hesabın var mı? giriş yap

  • barbitüratların ilk olarak tıpta kullanımı yüzyılın başına rastlar. önce barbiton, on yıl sonra da fenobarbiton kullanıldı. o tarihten bu yana sayısız barbitüratların sentezi yapıldı ve bugün bunlardan bir düzinesinin klinik uygulamalarda yerleri vardır. gastro-entestinal ve parenteral yollardan hemen absorbe olurlar. etkinin hızı ve süresi, dokuya nüfuz oranını belirleyen lipid çözünürlük derecesiyle doğrudan orantılıdır. metabolik yıkılım çoğunlukla karaciğerde olur ve değişmemiş bileşiğin yanısıra çeşitli bileşikler de böbreklerden itrah olur. kısa veya daha uzun süre etkili bir barbitürat dozu kırk sekiz saat içinde vücuttan atılır. bu, uzun süreli etkili ilaçlarda daha uzun bir zaman alır. barbitüratlara karşı tolerans mutlaka olur ve bu tolerans hem metabolik değişimin artması, hem de nöro-fizyolojik uyumla ilgilidir.

    barbitüratlar genel depresanlardır, fakat santral sinir sistemi bunların etkisine karşı, öbür dokulara kıyasla, daha duyarlıdır. santral depresan etkiler bileşiğe, dozuna, uygulama yoluna ve o sırada sinir sisteminin eksitabilite derecesine göre, hafif sedasyondan komaya kadar değişir. önce neokorteks etkilenir; disinhibisyon ve öfori etkileri, alkol kullanımı sonunda görülen etkilere çok benzer; barbitüratların «hafif» uyuşturucu maddeler olarak kullanılması bu yüzdendir.

    barbitüratlar klinik bakımdan hipnotik olarak kullanılır. uykusuzluk başlangıçlarında genellikle kısa süre etkili bileşiklerin, geceleri rahatsızlık veren uyku ye sabah erken uyanma durumlarında da daha uzun süreli bileşiklerin verilmesine rağmen, bazı araştırmacılar etki süresini uzatmak için dozu arttırmanın daha iyi bir yol olduğunu ileri sürmektedirler.

    psikiyatride barbitüratlar etkin anksiolitik ilaçlardır ve geçmişte bu amaçla yaygın olarak kullanılmışlardır. son onbeş yıl içinde benzodiazepin bileşiklerinin, bazı belirgin avantajları dolayısıyla, anksietenin tedavisinde barbitüratların yerini aldığı görülmüştür. yine de, anksietenin giderilmesinde barbitüratların sınırlı fakat yararlı bir fonksiyonları vardır.

    psikotik veya nörotik hastalıkta akut ve şiddetli davranış bozuklukları derhal kimyasal bir frenleyicinin uygulanmasını gerektirebilir. oral veya parenteral barbitüratlar bir trankilizanın yerine veya trankilizan terapisini destekleme amacıyla kullanılabilecek yararlı bileşiklerdir. barbitüratların disinhibisyon etkileri, narkoanalitik tekniklerde teşhis için kullanılmaktadır,

    fenobarbiton bu grubun uzun süreli etki gösteren bir bileşiğidir. öbür bileşiklerden farkı, hafif bir ruhsal depresyon yaratma özelliğidir; bu yüzden psikiyatride pek rağbet görmemiştir. oysa antikonvülsan olarak uzun bir zamandan beri yarar sağlamaktadır.

    normal dozlarda kullanıldığı zaman, barbitüratların yan etkileri çok sık görülmez. en çok rastlanan şikâyet, ertesi sabah duyulan ve sarhoşluk sonrasını andıran hafif bir rahatsızlık ve sıkıntı duygusudur. hipersansitivite reaksiyonları pek görülmez; bunlar çoğu zaman lekeli kabartı ve ürtiker biçiminde belirir. yatkın hastalarda akut porfiria'ya (kanda porfirin mevcudiyeti) ender olarak rastlanır.

    barbitüratlara tolerans hemen başlar ve aynı etkinin sağlanması için doz gittikçe artar. alkol gibi diğer depresanlara karşı bir çapraz toleransa rastlanmamıştır. barbitüratların hafif dozda sürekli kullanılmaları kolayca alışkanlığa yol açabilir. bu özellikle kronik anksietesi bulunan hastalar için sözkonusudur. barbitürat kullananların bunu bırakmaları halinde şiddetli anksiete, titreme, göz seğirmesi, baş dönmesi, bulantı, kusma ve kilo kaybı görülür; bu arada ihtilâçlara ve delirium durumlarına da rastlanılabilir.

    uzun süreli yüksek dozaj sonucunda, alışkanlığın yanısıra, sürekli entoksikasyon ve kişilik sorunları da ortaya çıkabilir; duygularda (affekt) kararsızlık, sinirli ve kavgacı bir tutum, konsantrasyon ve hafıza bozuklukları ile yanlış kararlar halinde beliren akıl fonksiyonu bozuklukları görülür. motor koordinasyon bozuklukları ataksiye, dizartriye ve nistagmusa yol açar.

    intihar girişimi amacıyla aşırı barbitürat dozları alınması üzüntü verecek derecede olağan hale gelmiştir; bu bakımdan depresyon hastaları için özellikle yüksek olan tehlike derecesi her zaman göz önünde tutulmalıdır. aşırı barbitürat dozu alınan durumların bir kısmının rastlantı olduğu ve barbitürat otomatizmi, yani şaşırarak istemeden tekrar normal dozda barbitürat almaktan ötürü meydana geldiği ileri sürülmektedir.

    kaynak: mcatürk

  • yıllardır ingilizce bilirim az önce proficiency'ye çalışırken ever'ın olumsuzu olan never'ın aslında not ever'ın kısaltılmışı olduğunu ve bu sebepten never barındıran cümlelere not konmadığını öğrendim. bunu öğrendikten sonra doğal olarak bir hasssssiiiiktiiiiir tepkisi vermiş oldum. yemin ediyorum ufkum 2 değil 222 katına çıktı.

    edit: yıllardır aynı mesajı alıyorum, edit'leyeyim bari dedim.

    either - neither

    one - none da aynı şekildedir.

  • ctrl+sayı yapınca sekmeler arasında direkt geçiş yapabiliyormuşuz lan !

    mesela diyelim ki tarayıcıda 6 tane sekme açık. ctrl+tab yapa yapa keklik gibi sekmek zorunda değilmişiz. ctrl+4 yapıp direkt 4. sekmeye atlayabiliyormuşuz misal.

    vay anasını ?!'^+%&/(

    edit: ya bir de birisi bir zahmet, üzerinden günler ve sayfalar geçmiş olmasına rağmen nasıl görülüp de hala oylandığını söyleyebilir mi ?

    edit 2: izah ettiler. sayfa başına entry sayısını artırınca görülebiliyormuş.

    edit 3: ikinciden daha önemli sebebi varmış. bizim entry şükelaya düşmüş ya lağğn ! sözlüğü ilk açtığınızda karşınıza çıkan entryler var ya onlardan olmuş. bi bana denk gelmedi sanırım :/

    edit 4: aslında elimin kayması sonucu ortaya çıkmış bir rastlantıyla keşfettiğim ve fekat ilk yazdığım günden beri şukulara doyamayan bu entry sözlük zamiamıza kutlu, mutlu ve mübarek olsun !

    edit 5: adam yazmış beyler >>> (bkz: #44980033)

  • akıllı telefonlarımızı kablosuz maus olarak kullanabilmemiz. yeni nesil gençler daha ne inlik-cinlik-itlik biliyorlardır eminim ama şu bilgi bana teknoloji adına çok fazla geldi. haliyle inanamadım, kurdum;

    adım 1) andromouse desktop 2.5 programını pc'ye indiriyoruz. (500kb'lık java dosyası, kurulum gerektirmiyor.)

    adım 2) telefona appstore'dan andromouse uygulamasını kuruyoruz. (o da minnak bi'şey.)

    adım 3) (internetiniz yoksa program bluetooth ile de çalışabiliyor. ben wireless üzerinden devam ediyorum) her iki alet de ortamdaki wireless'a bağlı iken, her iki uygulamayı da açıyoruz. (buraya kadar 10 sn sürüyor hepsi)

    adım 4) telefondaki uygulamadan "wifi" seçeneğini seçip, pc'deki programda karşınıza çıkan ip'yi yazıp, bağlan diyoruz. (bu ip de modemin ip'si. 192.168... diye başlıyor. ilk kurulumdan sonra, daha ip falan istemiyor.)

    voila! mausunuz hazır. bundan sonra kumanda kullanıyor gibi parmağınızı ilgili ekranda gezdiriyorsunuz. okulda sunum falan yaparken, elleriniz arkada pc'nizi kontrol edebilirsiniz mesela, o hesap.

    program bununla da kalmıyor, ihtiyacınız olduğunda klavye de olabiliyor. 1-2 kere kurduktan sonra da, hepsi taş çatlasın 10 sn sürüyor.

    en başta da dediğim gibi, maksat itlik olsun. kurulumu yaptım, ohannes dedim, bana yetti. ihtiyacı olan buyursun :)

    program screenshot'larımız da şu şekilde.

    program pc ekranı

    program telefon açılış ekranı

    ip bağlama ekranı

    maus ekranı

    denişik denişik ayarları

    download:

    program - pc versiyon.

    program - mobil - google play store linki

    edit: ios için;

    pc download; https://www.remotemouse.net/

    mobile download; https://itunes.apple.com/…trackpad/id385894596?mt=8

  • 1. mustafa kemal atatürk
    görevde kaldığı süre: 29 ekim 1923 - 10 kasım 1938
    2. ismet inönü
    görevde kaldığı süre: 11 kasım 1938 - 22 mayıs 1950
    3. celal bayar
    görevde kaldığı süre: 22 mayıs 1950 - 27 mayıs 1960
    4. cemal gürsel
    görevde kaldığı süre: 27 mayıs 1960 - 28 mart 1966
    5. cevdet sunay
    görevde kaldığı süre: 28 mart 1966 - 28 mart 1973
    6. fahri korutürk
    görevde kaldığı süre: 6 nisan 1973 - 6 nisan 1980
    7. kenan evren
    görevde kaldığı süre: 12 eylül 1980 - 8 kasım 1982 (devlet başkanı), 9 kasım 1982 - 9 kasım 1989
    8. turgut özal
    görevde kaldığı süre: 9 kasım 1989 - 17 nisan 1993
    9. süleyman demirel
    görevde kaldığı süre: 16 mayıs 1993 - 16 mayıs 2000
    10. ahmet necdet sezer
    görevde kaldığı süre: 16 mayıs 2000 - 28 ağustos 2007
    11. abdullah gül
    görevde kaldığı süre: 28 ağustos 2007 - 28 ağustos 2014
    12. recep tayyip erdoğan
    görevde kaldığı süre: 28 ağustos 2014 - ???

    görevdeyken ölenler ise şu şekildedir;
    m. kemal atatürk - ölümsüzdür (bu yüzden bunu geçelim)
    ismet inönü - ölmedi
    celal bayar - ölmedi
    cemal gürsel - 6. yılında öldü
    cevdet sunay - ölmedi
    fahri korutürk - ölmedi
    kenan evren - ölmedi
    turgut özal - 4. yılında öldü
    süleyman demirel - ölmedi
    ahmet necdet sezer - ölmedi
    abdullah gül - ölmedi
    recep tayyip erdoğan - halen görevde

    cumhurbaşkanlığı geçmişine bakıldığında bundan önce -atatürk zaten ölene kadar o görevde kalacağı için onu görev esnasında ölmüş kabul etmiyoruz- bakıldığında 3 cumhurbaşkanının ardından gelen 4. cumhurbaşkanı görevindeyken vefat etmiştir. şu an görevde olan cumhurbaşkanımızdan önceki 3 cumhurbaşkanı görev süresini sağlıklı bir şekilde tamamlamıştır. umarım makus talihimiz son bulur da mevcut cumhurbaşkanımız ile bu seri son bulur. *

    şimdi bu bilgiler ufkumuzu ikiye katladı mı? hayır tabi ki de bilinen bir şeydi ve ufkumuza bir etkisi olmadı ama umutlarımızı ikiye katladı.

    debe: (bkz: 28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi)

  • sozluge yazmayali 2 ay olmus ondan once de belki 1 sene olmustur. hala okuyorum arada gordugum yanlis bilgi varsa mesaj atiyorum.

    bugun debeye giren ataturk hakkinda bir entry vardi. bilmeyenler varsa numarasi burada ##64008141

    uzmanligim oldugu icin haiti baskani hakkinda yazdigi kismi duzeltmek icin mesaj attim yazar sahibine. kisaca haitide yasadim bu bilgi dogru degil diye bir sey yazdim. yazarin verdigi cevap baskanin yaveri miydin, cok bilmis gibi bir sey.

    zamaninda che guevara icin oldugunde cantasindan nutuk cikti diye bir yalan dolaniyordu. zamaninda ataturkun bir fotogragi icin bu fotografta 50 baskan 30 kral var bir tek o dikkat cekiyor diye bir yanlis bilgi daha vardi. hala arada goruyorum bunlari yapmayin etmeyin zaten ataturk'un buna ihtiyaci yok diye mesaj atiyorum. bence bunlar kasitli olarak itibar dusurmek icin yapiliyor.

    haiti konusuna gelince eski baskanlarin olum dogum tarihleri burada yaziyor. zaten 96da olen yok hayir olse bile bu adamlarin mezarlarinda boyle bir sey yazdigina dair tek kanit getirin gidip mezarin fotografini cekip geleyim.

    https://en.wikipedia.org/…f_heads_of_state_of_haiti

    bu tip hareketlerin tayyip konyada uzay ussu kurdu diyen adamlarin yaptigindan farki yok. 30 sene sonra putinin son sozleri beni tayyipin yanina gomun diye bir bilgi cikarsa bunlari hatirlayin. ataturk'un yaptiklarinin yaninda haiti baskanlarinin ( bu adamlarin alayi bos belestir ulkenin en fakir 4. ulke olmasinda hepsinin tek tek katkisi vardir ) sozlerinin hic onemi yok. bunlarin takdirine ihtiyaci da yok.

    son olarak debeye girince kendini nobel odulu almis sanan yazar lafim sana. sen ataturkun yaveri miydi ? yalan bilgileri copy paste yapip bir taraftan da seni duzgunce uyaranlara laf atiyorsun. huloooog secmeninde farkin yok sadece safin farkli.

    #64013707 soyle bir entry var diger yanlis bilgililer icin yine tek mactan yatan adam bilgilendirdi. eksi seyleri suzme bilgilerin oldugu bir yer saniyordum. anladigim kadariyla, en begenilen entrylerin arasindan ilgi cekenlerin koyuldugu bir yermis.

  • kısa acil terapi süresince kişinin benlik değerlendirmesini sistematik bir şekilde yapmayı sağlayan, klinik psikolog dostu ölçeklendirme biçimi. leopold bellak tarafından kuramsallaştırılmıştır.

    leopold bellak’a göre,

    1. gerçeği değerlendirme (reality testing): iç ve dış uyaranlar arasındaki ayrımın bilinmesi, algılama keskinliği ve uygunluğu, içsel gerçekliğin değerlendirildiğine dair dışsal yansıtma,

    2. yargılama (judgement): eylemin sonuçlarına dair gerçekçi beklenti, söz konusu beklentinin davranışa yansıması, söz konusu beklentinin duyumsama ile uyuşması,

    3. gerçeklik duygusu: kendilik duygusu (sense of reality), gerçekdışılığın (derealization) sınırı, kişilik dağılmasının (depersonalization) sınırı, kendilik (self-identity) ve kendilik değeri (self-esteem), kendilik ve kuşatıcı dünya arasındaki sınırın belirginliği,

    4. dürtü, itki, duyguların düzenlenmesi ve denetimi (regulation and control of drives, affects and impulses): itkilerin doğrudan ifade edilmesi, erteleme düzeneklerinin ne ölçüde etkili olduğu,

    5. nesne ilişkileri (object relations): bağlantılılık halinin türü ve derecesi, ilkellik (primitivity), narsistlik, anaklitik, simbiyotik türde nesne ilişkileri: kişi diğerlerini ne ölçüde kendisinden ayrı görmektedir, nesneni ayrılığı ve sürekliliği,

    6. düşünce süreci (thought process): bellek, dikkat, dikkat yoğunlaşması, kavramsallaştırma becerisi, birincil ve ikincil süreç düşünceleri,

    7. ego hizmetinde adaptif regresyon (adaptive regression in the service of ego): bilişsel keskinliğin regresif nitelikli gevşemesi, yeni biçimlenmelerin oluşumu,

    8. savunma işlevi (defensive functioning): zayıflık veya aşırı işlevsellik, savunmaların başarılı olması veya olmaması,

    9. uyaran eşiği: uyaran alma eşiği, artmış uyaran girişinin denetlenmesi,

    10. otonom işlevsellik: birincil otonom işlevlerin azalması ile gelişen serbestinin derecesi, ikincil otonom işlevlerin azalması ile gelişen serbestinin derecesi,

    11. sentetik-tümleştirici işlev (synthetic-integrative functioning): uyumsuz olanların bağdaştırılma derecesi, olayların etkin biçimde bir araya getirilmesi ve bağlantılı hale getirilmesi,

    12. yönetme yetkinliği (mastery-competence): yetkinlik, kişi var olan yetileri bağlamında hangi ölçüde çevresini etkileyip denetlemektedir? öznel rol (kişinin çevresini etkilediğine dair kendi iç duygusu); ikisi (var olan yetiler ile olduğu düşünülen yetiler) arasındaki fark konusunda ne ölçüde bildiğinin belirlenmesi.

  • gelmiş geçmiş türk dilinde yapılmış en değerli kayıt, dadaloğlu'nun bu koçaklamasının** gerek arka planındaki olaylar gerekse kadim bir geleneğin günümüze kadar erişebilmiş nadir örneklerinden olması sebebiyle ve bittabii muharrem ertaş'ın bizzat kendi mevcudiyeti sebebiyle muharrem ertaş'ın avşar bozlağı plak kaydıdır. öncelikle kaydı bir dinleyelim; https://www.youtube.com/watch?v=ffa2conow5q

    şimdi, daha önce bahsedilmiş, sözleri yazılmış ancak ben toparlayıp biraz daha ayrıntılı olarak dadaloğlu'nu, fırka-ı islahiye'yi, göçü, iskanı anlatıp dadaloğlu'nun nasıl bir halet-i ruhiye içinde bu satırları ciğerimize nakşettiğini, baba ertaş'ın sesinden dinlerken neden bu kadar hüzünlendiğimizi anlatmaya çalışacağım.

    dadaloğlu dediğimiz zat, avşar boyundan. gayet kavmiyetçi, geleneklerine bağlı, dönemin olaylarıyla yakından ilgili, köroğlu ile karacoğlan arasında bir çizgiye sahip bir ozan. rahmetli evin, entrysinde (bkz: #9525904) çok güzel anlatmış ben daha fazla ayrıntı vermeyeceğim hayatıyla ilgili. avşarlar, konar göçer insanlar. hayvancılıkla uğraşıyorlar, tarımla filan işleri yok. "ekin ekme eğlenirsin/ bağ dikme bağlanırsın/ sür keçiyi, çek deveyi/ gittikçe beğlenirsin" kafasındalar. kışın çukur'a* yazın yaylaya gidip geliyorlar. yaylada hava serin, çukurun sıcağından, sineğinden uzaklar. küçükbaş hayvanlar için ot ve soğuk su bol olduğu için daha iyi semiriyor hayvanlar, aşağıda sıcaktan çatlar hayvancağızlar, bir de parazit yok denecek kadar az olur yaylalarda. kışın ise çukur, coğrafyanın en ılımlı havasına sahip, uçsuz bucaksız bataklıklar, makilikler arasında keçiler gönüllerince gezip dolaşıyorlar. yaşar kemal romanlarını** okuyanlar çukur nedir, yaylak nedir göçer için, çok daha iyi anlarlar. avşarlar birbirlerine bağlı, otoriter insanlar. kimseye eyvallahları yok, osmanlı bizden kız aldı, bizim yeğenimiz* olur diye böbürlenenleri varmış hatta. sadece osmanlı değil, osmanlıya diz çöktüren kavalalı mehmet ali paşa bile bunları iskan ettirmeye çalışmış ancak diş geçiremeyip, başarısız olunca çukurova'ya mısırdan, suriyeden arapları getirip yerleştirmiş zamanında, tarım yapsınlar diye ki bunların torunları hala mersin-adana arasında yaşamaya devam ediyorlar. neyse konu dağılmasın.

    mevzu aslında kırım harbi ile patlak veriyor. kırım harbi sırasında, osmanlı büyük bir asker sıkıntısı çekiyor, islam dışıları dahi askere alma tartışmaları başlıyor. bu sırada akıllara mersin, adana, osmaniye civarında yaşayan konar göçerler geliyor. ancak bu insanlar her ne kadar savaşçı ve yiğit insanlar da olsalar merkezi otoriteye ve devlet-i âliye bir aidiyetleri yok, yeri gelince eşkiyalık yapıp hac kervanlarına dahi saldıran, kadim geleneklerine sıkı sıkıya bağlı, geçmişte yaşayan, isyankar tipler olunca askere alma çabaları pek başarılı olmuyor. tabii hem arazi şartlarının elverişsizliği hem de toplumsal yapı hasebiyle bu insanlardan vergi almak da pek mümkün değil, osmanlı için "şalvarı şaltak osmanlı/eğeri kaltak osmanlı/ekende yok biçende yok/yiyende ortak osmanlı" diyenler yine bu insanlar zira.

    tabii osmanlı durur mu yapıştırmış cevabı, 1864 yılında bu kanunsuz, vergi vermeyen, eşkiyalık yapan, devlet-i ali içerisindeki nüfuz ettikleri alanda adeta bir derebeylik kuran bu insanlara karşı bir harekat düzenleme kararı almış ve bunun için fırka-ı islahiye* adında hem askeri hem de sosyolojik yönleriyle öne çıkan bir birlik oluşturulmuş. başına ise o dönemde 4. ordu müşürü olan derviş paşa ile dönemin büyük siyasetçilerinden, bölgeyi ve bölge halkını iyi tanıyan ahmed cevdet paşa getirildi. bu derviş paşa, hani o meşhur dadaloğlu türküsünde geçen "derviş paşa gayrı kına yakınsın/böbür böbür dört bir yana bakınsın/ama bizden gece gündüz sakınsın/öç alırız ilk fırsatı bulanda" sözlerinin yazıldığı kişi, kini görüyorsunuz. bu kin hala türkmenlerde diridir, kinleri azalmış değil osmanlı'ya karşı. ne diyorduk, bu ordu öyle basit bir ordu değil. derviş paşa bizzat, kırım savaşında aktif rol almış, dağ savaşında tecrübeli arnavut ve çerkeslerden oluşan 7 tabur seçmiştir, ayrıca çeşitli bölgelerden gelen top birlikleri, bir süvari alayı, çevre illerden toplanmış ekstra 4 tabur ve yaklaşık 500 atlı ile düşman aşiretlerden gelen atlıları da ekleyince devasa bir ordu ortaya koymuştur. sadece askeri mevcudiyet olarak değil komuta kademesi de yıldızlar karması gibidir bu ordunun, yemen valisi ahmet feyzi paşa, gedik ali paşa, ahmet muhtar paşa gibi daha sonraki başarılarıyla ünlenecek olan pek çok komutan da bu orduda görev almıştır.

    gelelim harekata. takdir edersiniz ki hala kargıyla, kılıçla ve basit tüfeklerle dövüşen başı kabak, ayağı yalın bir avuç türk osmanlı'nın modern, düzenli, iyi tahkim edilmiş asakir-i nizamiye-i şahane ordusuyla boy ölçüşemez. ancak ölümden, yiğitlikten çekinmeyen, mitralyözün üzerine yalın kılıç hücum eden enver misali deli insanlar olduklarını es geçmeyelim. aslında avşarlar bir ara uzunyayla dolaylarına yerleştirilmeye ikna edilmiş ancak 1864 kafkas sürgününden canını kurtaran çerkesler buraya yerleştirilip avşarlara başka bir yer gösterilince yeniden başkaldırmışlar. o dönemde avşarların içinde en büyük sülale kozanoğulları, kozan derebeyliğinin başında bunlar var, beylerinin ismi de yusuf, kozanoğlu yusuf ağa. dadaoğlu'nun meşhur türküsünde geçer hani;

    aşağıdan yusuf paşam geliyor
    düşmanına karşı koyan mert olur
    şahin kocasa da vermez avını
    aslı kurttur kurt yavrusu kurt olur

    küheylanım yedim yedim yederler
    olanca malımı talan ederler
    heves güves yaptırdığım odalar
    korkarım ki düşman konar yurt olur

    der dadaloğu'm da göründü dağlar
    aşiret kavgasını görenler ağlar
    bre benim öldüğüme gam yemem beyler
    korkarım ki zalım düşman üstümüze mert olur

    sadece şu üç dörtlükten bile yaşanılan hayal kırıklığını, ezilmişliği, yenilgiyi hissediyorsunuz. sadece düşman değil bir de kolera salgını başlar, o dönemde kozan civarında, o kadar ki savaşa ara verilir. ordu feke'ye çekilir, yusuf bey fırsat bu fırsat deyip karşı saldırıya geçer ancak başarısız olur ve sağ yakalanıp idam edilir. "n’olaydı da kozanoğlum n’olaydı/sen ölmeden bana ecel geleydi/bir çıkımlık canımı da alaydı/böyle rusvay olmasaydık cihanda" ölüsü günlerce yerlerde sürüklenerek sokak sokak gezdirilir. bu öyle bir yenilgidir ki dadaloğlu'na kıyamet mi geliyor diye düşündürtmüştür "aşağıdan iskan evi geliyor/bezirganla koç yiğide gülüyor./kitabın dediği günler oluyor/yoksa devir döndü ahir zaman mı?"

    şimdi olayın arka planını bildiğimize göre türküyü bir kez daha dinleyince bahsettiğim o hüzün ve acıyı o muhteşem avaz ile hissedeceksiniz; https://www.youtube.com/watch?v=ffa2conow5q

    debedit: bu türküyü beğenenler bunu da beğendi (bkz: yağmur yağdı bulandı hava)

    biraz da reklam;
    (bkz: götünü açarak kadın cinayetlerini bitiren pelinsu)
    (bkz: bireysel silahlanma /#94555578)

  • bankanızı aradığınızda müşteri hizmetlerine direkt bağlanmak için, sesli komut sistemi “yapmak istediğiniz işlemi birkaç kelimeyle özetleyiniz.” dediğinde cevap olarak “beni aramışsınız.” ya da “kampanyaları öğrenmek istiyorum.” demeniz yeterli.

    ufku iki katına çıkartmaz elbet ama gününüzden giden zamanı yarıya indirir, sinir sisteminizi de refaha kavuşturur :)

  • uygulamanın ne suçu var kardeşim 10 senedir zrilyon tane oyun arkadaşı bulup bir sürü oyun oynadık, makara yaptık.

    yıllar önce satanist yuvasi diye akmar pasajini basan cahillerden bir farkınız olsun mk ya