ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek, oylamak, mesaj yazmak için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
aduket
- aşağı yukarı alt taraftaki şekil gibidir:
...o
...|=={........§§
...|
../ \
./...|
candy crush
- --- spoiler ---
jöle ile tıkandığı için çalışmayan şeker makinesini çalıştırmak, yine tıkanan bir boru yüzünden kuruyan limonata gölünü tekrar eski şanına kavuşturmak ve böylece ağlayan ejdarhayı mutlu etmek, yetiyi uyandırmak*, naneli çayırdaki boynuzsuz unicorna şekerlerden boynuz yapmak gibi görevleriniz olan oyun. şu an 68. bölümdeyim ve çikolata içine sıkışan paskalya tavşanını kurtarmaya çalışıyorum.
--- spoiler ---
görüldüğü üzere amacı olan bir oyun*
millet hiç bir oyunun konusunu takip etmezken, ben candy crushta bile dayanamıyorum. göründüğü kadarı ile kimse konusu ile ilgilenmiyor ama ben yine de spoiler yazdım. çünkü ben iyi bir insanım.
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
- önsöz: okuyacağınız entry bir deney safhasını anlatmaktadır, deney sonucunda hipotez reddedilmiştir. sonuçlar gerçek değildir ama dünyada yaşayan her canlıya saygı göstermemiz açısından düşündürücü ve bilgilendiricidir.
büyüklerimiz hep bize çiçeklerinle konuş, onları sev derdi. pek inanmasam da onlarla ara ara konuşurdum. lakin okuduğum şu yazı beni hayrete düşürdü. paylaşmaktan büyük mutluluk duyarım.
"amerikalı yalan makinesi uzmanı cleve backster'ın işi dünyanın her yanından gelen polislere ve görevlilere poligraf denen bu aygıtın kullanılmasını ve inceliklerini öğretmekti. 1966 yılında yoğun bir çalışma gününün sonunda backster odasında otururken yalan makinesinin elektrodlarını "deve tabanı" bitkisinin yaprağına bağladı. backster'in amacı bitkiye su verildiğinde yapraklarda bir tepkinin olup olmayacağını öğrenmekti. saksıya biraz su döktü, bir süre bekledi ama bitkide değişikliği gösteren hareketi poligraf cihazında saptayamadı.
galvanometre yalan makinesinin bir parçasıdır. insanda galvanometre göstergesini sıçratacak denli güçlü bir tepki elde etmenin en etkin yolu, onun yaşamını tehdit etmektir. backster de bu düşünceden yola çıkarak vahşi bir saldırı yapmaya karar verdi. elektrodların bağlı olduğu yaprağı yakacaktı. kafasında yakma düşüncesini canlandırmasıyla birlikte yazıcı uçta bir hareket oldu. backster yerinden kıpırdamamıştı. peki ne olmuştu da yazıcının ucu hareket etmişti? acaba bitki aklından geçenleri mi okumuştu?
kibrit almak için odadan dışarı çıkıp geri döndüğünde, grafik kağıdının üzerinde yeni ve ani bir dalgalanmanın kaydedildiğini gördü. daha sonra yaprağı yakacakmış gibi hamle yaptığında hiçbir tepki görmedi. acaba bitki gerçek ve yapmacık amaçları ayırt edebiliyor muydu?
gördükleri bir rastlantı mıydı yoksa gerçek miydi? bu olay sayısız deneylerin başlangıcı olmuştu. benzeri deneyler, farklı poligraf aygıtlarıyla, otuza yakın bitki üzerinde farklı kişilerle yapıldı. hepsinde de benzer gelişmeler gösteren bu deneyler, yaşama başka bir bakış açısıyla bakması gerektiğini söylüyordu.
bir süre sonra bitkilerin bellekleri olup olmadığını düşünmeye başladı ve bu yönde bir deney hazırladı. backster'in öğrencilerinden altısı, yapılacak deney için gönüllü oldular. bir odaya iki saksı çiçek ve bir kura torbası konuldu. denekler teker teker odaya girecekler ve ne yapacaklarını, çektikleri kurada öğreneceklerdi. kağıtlardan birinde, odada bulunan bitkilerden birini kökünden sökmek, ayağının altına alıp çiğnemek ve tümüyle öldürmek biçiminde bir talimat yazılıydı. cinayet tümüyle gizli işlenecekti. yani ne backster ne de öteki öğrenciler suçlunun kim olduğunu bilmeyeceklerdi. bunu yalnızca odada bulunan ikinci bitki bilecekti.
deney tamamlandı. önce backster ve sonra teker teker deneye katılan öğrenciler içeri girdiler. öteki beş öğrenciye hiç tepki vermeyen bitki, gerçek suçlunun her yanına yaklaşışında, yazıcının ibresini çılgın gibi oynatıyordu. demek ki bitkilerin duyguları algılama ötesinde, geçmişi de anımsayan bellekleri vardı."
ben inanıyorum ki eski insanlar böyle deneyler yapmadan da bitkilerin onları duyduğunu ve anladığını biliyorlardı. yoksa amerikan yerlileri niçin ihtiyaç duydukça ormana gidip, kollarını iki yana açıp, sırtlarını çam ağaçlarına yaslayıp , ağacın enerjisiyle kendi güçlerini tazelesinler? ya da neden solomon adasındaki yerliler kesmek istedikleri ağaçları balta ile kesmek yerine etrafında halka olup kötü sözler söyleyip, lanet etsinler? bu yöntemle bir kaç güne kalmadan ağacın yaprakları dökülür, ağaç kuruyup gidermiş. ya da neden anneannemin en sevdiği çiçeği her gün daha bir aşkla şevkle açıyor, odanın ortasında prenses gibi kasılıyor?
ama benim esas derdim bitkilerin bunu hissetmesinden ziyade biz insanoğlunun yaşadıklarımız karşısında neler hissettiğimiz. insan haricindeki canlılar bile bu tür durumlardan ciddi manada etkileniyorsa biz ne durumdayız kim bilir?
edit: işbu entry başkent üniversitesi kültür yayınları dergisi 2004 eylül sayısından aktarılmıştır. bu deney bilimsel metodlara uygun yapılmamış, üstelik sürekliliği de yokmuş yani tekrarlanınca farklı bulgular elde edilmiş. dolayısıyla hipotez reddedilmiş. kaynaklar için şöyle;
[http://www.skepdic.com/plants.html http://www.skepdic.com/plants.html]
[http://sniggle.net/science.php http://sniggle.net/science.php]
[http://www.vegansoapbox.com/what-about-plants/ http://www.vegansoapbox.com/what-about-plants/]
[http://www.newyorker.com/…/23/the-intelligent-plant http://www.newyorker.com/…/23/the-intelligent-plant]
destekleri ve düzeltmeler için, ealtin, lecagot, malmazel nickli arkadaşlara teşekkür ederim.
bir yanlış anlamaya mahal vermişsem, herkesten özür dilerim.
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
- istanbul'da 39 ilçe var. türkiye'de 81 il var. yani ufkunuzun açık hali bile yarrağım kadar haberiniz olsun.
http://i.imgur.com/7vslbo0.png
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
- kuranda bir (1) erkek şahitliğinin yerine iki (2) kadın şahitliğinin geçerli olacağının ayan beyan yazılmasına rağmen, (bakara 282)
kadınlarınıza hafifçe vurabilirsiniz denilmesine rağmen, (nisa 34)
erkeğin günaha girmesinin sebebinin kadın olduğunun dolaylı olarak söylenmesine rağmen (yasak elma)
kadınlar tarlanızdır ve tarlanıza dilediğinizce varabilirsiniz denilmesine rağmen, (bakara 223)
mirası bile eşit olarak dağıtmamasına rağmen, (mirasçıların tamamı kızsa tüm mirasın 2/3ünü alabiliyorlar) (nisa 11)
bizzat "erkekler, kadınlar üzerine hakimdirler." (nisa 34), "kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın" (nisa 3) cümlelerine rağmen,
hala burada "kuranda kadın erkek eşittir" denilebilmesi.
rakamla da eşit değil, ahlak ile de eşit değil... hala burda goy goy yapılıyor.
ayrıca
kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz
*
ekleme: ilgili ayetlerin kaynakları.
filmlerde geçen hayali şirket isimleri
- (bkz: acme)
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
- hacca giden müslümanların üç gün üst üste şeytan taşladıkları kuyudaki taşlar için suudi arabistan'ın ürettiği muhteşem bir çözüm var :
atılan taşlar aşağıdaki delikten iner, orada kurulan tesiste yedişerli olarak yeniden poşetlenir. bu poşetlenmiş taşlar hacılara poşeti 3 dolardan yeniden satılır.
tahmini 5 milyon hacı, her biri 9 poşet taş alıyor. etti mi 45 milyon poşet taş.
tanesi 3 dolardan eder 135 milyon dolar cebe giriyor yani.
müslümanların, şeytanla ortaklığının çıkarı.
ne güzel değil mi ?
edit: arkadaşlar bir düzeltme yapmam gerek. suudi arabistan'ın ülke olarak değil, saadece bir kısım suudi'nin uyguladığı bir durum yukarıda anlattıklarım. bir çeşit işi karaborsaya düşürme, inidiregandi yani. çevrenizdeki hacılara sorarsanız bir kısım bunu doğrularken bir kısım da yalanlayacaktır.
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
- bayburt-trabzon yolunun dünya'nın en tehlikeli yolu seçilmesi.
--- alıntı ---
ben bugün dünyanın en tehlikeli yolunun bayburt - trabzon yolu seçildiğini öğrendim.
d-915 karayolu olarak kayıtlarda olan ve soğanlı dağı'nın etrafını garip bir şekilde zigzaglarla ve sert virajlarla dolanarak çıkan bu toprak yol, ''dangerousroads'' adlı bir sitenin kullanıcıları tarafından oylanmış ve dünyadaki en tehlikeli yollar sıralamasında birinciliğe yükselmiş.
siteye buradan: http://www.dangerousroads.org/
d-915'in sayfasına buradan ulaşabilirsiniz:
http://www.dangerousroads.org/…rt-of-yolu-d915.html
bu yoldan inmeye çalışan bir motorcu grubunun vidyosunu buradan izleyebilir: https://youtu.be/7c-x9axadfk
buradan da uydu görüntüsünü inceleyebilirsiniz:
https://goo.gl/eeprfb
--- alıntı ---
ben bugün bi'şey öğrendim
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
- önce şu aşağıdaki linkteki fotoğrafa bakalım. dünyadaki bütün suları çekersek dünya nasıl görünür diye merak edenler için görünüm bu şekilde:
http://water.usgs.gov/…water-volume-fresh-large.jpg
en yüksek dağ 9 km'ye yakın, okyanustaki en derin yer ise 10 km'nin biraz üzerinde.
yüzeydeki bu yükseklik ve derinliğe rağmen sular tamamen çekilse bile dünya hala pürüzsüz bir küre olarak görünecektir.
dünyanın çapı 12.000 km olduğundan 9-10 km'lik pürüzlerin algılanması çok zor. bu 12 metre çapındaki bir küre üzerindeki 1 cm'lik kabartıları görmeye çalışmak gibi.
fotoğraftaki abd üzerinde görünen büyük mavi küre dünyadaki tüm suyu bir araya topladığımız zaman nasıl görüneceği hakkında. evet okyanusların tamamı dahil dünyadaki su bu kadar!
çapı 1375 km olan bu mavi küre tüm suları temsil etmektedir: okyanuslar, kutuplardaki ve dağlardaki buzullar, göller, ırmaklar, atmosferdeki su buharı, bulutlar ve hatta canlılardaki sular. dünyanın büyüklüğü ile karşılaştırıldığında aslında çok da fazla suyumuz yok.
bu mavi kürenin sağında daha küçük bir mavi kürecik görünüyor. çapı 273 km olan bu küre dünya üzerindeki tüm tatlı suları temsil etmektedir: yeraltı suları, göller, ırmaklar vs.
bu tatlı suların %99'u erişilemez derinlikte yeraltı suları olduğundan bu küçük mavi küreciğin ancak %1'ini kullanma imkanına sahibiz. küçük mavi kürenin hemen altındaki en küçük mavi noktacık bu %1'i göstermektedir. çapı 56.2 km'dir).
işte o miniminnacık mavi küre kadar su ile yaşıyoruz bu dünyada.
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
- hababam sınıf'ının mahmut hoca'sı münir özkul'un milyarder filminde de mahmut hoca rolünün devamını oynadığı gerçeği.
bugün denk geldiğim milyarder filmini izlerken geçen replik ile vay amuaa tepkisi eşliğinde kafamda şimşeklerin çakması sonucu tüme varım yaptığım olay.sonrasında merak ettim biraz araştırdım hababam sınıfı filmleri aşağıdaki tarihlerde çekilmiş.
hababam sınıfı 1975
hababam sınıfı sınıfta kaldı 1976
hababam sınıfı uyanıyor 1977
hababam sınıfı tatilde 1978
hababam sınıfı dokuz doğuruyor 1979
hababam sınıfı güle güle 1981
milyarder filmi ise 1986 yılında çekilmiş.hababam sınıfı güle güle filmi aynı zamanda mahmut hoca karakterinin olmadığı tek hababam sınıfı filmi.ayrıca bu filmde hafize ana'nın nazlı adında bir kızı olduğunu bilgisini de cebe atıyoruz.milyarder filminde ise mahmut hoca ile boncuk sultan(hafize ana) evlenmişler ancak kızları ölmüş ama nasıl öldüğü bilgisi yok.bu ölümün getirdiği yıkım ile boncuk sultan yatalak olmuş ve konuşamaz durumda.
son olarak aşağıdaki repliğe bakıyoruz.
gazeteci1: milyarderle konuşamadık bari seninle konuşalım amca.adın ne senin?
mahmut hoca: şey mahmut... mahmut hoca derler.
gazeteci2: şu şapkanı takar mısın mahmut hoca. niye hoca diyorlar imamlıkta mı yaptın?
mahmut hoca: yok oğlum yapmadım.biletçilik benim mesleğim değil.öğretmendim emekli oldum.biz evde iki kişiyiz.kızım vefat ettikten sonra hasta karımla birlikte yaşıyorum.ama bugünlerde emekli maaşı malum iki kuru başa bile yetmiyor.enflasyonda malumunuz.geçinemeyince bende bilet satmaya başladım.
üzerinden yıllar geçsede yeşil çam filmleri(özellikle kemal sunal ve şener şen filmleri) izledikçe izlettirir her yaşımda farklı bir detay, farklı bir mesaj yada tespit yakalarım.gerçektende bazen okadar ince görmüşler ki insan hayret etmeden edemiyor.görünen köy klavuz istemez o nedenle bu konuda çok bıkbık yapmayacağım.sanatın özelliklerinden biride kalıcı olmasıdır.kendi adıma bize bu kalıcı eserleri bıraktıkları için emeği geçen tüm büyüklerimize teşekkür ederim.eyorlamam bu kadar.
debe editi: aslında daha çok okuyucuyum. es kaza debeye girmişim bari bir işe yarasın. bugün sizde bir değişiklik yapın hayatınızda ki değer verdiğiniz insanlara sevginizi belirtin.sevindirin onları.
iyi ki hayatımdasın güzel insan.seni seviyorum.
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
- boötes boşluğu.
evren denildigi zaman akla hep ucsuz bucaksiz bir bosluk gelir. diger taraftan da evren aslinda hic de o kadar bos degildir. yuz milyarlarca yildiz barindiran gok adalardan, bu gok adalarin bir araya gelerek olusturdugu yerel gruplardan, gruplarin bir araya gelmesiyle olusan kumelerden, kumelerin bir araya gelerek olusturdugu super kumelerden meydana gelir. gozlemlenebilir evren'de her biri ortalama 100 milyar (100.000.000.000) yildiza sahip en az 2 trilyon (2.000.000.000.000) gok ada oldugu tahmin ediliyor. ki gozlemlenebilir evren'in, gercek evren'in ne kadarlik kismina denk geldigini bilmiyoruz...
bu kadar gok cismi bir tarafta dururken diger taraftan evrenimizde bosluk tanimini gercekten akil almaz boyutlara tasiyan bolgeler de var. bunlardan biri de isbu boötes boşluğu. bootes yunanca çoban demek. adini 'yakinindaki' bootes gok ada kumesi'nden aliyor. bir de çoban takımyıldızı var ayni isme sahip ve batlamyus tarafindan kayda gecirilen ama isim kokeni disinda konumuzla alakali degil.
bu bootes boslugu akla zarar 330 milyon isik yili uzunluguna sahip (1 isik yili yaklasik 9.5 trilyon kilometre) ve ici bombos!* ilk olarak 1981 yilinda robert kirshner ve ekibi tarafindan redshift denilen elektromanyetik radyasyon fenomenini incelerken kesfediliyor. yillar icerisinde bugune kadar bu 'boslugun' icinde sadede 60 kadar gok ada kesfedildi. 60 galaksi az mi lan demeyin. normalde ayni buyuklukteki bir bolgede ortalama 16.5 milyon gok ada olur!
iste o bosluk ve digerleri: https://upload.wikimedia.org/…_and_galaxy_voids.png
eger samanyolu bu boslugun icinde olsaydi, evren'de samanyolu'ndan baska gok adalarin da oldugunun farkina varmamiz gelismis teleskoplarin uretildigi 1960'lara kadar mumkun olmazdi. ciplak gozle gorunen yildizlarin %99'u samanyolu'nun bize yakin cok cok kucuk bir alaninda bulunuyor. eger bu boslukta olsaydik siradan samanyolu'nu cok ozel essiz bir sey sanardik!
satrancın en stratejik taşı
- 50 sayfalık başlığın 20 sayfası "piyon" yazanlarla dolu. "benim satranca bakışım farklı üstadım"
ahaha sizin farklı olma arzunuza çakayım kasaba entelleri sizi..
ingiltere
- birçok alanda sahip olduğu gücü vatandaşlarına hissettiren ülke.
yasaklar kalktığından beri cuma günleri ofise gidiyorum. iş çıkışında da, bağlı olduğum partnerle yakındaki publardan birine bir şeyler içmeye gidiyoruz. dün de gittik, klasik ingiliz sohbeti havalar da çok bozdu, hafta sonu planınız var mı, covid de ne covidmiş arkadaş, seyahat yasakları vesaire.
bir ara, benim oğlan da arkadaşlarıyla “wallet and passport day” yapamadı aylardır dedi. nedir dedim o, yeni bir deyim mi deyiş mi. yok dedi. bunlar birkaç arkadaş, her ay, yanlarına sadece 200 pound nakit -muhtemelen benim müdürün aylık gelirinin %1'i- ve pasaport alıp sabahın köründe havalimanına gidiyorlarmış, ekrandan bir uçuş seçip bütün günü orada geçirip, gece geri geliyorlarmış. o an, dedemin kirvesinin adına kadar bilgi verdiğim, alırken kırk takla attığım vize süreçleri, oha mcdonald's menü 120 liraya geliyor serzenişlerim geldi.
başka kaç ülke vatandaşına böyle bir lüks sağlayabilir bilmiyorum.
artık yurtdışının cazibesinin kalmaması
- arkadaslar avrupa ulkelerini bilmiyorum ama 2 yildir kanada - toronto da yasiyorum, kisaca buradaki durumlari aktarabilirim. turkiye'de 5 yildizli bir otel zincirinde finans muduru olarak calisiyordum 8 - 9 yil arasinda bir tecrubeye sahiptim. esim kabin memuru olarak 8 - 9 yildir calisiyordu. buraya 2 yil once yuksek lisans egitimi ile geldim, okulum esnasinda ilk etapta sabahlari okula oglen 1 den aksam 6 ya kadar uber yapiyordum ve aksam 6 dan gece 12 ye kadar da bir restoran - bar da garsonluk yapiyordum. esim de garsonluk yaptigim yerde tam zamanli olarak garsonluk yapiyordu. bu donemde uberden haftalik 500 ila 700 kanada dolari arasi net gelirim vardi ( gunde 5 saat haftada 4 gun toplamda 20 saat haftalik). esimle beraber kazandigimiz bahsis gelirlerini havuzda topladigimiz icin kisi basi kac para bahsis gelirimiz oluyordu soyleyemesem de ayda 5000 ile 6000 dolar arasi ikimizin toplam bahsis geliri oluyordu. ıkimiz de restoranda saatlik ucret aliyorduk, esimin net saatlik geliri ayda 2500 - 2700 dolar arasinda, benimse 1000 ile 1200 dolar arasinda degisiyordu. yani bu donemde ayda ortalama net gelirimiz 10500 ile 12000 kanada dolari arasinda degisiyordu.calisma saati konusunda sorunumuz yoktu , ogrenci olarak geldigimde benim haftalik 20 saat esimin de full time yani 40 saat calisma izni vardi fakat devlet 2023 sonuna kadar ogrencilere tam zamanli calisma izni imkani tanimisti. kisacasi ben sabahlari gunde 4 saat okul + 5 saat uber + 6 saat garsonluk(uberi 4 gun yapiyordum 1 gun dinleniyordum ya da odev yapiyordum hafta ici, haftasonlarim tatil) , esim de haftalik 40 saat garsonluk yapiyordu (haftasonlari tatil). geldikten yaklasik 4 ay sonra buyuk bir bankada part time kisisel bankacilik danismanligi isi buldum (sube calisani), haftada 20 saat calisiyordum, uberi biraktim boylece ama restorana devam ettim, uber ile ayni parayi kazaniyordum uc asagi bes yukari.
bu calisma temposu ile olan aylik gider kalemlerimiz
toronto downtown da 1+1 condo kirasi ( elektrik ve internet haric faturalar dahil) : 2350 cad
otopark ucreti: 250 cad
araba kredisi : 700 cad (2020 rav4)
arac sigortasi: 250 cad
elektrik faturasi : 60 cad
telefon, hat, ınternet, ev interneti : 400 cad (2 tane 13 promax almistik onlar da icinde)
ev mutfak masrafi : 500 - 600 cad (aylik costco dan alisverislerimizi yapiyorduk)
benzin masrafini dustum o uberdeki net gelirimin icersinde masrafini dusmustum.
yol masrafimiz yok ikimizin de isi evimize yurume mesafesiydi.
toplam: 4600 - 4700
buna ilave sosyal yasam ve kisisel alisverisler icin de ayda ekstradan 1500 cad ekleyebiliriz ( hava soguk oldugu icin kislik kiyafetler ayakkabilar, teknolojik esyalar ( bazen 1500 tutmasa bile okul icin bilgisayarimi yenilemem gerekiyordu, o 2500 civari tek basina tutmustu) toplaminda ortalama olarak soyluyorum)
toplam : 6200 cad giderimiz
11000 cad gelirimiz vardi.
ancak burada, egitim ile geldigim icin ilk somestr ucretini gelmeden once vermistim. 3 somestr daha odemem vardi her 6 ayda bir odeme yapiyordum, somestr basi yaklasik 9000 cad. turkiye'den tasinirken de: 9000 cad (okul) + 14100 cad (6 ay kira pesin) + 5000 cad ( ev giderleri yerlesmesi) ( yol masrafimiz cok azdi esimin isinden dolayi), ortalama 2000 cad ( vize islemleri) masraflarini yapmistik.
yani, ilk donemde cok calisarak, fiziksel olarak yorularak duzen kurana kadar okul masraflarimizi ve turkiye'den buraya gelene kadar yapmis oldugumuz masraflari karsiladik.
simdiki guncel durumsa:
okuldan mezun oldum, calisma iznimi aldim.
turkiye'de calismis oldugum ayni otel zincirinde yine toronto downtown da finans direktoru pozisyonunda calisiyorum. 140.000 cad yillik brut gelirim var, fakat vergiler burada cok yuksek oldugu icin aylik ortalama 7500 cad net civari bir gelirim var.
esim garsonluk yaparak basladigi restoranin isletmeciligini yapiyor. aylik ortalama 7000 cad net ( bahsisler dahil) civari bir geliri var. ıkimiz de haftada 40 saat calisiyoruz hafta sonlarimiz tatil. ( esim bazen hafta sonlari gidiyor, ona gore hafta icinde tatil yapiyor)
yani toronto da egitim yolu ile gelerek 2. yilimizda geldigimiz durum :
hane geliri :14500 cad
giderler: kira : 2450 (ayni ev, kira artisi normalde yuzde 1.5 tu fakat evden ve ev sahibinden memnun oldugumuz icin anlastik.)
otopark : 275 cad
araba kredisi: 1000 cad ( 2024 jeep wrangler)
arac sigortasi: 270 cad
elektrik: 60 cad
telefon, hat, ınternet, ev interneti : 400 cad ( nisana kadar ayni, hala taksit devam)
ev mutfak masrafi : 500 - 600 cad
benzin masrafi: 300 cad :(
toplam : 5400 cad
14500 - 5400 : 9100 cad
buranin icinden sosyal aktivite, tatil masraflari, hobi, kisel masraflar, giyecek masraflari, ekstra masraflari dusebilirsiniz.
kanada da sifirdan baslayarak 2 yil icerisinde elimizden geldigince gelebildigimiz nokta bu. turkiye' de ayni mesleklere sahip olsak, ayni tempoda calissak neresi daha karli cikar bilmiyorum, sadece yurt disini dusunen arkadaslar icin ilk baslarin biraz daha tempolu ama sonrasinda biraz da sansiniz yaver giderse tutunulabilecegini dusunuyorum. yazim biraz uzun kusura bakmayin, sadece elimden geldigince buradaki guncel ve dogru durumu aktarmak istedim.