman da bazen en sevdiğin oluyor. - sigara içmeyen birini bile pankreas hastası yapabilecek kadar sinsi bir alışkanlık. üstelik rengarenk paketlerde sunulduğu için kimse zararını sorgulamıyor.
- (bkz: #177007513)
arkadaş için sevindim, iyi bir başlangıç yapmış ancak:
--- spoiler ---
tabii ki meyveyi, sıkma meyve suyunu, pekmezi, balı, yemeğin yanından gelen pideyi vs. bırakmadım...
--- spoiler ---
burada biraz meselenin özünden kopulmuş gibi görünüyor. meyve hadi tamam da sıkma meyve suyu, bal, pekmez, pide? dediğimiz yiyecek içecekler başlı başına şeker bombası zaten. çikolatanın bırakıldığından da bahsedilmiş ama iyi kalite %70-80 bitter çikolatada zaten pek şeker de yok.
herkezin vicuduna kimse karışamaz tabii ki ama bal, pekmez, pide yiyerek zehir olan şekeri bırakmış olmuyorsunuz.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek, oylamak, mesaj yazmak için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap